4 Aralık 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

4 Aralık 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RADYO kunç bir gaf yapmasına sebep oldu. Yarışı kazanan at Cumhurbaşkanı- nın önüne getirildiğinde, spiker, ke- mali ciddiyetle: "— Hayvan şimdi Cumhurbaşka- nımızın önüne getirildiler" deyip çı- kıverdi! Bu gaf, spikerin naklen yayına hazırlıksız gönderildiğinin, kendisi- ne hiç bir talimat verilmediğinin ve yayın sırasında Hipodromda hiç bir idarecinin obulunmadığım en güzel delilidir. Bu, şunu göstermektedir: Radyo idaresi elemanlarım harca- makta ve onların, hatalarından bir şeyler öğrenmelerine ve gelecekteki naklen yayınlara daha bilgili bir şe- kilde çıkmalarına engel oolmakta- dır. Aynı naklen yayında yapılan ikin- ci hata ise, kara Radyosu mikro- fonunu, Hipodrom spikeri diye bur- nundan soluyan, konuşmasını bil- meyen, iki atın çekişmesini anlatır- ken sanki bir yerleri koparılıyormuş gibi çırpınan ve sesi hiç te mikrofo- nik olmayan bir yabancıya bırakmak olmuştur. Aynı koşu, Ankara Radyosunda bir başka gülünç olaya daha sebep oldu. Koşu saat 14.30'da yapılmıştı Fakat koşunun haberine 19'daki ilk haber bülteninde değil de, saat 22 45'deki haber bülteninde yer verildi. Önemli bir haber olmamakla bera- ber, oOCumhurbaşkanının faaliyetini ilgilendirdiği için bunun radyodan ve- rilmesinde herhalde bir mahzur yok- tu. Fakat haberlerin en kısa zaman- da verilmesinin gerektiği bir devirde yaşanıldığına göre, bu haberden saat 19'da bahsedilmesi şarttı. Sonra, madem ki haber 22.45 bültenine alın- mıştı, o halde ilk haber olarak veril- mesine ne lüzum vardı? Siyasi faali- yetin son derece arttığı ve çeşitli önemli olayların cereyan ettiği şu günlerde başkent radyosunun o dör- düncü haber bülteninde Cumhurbaş- kanlığı Koşusundan başka iç haber- Önemli Bir Meslek: Spikerlik Dinleyicinin nazarında, radyoyu yayın sırasında temsil eden spikerdir. Bu sebepten dinleyici, çeşitli yayın hatalarından spikeri sorumlu tu- tar. Meselâ, haber bülteninde bir kelime yanlış anlam ifade edecek şe- kilde okunduğu zaman, dinleyici, hatanın spikerin elindeki metinde ola- bileceğini düşünmez. Yayına ara sıra başka bir radyo istasyonunun sesi de karışabilir. Dinleyici hemen kalemi kâğıdı eline alır, "Nasıl olur da spiker, hafiften gelen müzik sesini duyduğu halde konuşmasına devam eder?" der. Halbuki spikerin bundan haberi bile yoktur. Her şeye rağmen dinleyici haklıdır. Çünkü radyo idareleri bugüne kadar spikerliğe önem vermemişlerdir. Spiker adayı, sınavla seçilir ve ondan sonra da yetiştirilir. Halbuki Türkiye Radyolarında, sınava sokul- madan spiker alındığı çok görülmüştür. Sınavla alınan spikerlerin yetiş- tirilmesi için herhangi bir yola başvurulmadığı ise, bilinen bir gerçek- tir. Hele bazı radyo idarecilerinin de, "Spikerlik mi? Nedir yâni? Kimin önüne bir metin koysan, mikrofon önünde okur" diye düşünmeleri, spi- kerliğin bir meslek haline gelmesini önlemiştir. Aslında, radyo spikerlerini ses tonu, tavır, okuyuş stili, okuduğu- nu anlama yeteneği ve konuşma