CEMİ YET Yeni Sabahta bir başyazı: “Esasen Menderes gibi tab'ı ve bünyesi diktatörlüğe asla (müsaid olmıyan bir adamı etrafındaki mel'- unlar her türlü kötü telkin ve taz- yik altında tutup çileden çıkarmak suretiyle basiretin o sağduyusundan uzaklaştırmasalardı; İnönü gibi tec- rübeli ve basiretli bir Devlet adamı- nı, etrafındaki habisler, devamlı kış- kırtmalarıyla insafsızlığa sevketme- selerdi, ne vatan ne vatandaş bu ha- le gelir, ne de sanlı Ordumuz ihtilâl gibi hiç de istemediği bir işe sürük- lenirdi." Aman, Babıiâlinin "Diktatör Pat- ron "una kim atmış bu kazığı? Zira Sefa Kılıçlıoğlu bu gazetenin patro- nudur, Nihat Erim de onun yüzdeli hissedarı! * Edouard o Sabiler, Süreyya Pavyonu hakkında bir makale (yayınladı. Kendisi Le Monde gazetesinin yaza- rıdır. Bir süre önce Ankaraya gel- miş ve âlâyıvâlâ ile karşılanmıştı. Yazısında şöyle demektedir: "— Türkiyede (maşallah kabine buhranı lan insanların ne neşesine, ne de giyimine kuşamına tesir edi- yor! Biz Fransada olsak, bütün mil- let buhran içinde oluruz." Eğer Süreyya Pavyonu memle- ketin nabzı sayılırsa buhran yok, k tabii ki yok. r şey merak edilebilir: Acaba Pariste Folie Bergere gibi yerler Fransanın nabzı mı sayılır?. * Kemal Kurdas -Eski Maliye Baka- nı ve hâlen Orta Doğu Üniversite- si Rektörü- bir kampanya açmış: Konya yolunda, Orta Doğu Üniversi- tesinin inşaat sahasına 50 bin ağaç dikilecek. Ağaçlan çocuklar dike- cekler ve her ağaca diken çocuğun ismi verilecek. Bayan Kurdaş yandı! Bu hayırlı yeşillendirme işine Ke- mal Kurdaş cumartesi ve pazar gün- lerini tahsis etmiş... Beyler tatil günlerini evden ırak geçirmek için icad üzerine icad yı- ğıyorlar. Kemal bey gene icadı feyiz- li cinsinden bulmuş * Bayan Üner, kocası Ragıp Ünerin Devlet Başkanı (o kontenjanından Senatoya girmesiyle o sıhhatini ka- zanmıştır. Yoksa aile İzmire nakle- decekti. -Eski Sağlık Bakam dok- tordur ve icra-i meslek yeri İzmir- dir- Böylece Senato kıymetli bir ü- ye ve mümtaz bir hanım, sıhhatini 28 Melâhat Gedik "Eski konak” kazanmıştır: İzmirin havası bayan Ünere hiç mi hiç yaramıyormuş. * Melâhat Gedik 12'ler Apartmanın- daki dairesini İranlılara kirala- mış. Bu 12'ler Apartmanı hayli mü- rekkep döktürttü gazetecilere. Lük- sünden, ihtişamından ağız dolusu bahsedildi. Hiç de ahım şahım değil. Üstelik bir hayli de zevksiz. Melâhat Gedik eşyalarım taşıyor. İşin orijinal tarafı, gece karanlıkta taşıyor. Acaba gündüzde ne kusur buldu ki? * Kemal Kurdaş Artık çam...... dikiyor! Suphi Karamanın güç doğumla bir oğlu olmuştu İsmini verdiler: Akdevrim. Hafızası çok kuvvetli olan ve et- rafındakilerle ilgilenen İsmet İnönü, Mecliste genç Milli Birlikçiye rast- ladı: "— Akdevrim nasıl?" diye sordu. Evvelâ neden bahsedildiğini pek kestiremiyen S raman, Oğ- lundan bahsedildiğini anlayınca çok ferahladı. — Çok iyi, Paşam" dedi. Bebe Akdevrim afiyettedir. De- risi bütün akdevrimlerin başına... Sami Küçük ailesi de bir bebek beklemektedir. Aile çok (memnun. Galiba oğlan olursa bebek gene Dev- rim ismini alacak. Ama bu sefer "Ak"sız! * Milli Birlikçiler birlikten bıkmadı- lar: Dördü besi birleşip, aynı a- partmanın muhtelif katlarım kiralı- yorlar. Kendileri 'vi kötü birbirleriy- le geçinmeye alışık. Fakat hanımlar geçinemezlerse ne yaparlar acaba? Eh, onlara da bir müşavirlik bulunur bir yerde! Cahit Talas iki şeyden memnunmuş: Biri kürsüsüne tekrar kavuşması, diğeri de Cumhurbaşkanı kontenja- nından e bir işçinin -Ömer Ergül- seçilmesi.. Hariciyede uzun bir tayin listesi hazırlanıyor: Elçi listesi... Mes- lekten olmıyan adaylar bir hayli ka- labalıkmış. Hemen hemen hepsi de seçimi kazanamamış politikacılar- mış. Böylece gözlerini açmazlarsa hariciyecilerin elinde bir tek elçilik kalmıyacak. Onlar da şimdiden bir partiye kaydolsalar, ihtimalleri fazlalaşırdı. beş derece alalim sur etmeseler. Tedbirde ku- Basın - Yayın ve Turizm Genel Mü- bi varmış: 1) Bu makamı kendisinin çok istemesi, 2) Bu makamı Adalet Partisinin kendisine vermek isteme- si. Demirisin (o kabiliyetinden o fa- lan hiç dem vuran yok... Bu kadar destek ve istekten sonra insan kabi- liyeti ne yapsın Osman Bölükbaşıya nişan yüzükle- rini taktırmak için tâ Eskişehir- den iki genç sözlü geldi. Kimse kim- senin kimseye hayranlığına karışa- maz ama, Osman Bölükbaşının par- mağını soktuğu işlerin pek parlak sonuca vardığını şimdiye kadar kim- se görmedi de... AKİS, 4 ARALIK 1916