Kika tahdit edildikten sonra, külçe halinde, evine dönmüştür Rıdvan Metal, evini dolduran ga- zetecilere çarşamba akşamı şunları söyledi: “— Kimler olabileceğini kolayca tahmin edebilirsiniz. Bunlar Kuyruk adı verilen köpeklerdir. Bir sübyanı kaçırmakla birşeyler yapmak, inti- kam almak istiyorlar, Çocuklarla uğ- raşmağa başladılar artık. Mutlaka meydana çıkarılacaklardır.” Türkiyede emsaline rastlanmıyan hadise, polis atlanarak doğrudan doğruya Örfi İdare Kumandanlığına intikal ettirildi. Yıldırımla vurulmu- şa dönen Feride, bir ipucu yakalan- masına medar olabilecek kesin bilgi veremediğinden, bütün İstanbul Em- niyet Teşkilâtı seferber edilmesine rağmen, tahkikatta bitirdiğimiz haf- tasını scnuna kadar herhangi bir ge- lişme kaydedilemedi. Bir tedbir ola- rak Feride, perşembeden itibaren ©- kula gönderilmemeğe başlandı. Bir mâcera delisi Hadise, hafta içinde cereyan eden bir sürü tevkif vak'asının üzerine geldiğinden alâka uyandırdı. Tevkif edilenlerin hep A.P. nin ikinci, hattâ üçüncü sınıt elemanları olması Rıd- van Metalin ağzından çıkan “Kuy- ruk” kelimesinin akisler uyandırma» sına yol açtı, Haftanın hadiselerinin bazı kahramanlarına bakanlar, ayıu tip insanlarla karşı karşıya bulunul- duğunu farketmekte güçlük çekme- diler. Meselâ bitirdiğimiz haftanın ba- şındaki salı günü, İstanbulun zevksiz inşa edilmiş yeni Adliye Sarayının birinci katının geniş, uzun, loş ve ka- labalık koridorundaki o sıraların bi- rinde oturmuş olan bir kadının etra- fına, ekseriyetini yazı ve foto muha- birlerinin teşkil ettiği bir kalabalık toplanmıştı. Uzun boylu, kara - kuru kadının adı Nebahat Arslandı ve bi- raz sonra Birinci Sulh Ceza Mahke- mesinde, A.P. nin Fatih açık hava toplantısında sarfettiği O“âmmenin telâş ve heyecanını mucip ve halkın mâneviyatını kıracak” mahiyetteki sözlerinin kefaretini ödiyecekti, Ars- lan, açık gri üzerine tayyörünün eteğini dizleri üzerine çekerek ayak ayak üstüne atmak suretiyle mütecessis nazarları cel- betmeğe özel bir gayret sarfediyor, bir taraftan da yüksekten nutuk atı- yor ve foto muhabirlerine pozlar ve- riyordu. Efendim, aslen İzmirliydi ve bir “fahri hatip”ti. Ayrıca, iktisatçıydı ve ticaretle uğraşıyordu. İktisat Fa- kültesini tamamladığı şehre fazlasıy- la hayran olduğu için İstanbula gel- mişti ve hemşehrileriyle dertleşecek» ti, On yıl sonra İstanbula Belediye Başkanı olacaktı. Hentiz A.P. ye ka7- dını yaptırmamıştı. Hâlen, nefret et» AKİS, 9 EKİM 1961 siyah puvanlı , tiği C.H.P, hariç, bütün siyasi teşek- küllerin programlarını tetkik etmek- le meşguldü. Hangisini beğenirse ar- kasındaki kütleyle birlikte oraya gi- recekti, Yorgun gazeteciler eğlenceyi bül- muşlar, her hal ve hareketiyle kim- liğini ortaya koyan Arslanı iyiden iyiye alaya almışlardı. Halk ta zevx- le onları seyredip dinliyordu. Arslan, bahse konu mitingde yaptığı konuş- mada: “.