Z A B Kayıplar Bir yavrunun ardından A nkara mimiler Cemiyeti loka- linde haftanın ortasında bir gün toplanan basın A karşıla- rında ama: e: çin birkaç saniye sus- masını fırsat bilerek adeta hep bir ağızdan sordular: "— Peki, sizin küçük kızı Mer- mn alıp eve getirmeniz suç değil niz n hanım nefes almak için duraklamasına bin kere pişman ol- muş, ama iş işten geçmişti. Selameti gene durmamacasına konuşmakta buldu ve devam etti: — Efendim, ben Vali ve Emni- yet epi hakkında dâva gi ğım. Bu tahkikatı gizli kapaklı ya- pabilirlerdi Beni teshir ettiler. Be ni rahatsız ÇİNK Sonra, bu val üzere bir yığın kelime daha sıraladı döktü. Gazete- ciler susmayı tercih ettiler. Ancak böylelikle toplantının biran evvel bi- tebileceğine kanaat ykrar Tombulca, iyi giyi hanım Sıvasta görülen Ayla Özal ari ben- zeyen küçük kızı Mersindeki evinden alıp yanında büyütmek için ri getiren bayan Nazmiye Tuncaydı. Başkente İçişleri Bakanını görmeğe gelmiş ve Sivas Vali ve Emniyet Mü- dürünü şikâyet etmişti. Sonra hızım DNA bir de basın toplantısı yapmı: Em Gerçi hanımın kızmasında haklı taraf yek değildi. Ayla Özakarı bul- muş olmanın sarhoşluğu içinde Sivas Emniyet teşkilâtı Alkaponu ele ge- çirmişcesine yaygarayı basmış, ii. zetelerin de yardımıyla iki gün Tür: kiyede al bulunması en önem- li olay olarak ortaya çıkıvermişti. Bunun sonucu, bayan Nazmiye Tun- cay Sıvastaki evinde tabiatıyla bir saniye dahi rahat edememişti. Bulunan Aylanın aranılan Ayla Ri a iy Emniyet Teşkilâtınımn ve Emniyet Müdürünün iki gündür öö bara gezen başla- rı, önlerine düşüvermişti. Ama, bu ne Nazmiye Tuncayın derdine deva oldu, ne de kendisi hak- kında duyulan oantipatiyi azalttı. Nazmiye Tuncayın küçük Ayla ile uzaktan yakından bir alâkasının bu- unm: anlaşılms oolmasına rağmen herkes, başta Ankaranın ba- patisini izhardan, hatta kendisine hakaretten geri kalmadı. 18 I T A u, Özakarların talihsiz kızı hak ei milletçe beslenilen duyguların en saf ve sade tezahürünü teşkil etti. Hikâyenin başlangıcı.. Günlerdir, bilhassa küçük çocuk a- na ve babalarının gazetelerde merakla takip ettiği Ayla Özakarın kaybolma hikâyesi, bundan iki ay kadar md güneşli bir Ekim günü başladı. O gün Bakırköy Bahçelievlerde Akay Ee Ja karşısına dü- sen büyük blok Apartınanın " eiimle kapısı açıldı ve mavi paltolu, yeşil pantalonlu, beyaz kapüşonlu küçük ve sevimli bir kız çocuğu, yüzünde ms bir e yaz ile sokağa çık- . Giyinişinden varlıklı bir ailenin çocuğu tu olduğu anlaşılan küçük kız avucundaki sarı yirmibeş kuruşu sı- kı sıkıya tutuyor ve sekeseke karşı- daki bakkala gidiyordu. O gün tak- yim 9 Ekim tarihini göstermek- teydi. Mavi paltolu, yeşil pantalonlu ve beyaz kapüşonlu esmer ve inanılmaz derecede masum yüzlü çocuğun adı Ayla Özakardı ve o güne kadar İs- tanbulda yaşıyan yüzbinlerce küçük çocuktan herhangi biriydi. Ayla Ö- zakar, aradan sâdece iki ay gibi kı- be — zaman geçtikten sonra Türki- dından en çok bahsedilenler- a biri oldu ve resmi gazete sütun- larında büyük klişeler halinde yayın- landı. 9 Ekim gününden bu gr Ay- la Özakar bir daha görünmedi ve kelimenin tam (mânasiyle "kayıp- lar"a karıştı. Hadise, polis için "alelade bir ço- cuk kaybolmasından ibaret telâkki edildi. Ancak, kazın ayağı böyle çık- madı. Özakar soyadı polis için bir mâna ifade etmemekle beraber, Ba- biâli için hayati ehemmiyet tağyor. du. Zira Sabri Özakar büyü - bul gazetelerinin -bu lr Ee tin- . aşra a bayiidir. Bugünkü sistem ise in bei üzerindeki i derecede büyüktür ve çeşitli gazetelerin kaderi bayie şi- rin görünüp görünmemekle alâkalı- dır. Sabri Özakar ise, küçük Ay amcasıdır. Minik kızın babası Selâ, mn Özakar da, bir gazete bayii- a tesirlerin neticesi, Basın ha- disenin üzerinde, e ri tama- mile suni bir şekilde durdu. Ama Ö- zakarların küçük kızlarının ia ması, toplum bakımından tüyler ür- pertici ve inanılmaz bazı eğ b meydana mann yo yol ağlı. B kımdan, toplum Özalariarı şükran bendi ölsün söylemek nata sayılamaz. Ayla Özakar Gözleri açtı Gazeteler Ayla işinin ucunu elden b ayınca, korkunç bir gerçek ortaya çıktı ve hadiseyi polisin ne- den "alelade bir çocuk kaybolması" ndan ibaret telâkki ettiğini belirtti, İstanbulda, polisin elindeki resmi is- tatistiklere göre yılda ortalama 850 çocuk kaybolmaktadır. ay çim 1 Ocak gününden 1 Aralık 1961'e ka- dar m kaybolan çocuk ar 805'tir. Toplumun haberdar olmadığı — gerçek, küçük Aylanın ie an bir r kampanya açması saye- del ge gözünü döndürdü. Yıl- da, 850 çocuk! Üstelik, hiç kimse farkına dahi varmaksızın.. Türkiye- de çocuk sahibi bütün aileler, küçük Aylanın âkibetiyle ilgilenince mese- le bir memleket meselesi halini al- makta gecikmedi. Nitekim bitirdiği- miz haftanın başında, talihsiz kızın bulunduğu haberi duyulduğunda biz- zat Başbakan bunun hakikat derece- sini İçişleri Bakanından sordu ve elden gelen hiç bir gayretin iz memesi için en kati emri ver Bir babanın gayreti Kızının kaybolmasıyla birlikte ve bilhassa polisten ümidi kesip, doğrudan doğruya umumi efkâra hi- tap etmekten başka çare olmadığım gördüğünde- 33 yaşında bir gazete bayii olan Selâhattin Özakar, ilk iş olarak, el ilânları ve küçük boy du- var afişleri bastırdı, okızının resmi- nin klişesi de bulunan bu afişleri, kendi -damları vasıtasiyle İstanbu- lun her taratma dağıttı, elektrik di- reklerine yapıştırdı. Bu el ilanların- da, bulana 20.000 lira vaadet- AKİS, ISARALIK 1961