TİYATRO Ankara İsabetli, cesaretli bir karar Devlet o Tiyatrosunun başına kim geçtiyse, er geç bir takım tenkid- lere, tarizlere, hattâ hücumlara he- def olmuştur. Bu, içerden ve dışar- dan sayısız emellerin, o ihtirasların, sempati ve antipatilerin kapısında gece gündüz çarpıştığı bir sanat ma- kamının nasibidir. Güç şartlar li da Umum Müdürlüğünün dördünc mevsimine girmiş olan Cüneyt Gök- çer de şimdi o nasipten payını alıyor, Gerçek sanat adamı tenkide da- yanıklı olmalıdır. Tenkid, tenkid ol- maktan; çıkıp sanatla ilgisi olmıyan birtakım dedikodulara, kompleksle- re, kıskançlıklara ve kuyruk açıla- rına kendini kaptırsa, tezvir halini alsa bile... Çünkü, aksi takdirde, iyi niyetle yapılmış tenkidin faydalarını seçemez, hepsine birden ya, kulakla- rını tıkar,ya da, en kötüsü, puslayı şaşırır, kendisini (obekleyen hizmet- lerde o hiçbirini yerine getiremez o- lur Bereket versin Cüneyt Gökçer tenkide de, tezvire de dayanıklı çık- tı. Haklı tenkidlerin savunduğu ger- çekleri benimserken haksız hücum- lardan yılmadı. Bir yandan Oda Ti- yatrosuna, bir deneme sahnesi ola- rak, yeni bir çehre ve mâna kazandı- rırken. Büyük Tiyatroyu memleketin lik repertuvar tiyatrosu haline geti- rirken, Türk tiyatrosunu yabancı memleketlere götürüp tanıtmak gi- bi zorlu bir işi başarırken, bir yan- dan, da, müfettişlere cevap vermek- ten, yargıç önüne çıkmaktan hiç go- cunmadı Şimdi isabetli ve cesaretli bir ka- rar daha aldığı görülüyor: Devlet sahnelerinde özel tiyatroları misafir etmek... İstanbul Belediyesinin "eğ- lence reşmi"ni yüzde oyirmibeşe çı- kardığı şırada bu. özel tiyatrolara Devletin yardım elini ouzatmasıdır. Çünkü misafir tiyatrolardan kira değil, sâdece elektrik Oo masraflarım karşılayacak, sembolik bir ücret alı- nacaktır: Gecede 150 lira! Özel ti- yatroların gelirin yüzde otuzbeşini, kırkını bırakmadan oynıyacak tiyat- ro bulamadıkları düşünülürse bu, küçümsenemiyecek bir yardımdır. Kararın isabeti yalnız, bunda de- ğildir. Aynı zamanda Ankara seyir- cisine çeşitli sanat (o topluluklarının İstanbulda (çıkardıkları en başarılı eserleri tanımak, görmek fırsatım da kazandırmış olmasındadır. Böyle- ce başkentin sahne hayat» daha renk- li, daha zengin bir mahiyet alacak- tır. Kararın cesareti ise Devlet sah- AKİS, 18 ARALIK 1961 nelerini, sanat alanında, serbest re- kabete açmış olmasıdır. Dağarcığın- da Devlet Tiyatrosu sahnelerine ve seyircisine çıkaracak seviyede "sa- nat metaı" olan her topluluk bu im- kândan faydalanabilecektir. Ankaralıların bitirdiğimiz hafta- danberi Küçük Tiyatroda seyrettik- leri "Sokak Kızı İrma" işte bu kara- rın ilk tatbikatıdır, “Tatlı İrma" "Sokak Kızı sonlarında, İrma" geçen mevsim İstanbul Festivali- nin tek hakiki galası olarak 1700 kişilik, tlas sinemasında oynanmış, büyük ilgi görmüş, sonra yaz ayla- bir cazibesi, hattâ şiiri olan kaldı- rımları üzerinde geçen bir aşk ma- cerasına bir sokak, kızıyla, genç ji- golosunun aşk macerasına- Margue- ritte Monnat'nun duygulu, tatlı me- lodilerle yüklü müziğinin de yardı- mıyla inandırıcı bir hava kazandır- mıştır. Ama "Tatlı İrma" umulma- yan bir ilgi görüp, Manche'ın öbür kıyısına, oradan da Atlantiğin öte- sine atlayınca, o özelliğinden, hattâ Parisliliğinden çok şey kaybetmiş- tir. Derhal Anglo - Sakson müzikal prodüksiyon endüstrisinin büyük or- kestralı, oObüyük mizansenli, o kala- balık figürasyonlu, zengin dekor ve kostümlü o pek şatafatlı çerçevesine oturtulmuş ve "tatlı" lığından da e- ser kalmamıştır. Dormen topluluğu- nun tanıttığı "İrma"nın göze hoş gö- rünmeyen tarafı da, kendi öz çerçeve- Gong Tiyatrosunda "İkiz Kardeşim David" "Gong Vurdu" rında, İzmirde de uzunca bir zaman temsil edilmişti. Halkın esere göster- diği bu geniş ilginin (sebeplerinden birini de müzikal komediye duyulan susuzluğa, yıllardanberi bu ad altın- da pek yavan şeyler gösterilmiş ol- masına bağlamak doğru olur. Hal- dun Dormenin başarısı seyircinin bu susuzluğuna ve hayal kırıklığım far- ketmiş, eserin obaşrolü için de mü- kemmel bir İrma keşfetmiş olması- dır. "Tatlı İrma" Pariste ilk defa Gramont Tiyatrosu gibi küçük -325 kişilik- bir tiyatroda, sade bir dekor ve bir locaya yerleştirilmiş dört ki- şilik küçük bir orkestra ile sahneye çıkarılmış, tek bir kadınla ve 32 ki- şisi 11 aktörle oynanabilmiş, bütün güzelliğini ve (özelliğini de bundan almış bir müzikli komedidir. yazan Alexandre Breffort. martre'ın "kirli", ama kendine göre sinden değil, sonradan bu ikinci çerçeveden oturtulduğu aktarılmış ol- masıdır. Sahnedeki oyun Bereket versin Gülriz Süruri ile Al- tan Erbulaka. Bu iki sanatçı, duygulu ve ifadeli oyunlarıyla, ese- rin muhtaç olduğu o sıcak ve beşeri havayı yaratmıya muvaffak oluyor- lar. Gülriz Süruri İrmaya bütün "taıtlı"lığını ve bütün "dişi"liğini ve- riyor. Ama masum bir "dişilik" tir. Bir sokak kızının dişiliği ne ka- sını biliyor, aynı zamanda çok pitto- resk bir Hakim 8u ikinci roldeki kompozisyonu, her usta karikatür gibi, gerçeğin izlerim taşıyor. Müzi- kal eserlerin gerektirdiği müzik ve ritim duygusu da ancak bu iki sanat- çının, oyununda bulunuyor. 31