9 Ekim 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

9 Ekim 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kalıların durumunda ne gibi gelişme- ler oldu? Evvelâ kaydetmek gerekir ki, gerek Krutçef, gerekse Dışişleri Bakanı Gromiko, bitirdiğimiz hafta- dan da evvel, Batı Berlin statüsünün muhafaza edilebileceği hakkında da- ha az yuvarlak sözler söylemişlerdi. Bu, ne gibi bir tesir gösterdi? İlk tesir Rusk-Gromiko görüşmelerinin kesilmemesi, hattâ daha önemli bir mülâkata yol açması şeklinde kayde- dilebilir. Geçen hafta boyunca fası- lalarla görüşen Birleşik Amerika ve Sovyet Rusya Dışişleri Bakanları Dean Rusk ve Andrei Gromiko, niha- yet Sovyet Dışişleri Bakanının Baş- kan Kennedy ile görüşmesinin fayda- Uu olacağı kanaatine varmışlardır. Mülâkat derhal tesbit edilmiştir. Bu temastan sonra Berlin ve Almanya meseleleri üzerinde Batılılar ile Sov- vet Rusya arasında semereli müza- kerelerin açılabileceği neticesine vâ- sıl olunursa, o zaman ilk iş olarak dört Batılı Dışişleri Bakanları topla- nacaklardır. Hatırlarda olduğu gibi, bu bakanlar üç hafta evvel Washing- ton'da buluşmuşlardı, Bu yeni top- lantının Müşterek Pazar müzakere- leri fırsat ittihaz edilerek Paviste yapılması ihtimali vardır. Bir taslak ki tarafın Berlin ve Almanya mese- lelerindeki resmi tavırlarında kay- da değer bir gelişme olmamıştır. Bu konuda yapılan konuşmalardan da kati bir netice çıkarmak imkânsız- dır. Ama ortada bir taslak vardır Bu birbiriyle irtibatı olmayan beyan- lardan, yorumlardan, yayınlardan hasıl olmaktadır. Bu taslağı şöyle çizmek belki doğru olur: Sovyet Rusya, e Ren bırakmamaktadır. ve bu statükonun dek eza masını istemektedir, Fakat Sovyetler Batı Berlin statüsünün Batılılar için aynı derecede mühim olduğunu bil melidir. Zira Batı Berlini terketmek, birçok kimsenin nazarında Batı Al- manyada bir çözülme yaratacaktır. Keza, Batılıların Doğu Almanyayı tanımaları da yine böyle bir çözül- meye sebep olur ve işin sonunda bu, Batı Almanyanın Batılılarca kaybı demektir, O halde Sovyetler Doğu Almanya gelmemelerini sağlayacak bazı tedbir- ler alınamaz mı? Böyle bir tedbir, Sovyetlerin Doğu Almanyadan vaz- geçememesine mukabil, Batılıların da Batı Almanyayı muhafaza etmek gi- bi mâkul ve haklı taleplerinin yine mâkul cevabı olmaz mı? İşte bu nok- AKİS,9 EKİM 1961 tada kara bulutların biraz dağılmış olduğunu düşündüren sebepler var- dır. Doğu Almanyanın Polonya ile ye- ni hududu olan Oder-Neisse hattı meselesine gelince, şimdilik bunu kur» calamamanın çâresi yok mudur? Sov- yetlerin Batı Almanyada tahrik ha» derzli e hakkındaki şi- kâyet ve ittihamları şu veya bu ted- birle alan kaldırnlamaz mı? Hiç bir resmi mahiyeti olmamak- la beraber, şimdi Üzerinde çok konu- şulan taslak budur. Yumuşama mı, buhran mı? Birleşmiş-Milletlerde bu taslak ü- zerinde konuşmalar cereyan eder Yeri dolmuyor ve bir müzakere fikri gitgide kuvvet» lenirken, bu gelişme (milletleraram teşkilât kulislerinde ve ilgili başkent- lerde hissedilir bir ferahlık e la halde, Batı Almanyada beklenmedik bir asabiyet ve heydeâna yol (açtı, Batılılar Almanya üzerinde tâvizlers mi ?- Oder-Neisse hattı temelli bir mahiyet mi alıyordu? Belli- belirsiz bahis konusu edilen si- lâhsızlandırılmış mahdut bölge ? manya üstünden mi Berlin terk mi edilecekti? Alman gazetelerinin gayet kina- yeli bir lisanla sordukları bu sualle- rin ciddiye alındığı, ciddi gibi kabul ettirilmeye çalışıldığı bazi resmi be- DÜNYADA OLUP BİTENLER yanlardân da anlaşılmakta idi. O sus retle ki, Birleşmiş-Milletlerde hisse» dilir bir ferahlık ve ümit havası c- serken, Almanya yeni bir felâketa hazırlanır gibi bir tavır takınmıştır. Bu arada Doğu Almanyanın bir« denbire susması, Walter Ulbrileht'in, Adeta bir emre uyarcasına tahrik edici hücumlarına ara vermesi de birşeyler döndüğü intibamı uyandırs” mış, sanki Almanların gıyabında fı sıldaşılıyormuş gibi bir hal ortaya çıkmıştır. Bundan kim faydalânmış- . tır? 17 Eylül seçimlerinden mağlüp çıkan Hiris Demokrat Pârti, daha doğrusu bu partinin 86 lik liğe- ri Şansölye Adenauer!.. Hıristiyan -Demokratlar bu s& çimlerde mutlak çoğunluğu kaybet- mişler ve diğer partilerle koalisyon tertibinde büyük güçlüklere uğra» mışlardır. Hiristiyan-Demokratların . Sosyalistlerle bir koalisyonu düşünü. lemezdi, zira bu, her seyden evvel Şansölyanin partisini dağıtırdı. Ge riye kalan hür Demokratlar, yâni kısaca Liberal Parti ise, Hiristiyan -Demökratlarla işbirliği için mühim bir şart ileri sürmekte idi; Adena- uer'in Başbakanlığı terketmesi... ç şartlar içinde “Müthiş. İh- ii Sosyalistlerle müzakereye anaşıyordu. Bunu gören Liberaller bir müddet neticeyi bekledikten son» ra, tekrar müzakereye -talip oldular ve gariptir ki, bitirdiğimiz hafta i- çinde Liberallerin ileri sürmüş oldu» ğu şarttan bahsedildiği duyulmadı. Şöyle bir hava yaratılmak istemi. örÜü besiyle Dr. Adenatler'den başkası ya» pabilir mi? Erhatd'mı? O iyi bir iie değil midir? Hele böyle bir zamanda Almanyanm kaderini ondan daha iyi kim tâyin edebilir? Bu suretle, bitirdiğimiz hafta içiti- de Hıristiyah-Demokratlarla Libe- rallerin muttasıl konuştukları görül» dü, Liberaller ilk şartlarında ısrar etmekten vazgeçmiş olacaklar ki, kö MAZ kesilmedi, Batı ile Doğu arasında müzakere timit ve söylenti leride, bu suretle kapanmış gibi gö- rünen Adenauer devrini biraz daha uzatmak imkânların ortaya dı, 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: