gitti.ancak Poligonun Kumandanı Yasak efendim.. Sizleri gö- rüştüremem" deyince, Y. T. P.li idareciler tersyüz dönmeğe mecbur oldular. Pekin sâdece yanında getir- diği ekmekle üzümü, akşam yemek- lerini pek hafif yemekle şöhret yap- mış Başyazara verilmesini talep e- derek, poligonda bıraktı, Başkanıyla beraber Poligona gazeteciler, dönüşte eğlenceli bir yo- rumla eye kaldılar (o Pekin durdu, dur " — Yalçının neden tevkif edildi- ğini biliyoruz. A. P. aleyhine konuş- tu" dedi, sonra da A.P. nin Cumhur- başkanı adayının Devlet Başkanı Gürsel olduğunu ima ederek manalı manalı güldü. Adamlardaki kafa, işte -uydu! Bu arada Y.T. P. lileri saat 14 de İl Merkezinde yapılacak bir basın toplantısından vazgeçtiler. o Toplantı sahibi, Menderesin avukatı Talat A- saldı. (e Yalçının, Vali Uluç tarafın- dan tevkifi -Ulucun emekli bir (o Ve- teriner Generali olması o m garip bir tesadüftür- Y silahşörle- ri adamakıllı şaşkına ei Ka- badayılıkları, tepelerine inen ilk dar- bede paniğe inkılâp etmişti. Çocukların günahı.. İzmirdeki hâdise gazetecileri oder- hal Y.T. P. ninak saçlı Genel Başkanına koşturdu. Yalçının tevki- finden habersiz Hava Alanında, Prof. Gökayla harekete hazırlanan Alican basın mensupları tarafından yakalan- dı ve sual yağmuruna tutuldu. Sual- lerden birisi Gökayın, Gürselin oBaş- kan adaylığıyla ilgili beyanıydı. e Ali- cana bunun doğru olup olmadığı, da- ha ewel tekzip etmesine rağmen S0- ruldu. Arkasından Y, T. P, nin res- mi organı öncünün hikâyeyi iri pun- tolarla yayınladığı hatırlatıldı. En sonunda ilâve edildi: "— Yani Öncünün bu yayım ya- lan mıdır?" Alican bayağı sinirlenmiş görü- nüyordu. Suali soran gazeteciye ters ei baktı ve cevap verdi: '— Ne resmi organı efendim ? Ön- cüdeki çocukların sâdece bize sem- patileri vardır, o kadar. Kendi ken- dilerine gelin güvey oluyorlar..." Garip tecelli, Alicanın bunları söylediği, sırada başkentte genç bir adam, Savcılıkta, Aydın Yalçının tevkifine sebep olan sözleri yayınla- dığı için sorguya çekiliyor, öğleden sonra kendisinden Örfi İ- dare Kumandanlığına kadar (teşrifi rica ediliyordu. Genç adam Öncünün Mes'ul Müdürü Öcal Uluçtu. İfade- sinde kendini savunurken: AKİS, 4 EYLÜL 1961 #iKulağına Küpe Kestirme Hürriyet al bildirdi- gine göre Başkan Gürsel Çankayadakl bir parka gitmiş, orada halk tabii etrafına top- lanmış, Başkan da bir "Halk ile Açık Oturum" yapmış. Va- tandaşlar, ilk önce siyasi parti" ler üzerinde konuşmayı açmış- lar ve bilhassa kadınlar "Y.T. P. faşla ileri gitmiyor mut” so- rusunu tevcih etmişler. Gürsel, bu suale a cevabı vermiş: Onlar hayli ileri gittiler, KE mürdilar Hattâ işi azıtıyorlar. - Ama bakın, A.P bir samanlar hoşa gitmeyecek şekilde hareket ediyordu. Bir mektupla, ki gazetelerde bu mektup yayınlandı, bir kaç na- sihatla onları yola getirdim. Se- vinerek söyleyebilirim ki şim- di, A.P. siyasi partilerimizin en iyisi oldu. Bu gidiş, mutlaka a- lacakları netice için de iyi ola- caktır. Allah, Allah! Hele, demecin son kısmını garipsememek ka- bil değil. durun.. Başkan, bir konuşmasında Memleketçi Par- iyisi oldu. Bu gidiş, mutlaka a- şamamıştı. o Sonra, Y.T.P. yi tuttuğu o söylentileri