temposuna göre haber spikeri, program spikeri, takdimci ve naklen yayın spikeri diye kategorilere ayırmak ge- rekir. Türkiye Radyolarında ise aynı spikere haber bülteni okutulduğu, her çeşit naklen yayın görevi verildiği ve pogram takdimciliği yaptırıl- dığı çok görülmüştür. Bugün hiç bir radyo idaresinde spikerlerin mikrofondaki faaliyet- lerini izleyen ve özellikle türkçe hatalarını düzelten bir başspiker veya idareci bulamazsınız. Bu sebepten de, spikerliğe atanan yeni eleman ya eski arkadaşlarından birşeyler öğrenmeye çalışır, yahut ta mikrofon- da kaderiyle başbaşa kalır. Bu durumu önlemek için Ankara ve İstan- bul Radyolarında kısa süreli derslere başvurulmuştur. Fakat bundan da bir sonuç alınamadığı, halen her iki radyodan duyulan seslerden anla- şılmaktadır. Yeni Basın-Yayın ve Turizm Bakanı radyo dâvasına el atmaya ce- saret edecekse, kendisinden bu meselenin hallini istemek, meselâ spi- kerlik kursları için Devlet Tiyatrosu ile bir anlaşmaya varmanın fay- dalı olacağını belirtmek acaba haksızlık mı olur? 32 lerin de bulunması şarttı. İşin daha garibi, haber, "Cumhurbaşkanı, yarı- şı kazanan atın sahibine kupayı ver- di. O da Cumhurbaşkanımıza bir bu- ket takdim etti" şeklinde, komik de- necek bir ifadeyle dinleyiciye (odu- yuruldu. Cinsi hafif ama... Yukardaki iki olay, plansızlık ve hazırlıksızlık yüzünden OoOAnkara Radyosunda insanların ve emeklerin nasıl harcandığım gösteren en güzel örnekler (arasındadır. Bugün aynı radyoda, aynı sebeplerden ötürü har- canmamak için çalışan, plâna ve her çeşit hazırlığa önem veren yalnız bir tek kısım vardır. Başına Orhan Se- zener getirildikten sonra bu şekilde çalışan ve herşeye rağmen, başarısı için şimdiden kesin bir hükme varı- lamıyacak olan bu kısım, radyonun Hafif Batı Müziği programlarından sorumludur. Orhan Sezener, plâkları tasnif etmeden, yerli dans ve caz orkestralarının işini bir düzene koy- madan ve hafif müzik ni bulmadan yenilik yapma yolunu memiştir. Bu, Ankara Kan orum Sik va "örülen bir olaydır. Buna rağ- en radyoda genel düzensizliğin ve ceşitli eksikliklerin Orhan Sezeneri de harcamıyacağı kesinlikle söylene- Meselâ, yine o pazar günü, plâkları oldukça iyi olan bir hafif omüzik programı, ingilizce bilmeyen bir spi- ker tarafından son derece gülünç bir hale getirildi. Hele plâklardan biri- nin takdimini yaparken, melodinin ismini yapmacıklı bir şekilde okuma- sı- spiker herhalde melodinin anlamı- nı biliyordu!-, dinleyicinin kahkaha- larına sebep oldu. İngilizce "To-night, my love, to-night" derken spikerin o kadar yapmacıklı ve istekli bir ses- le konuşmasına lüzum yoktu herhal- de. Melodinin isminin tercümesi "Bu gece, sevgilim, bu gece"dir Bunlar, aslında büyük birer rad- o meselesi değildir. Fakat radyo dâvasının halledilmesi ve genç ele- manların, tecrübeli radyocuların har- canmamaları için küçük gibi görü- nen bu meselelerin süratle ele alın- ması ve bir düzene sokulması şart- tır. İMECE Aralık sayısı sıktı OKUYUNUZ P. K. 873 - Ankara AKİS * Reklam — 274 AKİS, 4 ARALIK 1916

Bu sayıdan diğer sayfalar: