Haftanın içinden Adnan Menderes Türkiye şu Gm. yeni bir tecrübenin eşiğinde bulunu- yor. Adına kısaca Kalkınma Dâvası dediğimiz ve şu veya bu yoldan bal çaresine ulaştırılması şart mesele, dev gibi karşımızda durmaktadır. Aslında, devle tanı- şıklığımız bugünün işi değildir. Bütün Az Gelişmiş Memleketler gibi Türkiye de, İkinci Dünya Harbinin sonunda bir yol ağzında kalmıştır. Bahis konusu mem- leketlerin çoğu o tarihte iktisadi İM siyasi is- tiklalleriyle birlikte kavuşmuşlardır. İkinci Dünya Har. binin sonu, Türkiyeyi, başka şartlar ini bulmuştur. Müstakil, itibarlı, kuvvetti ve iL im. bir millet! Ama, tıpkı ötekiler gibi Türki kendisini eko- nomik ve sosyal alanda dünyanın vel elim. uydur- mak mecburiyetinin bütün ağırlığını omuzlarında his- setmiştir. 1945 yılının Ankara Hükümeti, karşısında bulundu- ğunu gördüğü Kalkınma Dâvasını demokratik bir re- jim içinde çözme kararım vermiştir. Otoriter bir idare tarzından serbest bir idare tarzına geçiş, bu kararın neticesi olmuştur. İlk beş yıl, bu yüzdendir ki, siyasi bir “kendini arama gayreti" içinde geçmiştir. Ama 1950'de İktidara gelen parti, meselenin o tarafım hukuken ve fülen halledilmiş kaide bulmuştur. 1950'de ne yeni ikti- darın otoritesi münakaşa edilmiş, ne de Demokrasinin fazileti bu topraklar üzerinde tartışılmıştır. Bilâkis yeni İktidar, ruh haleti bakımından, Türk milletini Kalkın- ma Davası için canlı, heyecanlı, ateşli, istekli ve anla- a bulmuştur. Bu manevi unsurların yanında, başla- n Amerikan yardımı ve eski iktidarın biriktirdiği im- kânlar Türkiyeye yeni ufukların açılabilmesi için ciddi önemde destekler olmuştur. Buna rağmen, on yılın sonunda, D.P. Tecrübesi bir muhteşem fiyaskoyla neticelenmiş ve Türkiyeyi, tes- -im aldığı noktanın çok gerişine getirip bırakmıştır. Şimdi, onbir yıllık bir gecikmeyle ve sâdece maddi im- kânları tamamen tüketmiş olarak değil, aynı zamanda manevi unsurlardan da büyük kayıplar vermiş halde devle yeniden boğuşmaya hazırlanıyoruz. Bu mücade- lenin başında, geçmişteki hezimetin sebebi üzerine ger- çek ve objektif bir teşhis koyarsak başarı şansımızı pe- şinen, belirli bir uisbette arttırmış oluruz Böylesine geniş bir konuyu, şüphesiz. ki bir makale* nin bir kaç sütunu içinde enine boyuna incelemek imkâ- nı yoktur. Ama kafan ana çizgileri, gene de belirtmek kabildir. AE ekonomik strüktürü balonundan Az Geliş- miş Memleketlerin tipik hususiyetlerini taşımakta- dır. Bu e e başında, bünyeyi düzensizlik gel- mekte İstisnasız bütün Az Gelişmiş Memleketlerde olduğu gibi Türkiyede, nüfusun pek büyük bir kısmı topraktan geçinmektedir. Bir defa, bu nisbet, tarım istihsaline nis- betle fazladır, Toprak Sistemi ise, bu ya önleye- cek m la ei istikamettedir i kurul- muştur. Ama bu san yi kifayetsizdir. ri daha zi- yade istihlak maddeleridir ve bir ekalliyetin ihtiyacını karşılamaktadır. Böyle bir manzume içinde Demir - Çe- lik Sanayii bir adacık gibi küçük ve garip durmaktadır. Bütün istihsal âletleri ve ekseri istihlak malları dışar- dan getirtilmektedir. Tarım ve Sanayi sahalarının ikisi de, iç