YURTTA OLUP BİTENLER ve sâkin mizaçlı, terbiyeli bir kız- dı. Paşakapısındaki Üsküdar Ortao- kulunda okuyordu ve üçüncü sınıf- taydı. İlkokula Doğuda, babasının görevli olduğu Elazığda başlamıştı. İstanbulda, Haremde oturuyorlardı. Evleri hemen iskelenin üstünde, Ha- rem Camii ile Selimiye Kışlasının Do- ğu Kapısı arasında, Boğazın mansa- bına nazır bir mevkideydi Bitirdiğimiz haftanın ortasındaki, çarşamba günü, berrak ve güneşli sabahın 7.25'inde, yumuk burunlu, esmer, çipil gözlü ve nerdeyse alâ- garson kesilıniş düz siyah saçlı, se- vimli Feride, aylık 200 lira kira öde- dikleri evlerinden çıktı. Geç kalmış- tı. Zira çifte tedrisat yapan Üsküdar Ortaokulundaki sabahçı talebelerin dersleri 7.30'da başlıyordu. Üstelik annesi bir de ek vazife vermişti. E- yüpteki babasına telefon edecek, ak- şam eve gelirken en küçük kız kar- deşleri 5 yaşındaki Erbil ile 7 yaşın- daki Adaletin ilâçlarını eczaneye uğrayıp almayı unutmamasını ha- tırlatacaktı, 11 yaşındaki üçüncü kardeşi de kızdı ve adı Serpildi. Er- bil soğuk algınlığından, Adalet te diş ağrısından mustaripti, Üzerinde okul önlüğü, elinde kahverengi çantası ol- duğu halde parke Selimiye İskele Caddesini süratle tırmanmağa başla» dı. Niyeti yol üstündeki ve o saatler- de kapalı olan Selimiye Postanesinin bitişiğindeki helvacı dükkânına uğ- ramak ve oradaki umumi telefondan babasını aramaktı. Tam helvaci dük- kânının önüne gelmişti ki, yeni mo- del siyah bir otomobilin arka koltu- ğunda oturan sarışın bir (kadının, pencereden başını uzatarak, kalınca sayılabilecek 'bir sesle kendisine se3- lendiğini duydu: “.— Sen Binbaşı Rıdvan Beyin kı- zı mısın? Saf ve temiz Feride telâşla cevap verdi: “ Evet.” *“.— Ben annenin arkadaşıyım. O- nu acele görmem lâzım, Evinizi ara» dım, bulamadım, Beni götürür mü- sün?” Sarışın kadın şık ve güzeldi, Te- “.- Okuluma geç kalacağım. İs- terseniz adresi vereyim. Zaten, işte şuracıkta” dedi, Sarışın kadın dayattı: “.- Ben seni yetiştiririm. Haydi ” Şüphe, Feridenin aklının ucuna bi- le gelmemişti, İri yarı, kara bıyıklı ve koyu esmer bir adamın kullandığı, otomobile binerek sarışın kadının ya- nına oturdu, Küçük kız, yokuştan dosdoğru aşağı, Harem İskelesine doğru inilmesini istemişti ki, 15-20 AKİS, 9 HEİM 196 Muhiddin Güven Efendisi nerde, kendi nerde? » metre ilerliyen otomobil süratle sâ- ğa kırdı ve Selvi Kökü Caddesine sas parak, tarihi Karacamehmet MeZar- lığının Üsküdar cihetine isabet eden Çiçeklik semtine doğru yol almağa başladı. Sarışın kadın, boynundaki kırmızı eşarpla, çırpınan Feridenlu gözlerini zor kullanarak bağladı, ve feryatlarının işitilmesine mâni ol- mak maksadıyla da eliyle ağzını ka- pattı, Perişan bir anne (Çüretkârane ve Amerikanvâri kaçı- rlan küçük kızcağızın babası Binbaşı Rıdvan Metal, Eyüp Asksıj Kaymakamıydı, 27 Mayıs İhtilâlin- den sonra fanatik D. P, lileriyle şöh- ret yapmış Eyüpün Askeri Emniyet Müdürlüğüne o getirilmiş, o bilâhare Kaymakamlığa