— Sizlere. Ege D.P. lilerinin se- lâm ve sevgilerini getirdim” demişti. Arslanın şöhreti, 25 Eylül 1961 pazartesi günü, Afyonun Şafak Sine- masındaki bir hadisesiyle başladı. O- rada, Arslan paravana lider Ragıp Gümüşpalanın da hazır bulunduğu bir A.P. toplantısında hitabet kürsü- süne fırlıyarak mikrofon başındaki 4 yıldızı EMİNSU'cu Generali bir kenara itti ve şöyle dedi: “— A.P,, D.P. nin bir devamı mı- dır? Eğer öyleyse hep beraber 1946 ruhuna uygun bir genel seçim kam- panyasıi.. girişelim, Gümüşpala su- alime açık olarak cevap versin.” Talihsiz Gümüşpala sükütu ter- cih etti, Fakat Arslanın demeci Şa- fak Sinemasını dolduran eski DP i- lerin bir uğultu halini alan tasvip ni- dalarıyla karşılandı. Mamafih o za- man kendisinde bir huri güzelliği vehmeden Arslan hakkında, bu söz- lerinden dolayı herhangi bir takibata girişilmedi. Arslan 27 Mayıs İhtilâ- linden önce de, Egeli eski D.P, liler tarafından politik toplantılara rev- nak katması mak. md oraya bura- ya taşınan bir kimseydi. Fakat esas A.P. açık hava toplan- tısında parlıyan Arslan nutkuna ca- kayla devam ediyor: *“- Ne demek efendim? Bir insan sırf “Sizlere Ege D.P. lilerinin selâm ve sevgilerini getirdim! şeklinde kö- nuştuğu için hakim huzuruna çikarı- lir mı?” yollu itirazlar savuruyordu. te yandan da vekili Yassıada 5- vukatlarından A.P, li Yılmaz Başar, sazetecilere Arslanı tarif ediyordu: — Delidolu, âsi bir kadındır. Söylenir.” Tevil ve inkâr Nihayet duruşma saati .olan 14.30 gelip çattı. “Fahri hatip” Arslan tabiatiyle tevil ve'inkâr yoluna sap- O aslında, “Sizlere partili ve parti- siz bütün Ezgelilerin ve sevgi» lerini getirdim” Arslan, inkâr Ve te- açık bıraktı, Ne var ki âmme şahit- leri, kadının suç unsuru sözleri sar- fettiğini belirttiler. Âmme sahitlerin- Derginizin 379 sayısının: ka- pak haritasında Diyarbâkırı “ da Öteki Partilerin kazanacağı yerler meyanında gösterdiğiniz teessürle görülmüştür, Partili- lerimiz ve bitaraf seçmenler Ü- © zerinde infial uyandıran bu'neşs riyatınızın herhangi bir tedkike © dayanmadığı 15 Ekim akşamı * öğrenilesektir, * Diyarbakır, haritada sarı ile değil, kırmızı renkle gösteril“ meliydi. İlk sayınızdaki yanlış- - lığın düzeltilmesini ve halk ef- kârına duyurulmasını saygıyla rica ederiz, - C.H.P. Diyarbakır milletvekili . den biri, 1957 yılında Türkiyeyi ziya» ret ettiği zaman, İstanbul Hilton O» telinin Bosphor 'Terrace'ında verilen bir çay partisinde Ürdünün genç Kralı Hüseyinin dans ettiği Hezacı Fakültesi öğrencilerinden güzel Me- ral Anadol idi. O gün Anadol, na bul Üniversitesi Kü çıkmış, evine gidiyordu. Belediye rn rayı karşısında bulunan tarladaki kalabalık merakını tahrik etmişti, Neler olup - bittiğini keşfetmek için yaklaştığı zaman meşhur Neba- Anadol işittiklerinden dolayı asabile- sip rahatsız olunca, müdahale ihtiya Gnl. duym! — Ne hakla böyle konuşabili- J0or?” âiye feryat etmişti, Gözleri kanlı kalabalık genç kızt yuhalamağa, tartaklamağa başlamış- tı. A.P, Fatih İlçe İdare Heyeti aza- ları Anadolunun ikazı Üzerine ateşli Arslanı hitabet kürsüsünden indir- meğe Ve susturmağa çalışmışlar, fa» kat becerememişlerdi. Anadol bak- mıştı ki elinden birşey gelmiyor, doğ- ruca Fatih - rak gördüklerini ve işittiklerini bir zabıta geçirtmişti. Böylece öksey yin Akalını çıkmaza saplamağa yel- tendi, zekice hir sual soruyormuşça- sına: ii 21