eyi için çalışmaktadır. Birinci sahadaki istih- salin pek ci bir kısmı ancak ihraç olunabilmektedir ve bu, ei keli giren yabancı dövizin kaba ekseriye- tini teşkil etmektedir. İthal edilen ham maddeden ma- mul maddelere, lüks eşyadan istihsal aletlerine her şey bu dövizle ödenmektedir. Bu yüzden ithalatın hacmi, büyük nisbette ihracatın hacmine ve bilhassa ihraç mal- larının dünya piyasasındaki fiyatlarına bağlı kalmak- tadır Bu kronik muvazenesizlik ehliyetli idaresi ve tek- nisyen, uzman darlığı dolayısıyla tedavisi güç şe- kil almaktadır. Şark cemiyetlerine has hastalıklar zor- luklara eklenmektedir. Bunların hepsinin üstünde do- ğumlarda süratli bir artış ve ölümlerde, tıbbın ilerle- mesi sayesinde azalış vardır. Çoğalan nüfus ve azalan, yahut aynı kalan istihsal! Türkiyenin meselesi, bugün vi gibi, 1950'de de iktidarın karşısına bu şekilde, yani bütün Az Gelişmiş Memleketlerin derdi olarak çık- mıştır. İkinci Dünya Harbinin sonu, kendilerini bir De- mir Perdeyle muhafaza etmeyen memleketlerin hepsin- de ileri memleketlerin istihlak eşyalarını moda haline getirmiş, sosyal bünyede de devrin icabı olan reformla- rı gerektirmiştir. Bu, düzensizliğin üzerine tuz biber ek- miştir. Menderes mii işin garip karşısında bu- lunan devi, iktidara geldiğinde görm nu yenebil- mek için, gerekli adımlan da lee Bu ilk adımla- rında eski iktidarın bıraktığı imkânlar ve onlara katı- lan Amerikan Yardımı büyük destek olmuş, 1950'yi he- men takip eden bir kaç yıl bazı şaşırtıcı neticeler alın- mıştır. Fakat Menderes idaresinin nefesi, kısa zaman- da kesilmiştir. Bunda, toplumun şartları kadar liderin, Yassıada oduruşmalarında bütün çıplaklığıyla beliren kifayetsizliği de başlıca, rolü oynamıştır. vvela Türkiye, ihraç mallarını çeşitlendirme gay- retinde başarı kazanamamıştır. On yıllık D.P. tecrübe- a sonra bugün, ihraç mallarımız hâlâ, klâsik bir kaleme inhisar etmektedir. Bu bir kaç kalem, bizim sabit dış gelirimizin esasıdır. İlk yılların spektaküler hacim artması, dış piyasalarda konjonktür değişir de- ğişmez eski kısır haline dönmüştür. Buğday ve, pamuk iki parlak misalidir. Kromda Kore Harbinin ge- çici tesiri de bu arada Ka Bir, on sene evvel is- rail ne ihraç ediyordu, bugün ne ediyor ona bakınız, bit de bize! İsrailin sağladığı çeşitlilik nasıl başdöndürü- cüyse, bizin durgunluğumuz o nisbette hayret uyandı- rıcıdır, Türkiye hep, bilinen bir kaç tarım ürünü ile bir kaç madeni ihraç ederek tediye muvazenesinin cılız ge- lir kısmını doldurmaktadır. Biraz muhayyele, biraz se- bat, biraz gayret ile tabiatın çizdiği bu dar sahayı ge- liştirmek kabil olacakken o konuda tam bir hareketsiz- üküm şürmüştür. ynı hareketsizlik yüzünden tarım alanında verini»> hemen sâdece ekilen sahanın genişletilmesi dolayısıy- la artmış, saha tükenince bu gelişme de durmuştur. Bundan dolayıdır ki D.P. Iktidarının ilk yıllarında baş- layan sosyal kıpırdanma arızi kalmıştır. Halbuki bu de- vam etseydi, ekseriyetin satın alma gücünün artışı da- ha geniş bir iç piyasa yaratacak ve sınai gelişmesi ko- AKİS, I8 ARALIK 1961