atanmıştı Otomobil, inişli çıkışlı (oyollarda zaman zaman rarak yarım saat kadar gitti ve durdu. Sarışın kadın, gözleri kırmızı eşarpla bağlı, heye- can ve korkudan zangır zangır titre yen Ferideyi bir izbe mahzene götür- dü. Meçhul sarışın kadın, karanlığa yakın derecede loş bodrumda kırmızı eşarbı çözerek Feridenin gözlerini aç- tı, istintaka başladı, Kaç kardeşi var- dı, yaşları ve adları neydi? Annesi- nin adı neydi? Kaçıncı sınıfa devam ediyordu? Feride gunlerden hiçbirine cevap vermemeğe azimliydi. Fakat sarışın kadının hiddet ve asabiyetle, zayıf omuzlarını yakalayıp şiddetle sarsması ve tokatlaması üzerine mu- kavemetin beyhude olduğuna kanaat getirdi, Sarışın kadın, Ferideye — sık “Piç kurusu” diye Suallere, tekrarlandıkça teker al cevap verdi, Mahzende bir sedir ve birkaç başka eşya yok» , mekte, kötü niyetli bilmek! tu. Bağırıp imdat istemeğe kalkış- tıkça sert muameleye maruz kalan Feride, böyle hareket etmenin de kadından başka kimsecikler uğramı- yordu, Sarışın kadın, nihayet mak- sadını açığa vurdu ve kalınca sesi« ni yükselterek: “- Babana söyle. Son tevkif edi- lenler serbest bırakılmazsa, sen ve diğer kardeşleriniz öldürüleceksiniz? Bunu iyi bilsinler” dedi. Öte yanda, zaman öğleyi bulmuş ve Üsküdar Ortaokulunun sabahçı öğrencileri dağılmışlardı, Haremli üç samimi kız arkadaşı, hastalandı- ğını zannettikleri Ferideyi, Arnavut Kaldırımı Bükücüler Hanı Sokağı daki 18 numaralı salaş evinde ziyare- te geldiler, Çocuğunu mektepte zan- neden annesi Şükriyenin aklına ilk gelen, Feridenin bir trafik kazasına kurban gitmiş olmasıydı. Haber sü“ ratle gym ve bütün mahâlle çal- kalandı, Çocuklarına fevkalâde düş- kün ee Metal gözleri iki çeşme sokağa fırladı, Çamlıca den Kadıköye kadar, parklarmış, sinemâ- larmış, tanıdık evlermiş, perişan hal- de koşa koşa aramadığı yer, başvVur- madığı karakol kalmadı. Ayağa kal- kan mahalleli de canla başla kendisi- ne yardımcı oldu. Fakat nafile!,. Hiç- bir netice çıkmadı. Şükriye Metal, dev cüsseli, 27 Mayıs İhtilâlinden önce Ramideki Tanksavar Taburunun Kumandanir. ğını yapmakta bulunan yakışıklı kö- casına olup « bitenleri anlatmaktan çekindi, Çünkü Rıdvan Metal, sinir- liydi. Bir kalp çarpıntısına mâruz kalabilirdi. Ne var ki, biri Eyü akamlığına telefon ederek kötü haberi ulaştırmakta gö- cikmeğdi. Neticesiz tahkikat Rıövan Metal, başta Silâhtarağa Elektrik Fabrikasındaki sabo ve Taşlıtarla şoförler grevi gibi mil li inkılâp aleyhtarı olayların aydın- lanmasında önemli roller almıştır. fakat baba olduğu derhal anlaşıldı. Rıdvan Metal, işyerinden çok uzak- ta olduğu için, geceleri evine gelme» Eyüpte kalmaktadır ve mütecavizler .durumu Ortalık bu suretle karışırken be- ri tarafta Feride, sarışın kadına, en küçük kiz kardeşlerinin ilâcı için ba» basına o telefon etmesi gerektiğini söyledi. Sarışın kadın, kızının ken. disini aramasını , beklemekte olan Rıdvan Metalım tecessiisünü celbet- memek yla olacak müsa- 19