Doğu - Batı Konuşmalı mı? Batı dünyasını haftalardan beri hay eden bu sual, nihayet Pa- riste toplanan dört Dışişleri Bakanı olunan ve NATO Konseyinin başlıca konusu olmuştur: "Sovyet- lerle konuşmalı mı, hangi şartlar da- hilinde?" Bir bakıma Amerika, İngiltere ve Batı Almanya yönünden bu sual cevaplandırılmıştır: “Sovyetlerle mâ- kul şartlar içinde Berlin meselesi konuşulabilir. Fakat ortada Fransa- nın itiraza vardır. Uzun tartışmalar, Sovyetlerle müzakereye girilmesine asla taraftar değildir. Dışişleri Bakanları baml aleia Fransız Bakam Couve de Murville" U'Tant Uzlaştırıcı in bu tezi savunurken, Krutçefin Dünya Sendikalar Federasyonu kon- gresinde söylediği nutka ve Sovyet- lerin Washington Büyükelçisinin be- yanatına dikkati çektiği ve "bu söz- ler ortada dururken konuşmaktan ne beklenebilir?" dediği bildirilmek- tedir. Gerçekten bu iki beyanat da muhtemel bir Doğu - Batı müzake- resi için mi verici değildir. Lakin ümit kıran ge ve be- yanlar bundan ibaret midir Sovyetler NATO Konseyi toplan- tısının arelesinde Me çi ölçülü bir propaganda a girişmemiş midir? Bu cümleden “olarak Mosko. vanın iki hareketini zikretmek müm- kündür. General Heusinger NATO daimi askeri komitesi baş- kanı olan Alman Generali Adolf Gün bugün, saat bu saat... Bu sefer e toplanan Kuzey Atlantik Paktı Bakanlar Konseyine Türkiyenin, irili ufaklı 14 müttefikine li işaret ede- : Türkiyenin ekonomik durum Türkiye NATO ittifakına ve Hera tarihten beri gücünün üstün- de gayret sarfederek Batı savui büyük bir ği ile iştirak et- miştir. Bun. a karşılık gerekeni almıştır, denilebilir mi Türkiy, enin, NATO müttefiki olarak, ayakta Tali silahlı kuv- vetlerin niceliği ve niteliği ekonomik imkanlarına denk midir? Denk olabilmesi için veya hiç olmazsa müşterek Batı savunmasının yararına larak hazır bulundurduğu ordunun memleket ekonomisini anemiye uğ- ratmaması için müttefiklerinden yeteri kadar yardım ve ilgi görmüş müdür? e bugün, bir devrim sonunda hesap ve kitabını yeni ve ras- yonel ölçüler, yeni plânlar ve yeni bir zihniyetle ele almak zorundadır. Diğer taraftan, Doğu - Batı münasebetleri bir dönemece ulaşıp bütün dünyayı güç tercihler karşısında bırakmıştır. Bu sırada, sanırız ki, bu suallerin sorulması ve yalnız cevaplandırılması değil, gerekli tedbirle- rin al sı için in de son saat çalmıştır. Batı camiası içinde nimet - külfet münasebetlerindeki anormallik- ler... Dağlar gibi milli gelir ve alabildiğine yüksek hayat şartlarına sa- hip memleketlerin ancak bir Arap Emirliğinin ordusu kadar silahlı kuv- vet beslemeleri... Silahı kullanmayı vatandaşlarına öğretmektense onu imal edip satmayı tercih edenler... Nihayet, seneler sonesi milli bütçele- rinde "savunma" namı a bir fasıl bulunmadığı halde, gayet cengâ- ver tavırlar takınanl: tün bunlar acılıklarıyla burada dökülüp sa- çılacak değildir. , hatırlatmak gerekir ki, Türklerin ferd ve millet olarak es- kiden beri “ahde vefa" deyimiyle ifade ettikleri ve kutsal bir slogan İn bi başlarında taşıdıkları bir kural vardır. Bu kuralın, kasden değil, g dönük kararlarla da değil, sâdece olayların zoru ile tatbikten kalacağı, aç ve bezgin kitlelere imiyei ideallerden bahsetmenin imkansızlaşacağı bir gün gelebilir. Öyle bir gün gelebilir ki, Türkiye iç huzursuzluklar- dan, bünye hastalıklarından hasmı kaldırıp da nifaklarından -ahitlerin- den- doğan taahhütlerle uğraşmak imkâ b dur. Memleketin iktisadi gidişi, Ta bizim kanaatimiz olarak değil, müttefik ve dost- larımızın ortaya koydukları istatistiklerle de belirtildiği gibi, böyle ka- ranlık günlerin -eğer bugün çare bulunmaz ve önlenmezse- biç de uzak larda olmadığım göstermektedir. Elbette ki bütün bir milli ekonomik düzensizlik tek bir sebeple izah edilemez. Fakat bütün insaf erbabı teslim eder ki, Türkiye ekonomisi nin en büyük derdi, "İnce hastalığı", gönülden bağlandığımız Bata me- deniyetinin savunması için -o medeniyet yer, içer ve dans ederken- bizim tıknefes olurcasına sarfettiğimiz askeri gücün nöbeti ve ittifaklarımızın dışında bize affedilen cazip avantajları reddetmemizin mahrumiyeti ne- ticesidir. Türkiye yeni bir şuurla, yeniden teşkilâtlanarak, yatırımlar yap- mak; istihsalini arttırmak, milli gelirini çoğaltmak İhtiyacında, sorun- dadır. Bunun için de, şimdiye kadar harcadığımız çeşitli güçlerin bede- lini, faizi ile değil, hatla siyasi istikametleri belli olmayan memleketle- re belirsiz ümitlerle yapılsa kadar da değil, sadece harcadığımız gücün milli bünyemizde açtığı rahneyi kapatacak kadar olanım istiyoruz. Gün bugün, saat bu saattir. Heusinger 1960 Ağustosunda bu mev- kie getirildiği zaman Sovyet Rusya ve müttefikleri büyük bir propagan- da kampanyasına girişmişlerdi. Heu- singer Nazi o rkânın- dan addediliyor ve bu yoldan yürütü- len propaganda ile NATO'ya yükle- iliyordu. Fakat Sovyetler bu sefer işi büs- bütün ayrı bir noktadan yakalamış ve geçen hafta içinde Birleşik Ame- rikaya müracaat ederek, harp suç- lularının takibi ve yargılanması hak- kında İkinci Dünya Savası sırasında müttefikler arsamda varılan anlaş- ma gereğince, Alman Generalini is- temiştir. Moskovaya göre Heusinger harp suçlusudur ve Sovyet Rusya mahkemelerince yargılanması icabe- der. Kimsenin ciddiye almak isteme- diği bu iddia ve glam Heusinger'in harp so incelenmiş ve kendisinin temize çe olduğu o hatırlatılmaktadır. Buna ilâveten. Generalin Hitlere kargı tertiplenen 20 Temmuz suikas- dine karışmış, yaralanmış, tevkif e- AKİS, 18 ARALIK 1961