bir pagrışmadır başlar ve çocuklar yattıkları yerden el hareketleriyle ve- ya bağrışarak Gönüllüleri başuçları- na çağırırlar. İçlerinde uzun yıllar hastahanede kalanlar vardır. Bunlar Gönüllülerle öylesine kaynaşmışlardır ki, lisan bilmeyen yabancılarla bile hareketlerle anlaşmakta, oyunlar oy- namakta, onlaxdan çeşitli yardımlar istiyebilmektedirler. İki yıldır “kara- yara” hastalığını çeken çocuklar, «Gönüllülerin en yakın dostlarıdırlar. Birgün birdenbire hastalanmışlar, renkleri kararmış, yüzleri ve derile- ri tüy içinde kalmıştı. Aynaya bak- tıklarında kendi kendilerinden kork- muşlardı. İşte bu acı hatıralarını bi- razcık aydınlatabilen en güzel şey- lerden birisi de, bu pembe önlükler- dir. Bir hasta çocuk iyileşmiş ve e- vine gitmişti ama, orada günlerce yemek yemek istememişti, bir hemşire önlüğü giyince, çoçuğun iştihası yeniden açılmıştı. Gönüllülerin en çok iş gördükleri bir yer de, Fizik Tedavi Servisidir. Doktor ve hasta arasında bir üçün- cü şahıs olarak Gönüllü, pek çok fay- dalı olabilmekte, hastanın doktora soramadığı şeyleri öğrenip, onun mâ- neviyatını yükseltebilmektedir. Çocuk felçlerinde mâneviyatın, iyi olmak azminin önemli bir rol oynadığı, böy- lece defalarca meydana çıkmıştır. Bir Gönüllü, Macide Tunca bu sahada ilgi çekici bir tecrübe geçirmiştir. Mehmet Kodaman isminde küçük bir çocuk bundan bir sene kadar evvel çocuk felcinden bütün âzaları mef- lüç halde hastahaneye gelmiştir. Meh- met o zamanlar yalnızca başını kıpır- databilmekte idi. Fakat iyileşeceğine inanmak istiyor, kendisine bakan Gö- nüllü Macide Tuncaya hep, birgün yürüyüp yürüyemiyeceğini soruyor- du. Çocuktan pek ümit yoktu ama, Macide Tunca ona acıdığı için, dai- ma ümit verme yoluna gitti, Çocuk buna öylesine inandı ki, fizik tedavide kendisine yaptırılan birçok hareket- leri gece uykusunda tekrara başladı. Macide Tunca yaz tatiline gittiğinde çocuk bir hayli iyileşmişti, fakat tatil dönüşünde onu koridorlarda ko- sar bulacağını doğrusu ümit etme- mişti, Bu, hakikaten güzel bir sürp- riz olmuştu. Genç yardımcılar dağıldıktan son- ra, Hatice Önat pembe önlüğünü çı- kardı ve Gönüllüler odasına gitti. Gönüllüler hastahane idaresinden kendilerine bir oda temin edeli henüz AKİS, 9 EKİM 1941 Kadın Gözüyle Yeni Usül va Jale CANDAN air, “felâket en iyi mekteptir” demiş, Bunca ıstıraptan sonra memle- leket ufuklarında beliren bir pembe ışık, bence şairi doğrulamakta» dır, Ders alana, felâket hakikaten çok şey öğretiyor. Pembe ışık, C, H. P. nin, içinde bulunduğumuz seçim kam, ında memlekete getirdi- ği, bizim için çok yeni bir seçim mücadelesi usülünün halk tarafından iyi karşılanmış olmasıdır, Tecrübeli parti, seçim beyannamesiyle, plânlı . programı, câzip, fakat ölçülü vaitleri ve özellikle siyasi hasımlarına kar- şı elden bırakmadığı olgun ve ağırbaşlı tutumu ile en karamsar vatan- daşlara bile-inanç vermiş ve hattâ hissen eski Demokrat Partiye bağlı birçok kimselerin de, için için, biricik emniyet ve huzur umudu olmuş- samimi, fakat ciddi tutu- tur. Bunda, Yassıada kararları konusundaki munun da rol oynadığı muhakkaktır. C, H. P., demokrasiyi memlekete getiren partidir, fakat bugün omuzlarına yüklendiği ödev bunun kadar, belki bundan da önemlidir. Bugün C. H, P. yeni bir mektep açmıştır ve siyasi hasımlarına hocalık etmekte, onlara demokrasi dersi vermektedir. Demokrasilerde siyasi partiler elbette ki birbirleriyle mücadele eder, hattâ birbirlerini, güttük- leri politika bakımından, icraat bakımında, plân ve program bakımından, zihniyet silerde oy bine, din yobazlığına göz yuman ilgisi kalmaz. elbette ki önemlidir, ama demagoj lerin kanını akı bini kazanabilir, mış balığa çevirecektir ama, us bakımından hırpalarcasına yererler. Fakat buna dedikodu; if- tira, şahsi kin veya antipatiler hiçbir şekilde karıştırılamaz. Demokra- kazanmak halkı muayyen fikirlere inandırmak, ikna et- mek te gayet tabiidir ama, bu da onlara memleket aleyhinde tâvizler vermek mânasına gelmez. Oy kazanmak için g kimse hainidir. Oy kazanmak çabası meşru hududu aşınca, Demokrasilerde güzel sile ser halkı ikna etmek bakımından, şey. Siyaset adamı yalan söyliyen adam sözü diğerini yalanlamamalıdır, Tabii, tutumu dan; Kelime yapmadan, meydanlarda suni gövde gösterileri tmadan da insan pekâlâ Pek karamsar olduğumuz bir devirde, C. H, P, nin tutumu hepimize yeni bir umut vermiştir, Belki küfürsüz, mizansensiz, mitingleri eski ekole mensup bazı politikacıları bir süre için sudan çık- usül daha şimdiden tutunmuştur. halk, artık eğlence istemiyor, huzur ve istikrar istiyor. ericiliğe, orman tahri- politikacı değil, olsa olsa vatan demokrasiyle hiçbir i başka şeydir, güzel konuşmak başka | adamının bir tertiplemeden ve deve siyaset yapabilir ve halkın kal- . olaysız meydan Çünkü | pek fazla zaman olmamıştı ve belki bu yüzden henüz odaları pek karışık- tı, Gönüllülerin Amerikalı başkanı Camille Lânza bir yandan odayı tan- zim ediyor, bir yandan yeni yıl prog- ramını elden geçiriyordu. Bayram günleri hastahanedeki bütün çocuk- lar muhakkak hediye almalıydılar. Lanza hastahanede bayram geçiren bir çocuğun hediyesiz kalması fikri- ne tahammül edemez ve daha bir bay- ram biterken diğerine hazırlanırdı. Bunun için pek yakında İsveç sefare- tinde tertiplehecek olan meşhur bâ- zarın hazırlıklarına başlamıştı ve eğ- ten dosttan, çocuklara başka şekilde yardım edemiyeceklerden bazardâ sü“ tışa çıkarılabilecek hediyelikler, el > leri topluyordu. Lanza için bir hastahanede ilâç kâ- dar elzem olan birşey de şefkattir, ilgidir. Arkadaşlarıyla beraber, has- tahaneye bunu vermeye çalışmakta» dır,