bir hasbihal yapmak” niyetindeydi- ler, Fakat Bölükbaşı, telefona çık- madığı gibi itizar beyan ederek, çox meşgul olduğunun ve bir heyetin M. B. K. ile temasa geçeceğinin bildiril- mesini C. K, M. P. nin Basın Sözcüsü Kenan Haruna emretti. Harun duru- mu hemen M. B, K. Sekreterliğine aksettirdi, C. K. M. P. adına bir he- yet M.B. K. ni ziyaret edecekti. M. " B, K. bu teklife de, iyiniyetle “peki” dedi, Fakat M. B. K. nden gelen dâvet üzerine C, K, M.P. Ge- nel Merkezinde heyecanlı bir ha- va esmeğe başladı, İrikıyım liderin paçaları tutuşmuştu. Ne yapacağını gaşırdı ve kurtuluş çâresini mütedil ve âsâbına hakim Nureddin Ardıçoğ- lunda buldu. Ardıçoğlu bir tesadüf eseri, Ankarada bulunuyordu. İrikı- yım lider, Ardıçoğlu ile bir süre gö- rüştü ve kendisinin, M. B. K. üyele- riyle ahbap olması dolayısıyla, -Ar- dıçoğlu Anayasa Komisyonunun ma- kul bir üyesi olmuştur- bu işi daha İyi obaşaracağını, başında dö felâket bulutlarını dağıtabileceğini anlattı. Bir müddet sonrada M. B. K. ne gidecek heyet teşekkül etti. Mustafa Kepir ve Nureddin Ardıçoğ- ludan müteşekkil heyete Abdülhak Kemal Yörük başkanlık edecekti. Bölükbaşı Genel Merkezdeki odasın- da, o akşam yapacağı yeni konuşma- sını prova maksadile teype okuyup dinlerken, heyet yola çıktı. C.K.M.P, li heyet yeni Meclis bi- nasına vardığında saat 14.30 du. He- yeti M. B. K. nden Ekrem Acuner, Ahmet Yıldız, Muzaffer Yurdakuler, Kadri Kaplan ve Sezai Okan karşıla- dı, Hep birlikte, duvarları ses geçir- mez bir küçük salona girildi. Salonun, girerken, sola isabet eden kısmında bir masa bulunmaktaydı. Komite üye- leri masanın etrafına oturdular. C. K. M. P. liler de koltuklara gelişigüzel iliştiler,. Sonra dilsiz bir odacı ken- dilerine kahve ve çay ikram etti. Ni- hayet meseleye geçildi, M. B. K. U- yeleri, ellerinin altında birer Yuvar- lak Masa Zaptı o bulunduruyorlardı. En cok Yıldız ve Okan konuştular. Fakat konuşmalar son derece müte- dildi,, M.B, K, üyeleri, C.K. M.P. |i- lerden itidal ve sükünet rica ediyor- lardı, Bölükbaşı bir parça daha dik- katlı olmalıydı. Arzulanan, memle- ketin selâmetiydi. Bunun için de her- kese büyük iş düşüyordu. M, B. K. olarak hiç bir harekete girişilmeye- cekti: Komite bir hakemdi, Ama... M, B. K. üyelerinden sonra Ardı- soğlu söz aldı ve son derece içli bir konuşma yaparak, Bölükbaşının va- tanseverliğinden söz açtı. M.B. K. ü- yeleri “Ondan şüphemiz yok” deyin AKİS, 9 EKİM 1961 Binenler ve Binilenler iks veya Aksalın, hiç uzlanmış resmini gördü- NÜZ ii ? Hayır! Daima büyük halk kalaba- luklarının içinde, fakat onların arasında. Tepesinde değil.. Demek ki, sen halkın soğa fırlamadıktan sonra kimse sen yaka paça havalandırmıyor. Şimdi, göğlerinizi kapayımız. Bir fok balığı haşmetiyle ve iri «vücuduyla omuzlar üstünde yün gelmiş Bölükbaşı. Adada eşek yezintisine çıkmış Ameri- kalı turist edasıyla otuziki di- rin acemiliği içinde Gümüşpa- la, Ece canım, bundan.daha sü mimi seçim kampanyası olur mu? Sırtına bindireceksen o ta- rafa, arana alacaksan bu tara" ja., “ ce, Mustafa Kepir ve Abdülhak Ke- mal Yörükün yüzleri güldü. Demek ki korktukları gibi, terslenmeğe Çça- gırılmamışlardı. Toplantı hayli uzun sürdü ve 16.45 de sona erdi, C.M.K.P liler kapıya kadar t edilâiler ve dışarda (o gazetecileri (karşılarında buldular, Gazeteciler hemen sualle- re başladılar: “- Görüşmenizin mevzuunu ne teşkil etti?” Cevap Ardıçoğludan pek yuvar m İm geldi: -—— Hasbihalde bulund Ne var ki güzeteciler m nin radyo konuşmasını bahis konusu ettiler, Bunun üzerine Ardıçoğlu sâ- kin haliyle; “. Osman Bölükbaşı partiyi tek başına temsil eden kimsedir. Başka bir şey söyliyemem” cevabını verdi. Tam o sırada M.B. K.nin selâhiyetli komisyonu, bir tebliğ Üzerinde çüalış- malarına devam etmek üzere, oturu- munu açmıştı, Gürselin hiddeti Avn gün İzmirdeki basın mensup- lam, Bölükbaşının konuşmasına YURTTA OLUP BİTENLER ve C.K.M.P. lilerin M.B.K. ile yap Başkanın, Karşıyakanın Bostanlı semtindeki! evinin önünde nöbete geç- tiler, Gazetecilerin bildikleri, Gürse- lin sabahın 7'sinde bahçesinde havu almak gibi bir itiyadı olduğuydu. Bu- nün için muhabirlerin bekleyişi pex uzun sürmedi. Saatin 7'yi gösterdiği sırada Gürsel, sağ elinde bastonu Ool- duğu halde, evinin kapısında göründü ve sol elini pantalon cebine sokar- ken, gözüne ilişen güzetecilere dön- dü: ” “— Nedir bu sizden cektiğim? Hâlâ beni rahat bırakmıyacak misi- n.z? Şuraya birkaç gün içih istira-. hâta geldim” şeklinde takıldı. Gazeteciler gülüştüler ve Başka- na biraz daha yaklaştılar. İhtilâlin başı bundan sonra yanında oğlu ve eşi olduğu halde çiçek*tarhlarının a“ rasında gezinmeğe ve gazetecilerle sohbet etmeğe başladı. İlk sual bir genç muhabirden geldi: Gürsel bu suale, kaşlarını çata- “sw Ne var ki gitmemi istiyorsu- nuz? Gitmemi icabettiren bir sebep mi var? İnşallah olmaz, Ama, oluf- su hemen giderim. Hattâ bugün bile giderim” şeklinde cevap verdi. Sonra, mesele birden politikaya intikal etti, Basın mensupları Bölük- başının radyo konuşmasından bahset- tiler ve Başkanın fikrini sordular. Gürsel evvelâ umumi konuşurken, sonra isim zikrederek konuşmaya başladı. İlk sözleri! “— Maalesef bir takım politikacı lâr memleketimizin menfaatlerini düşünerek kohuşmuyorlar. Bâzı 3a- pık, cahil, maksadı kötü olan insan- lar durumu istismar etinekte ve mil- letimize yakışmayacak Konuşmalar yapmaktadırlar” oldu. k Üzüntüsünü daha da belli ede- rek; ; “-— Radyoda bile böyle konuşanlar var, Meselâ Bölükbaşı, dün akşamki konuşmasıyla Radyoyu sulistima) et- miştir, Biz inançlarını sâvunmaları için partilere Radyoyu verdik, Fakat Bölükbuşı şahsi imüdafaasını yaptı” seklinde konuştu, Sonra da gazeteci- lere Radyo idarecilerinin Bölükbaşıyı susturmamalarından şikâyet etti ve: “Ben telefon ettim, Fakat ye“ tişemedim. Bölükbaşının bu harekeli düpedüz suistimal edip, fırsattan istifade (16 rey avcılığıdır” sözleriyle konuşmasını bağladı.