o çıkmış, parti Kuyrukçu Partilerin bile kuyruğunda o kalmıştı. Anlaşılan, Başkan artık bu A.P. derdinden bıktı! — Ben Y. T. P. nin resmi orga- nı olan bir gazetenin Mes'ul Müdürü- yüm. Parti liderlerinden birinin be- yanını yayınlamazsam işimden olu- rum. Buna mecburdum" diyordu. Örfi İdare Kumandanlığında son derece iyi muamele gören Uluç, gaze- tesine odöndüğünde bir gazetecinin vazifesini yapmasından doğan iç hu- zuru içindeydi. Korkmuyordu. Çekin- miyordu. Sorumluluğun büyük oyü- künün kendisini bu şekilde yayın yapmağa zorlıyanların omuzunda bu- lunduğundan emindi. Acıklı taraf şuydu: Şimdi, onlar korkuyorlardı. Kantarın topuzu Aslında bütün mesele, Y. T. P. için kantarın topuzunun kasmasın- dan, topuzu ellerinde tutanların ise ne yapacaklarını bilmez hale gelme- lerinden doğdu. İki yeni partinin kuy- ruk avı yarışması bir meşum koşu ha line girmiş, ileri gelenler, herşeyi bir tarafa bırakıp birbirlerini nasıl geçeceklerini düşünmeğe (o başlamış” lardı. Memleket adeta bir mezat sa- lonuna benziyordu. D. P. iktidarının Yassıadada bulunan (o sorumlularının yakınları, hele soyadları aynı olan akrabaları arttıranın üzerinde o kalı- yordu. Ancak acemi tacirler satın aldıkları mallar karşılığında verdik- leri bononun karşılıksız olduğunu bir türlü hatırlarına getirmiyorlardı. Bu dramın en acıklısı ohaftanın başında başkentte cereyan etti. Veliahtta mâceraları O gün masanın sağ tarafında oturan genç adamın yüzünün hatları yumuşacıktı. Hareketleri yüz hatla- larını tamamlıyordu. Onlar da yu- muşaktı. Besinin tonu insana simdi bir hayli uzakta olan birisini hatır- latıyordu. Hele yüzündeki çizgiler, uzaktaki adamın tıpatıp aynıydı. Kaşları oaşağıya doğru, o yanakları tombul, bumu irice, dudakları ince ve biçimliydi. Saçları düz taranmış- tı. Son derece iyi giyinmişti. Gömle- ğinin yakası ve manşetleri kalıncay- dı. Hatırlattığı insandan tek farkı devamlı taktığı gözlükleriydi. Arada sırada yanında oturan kır saçlı atla- ma göz ucuyla bakıyor, o sözlerinin yanlış veya doğru olduğunu kır saç- lının hareketlerinden anlamağa çalı- şıyordu. Heyecanlıydı. "R" leri "G" gibi telâffuz ediyordu. Konuşmaktan korkar hali vardı. Hatları, hareketleri, saçlarını ta- rayışı ve giyimiyle birisini hatırla- tan genç adamın ismi Yüksel Mende- resdi. O gün saatlerin 14,30 u göster- diği sıralarda Y. T. P. nin Menekşe sokaktaki Genel Merkez binasında basın mensuplarına siyasi hayata atı- lışının hikâyesini anlatıyordu. Yüksel enderes, düşünmüş taşınmış, ada- makıllı tartmış ve . Safların- da politikaya girmeğe karar vermiş- ti. Kendisine sorarsanız Y. T. P. ida- recileriyle türlü memleket konuların- da fikir beraberliği mevcuttu ve adı geçen partiye intisabının gerekçesi bu fikir beraberliğiydi! Ne var ki veliaht efendinin opoli- tikadaki acemiliği, saflarına katıldı- ğı partinin ileri gelenleriyle olan fi- kir beraberliğinden ziyade ortada başka faktörlerin de mevcut olduğu- nu daha isin başında belli ediverdi. Basın mensuplarından birisi şöyle bir sual sordu: — Y. T. P. ye intisabınızın sebe- bi sâdece programındaki fikirleri be- nimsemeniz midir, yoksa C. H. P. ye karşı olmak fikri Taidir?" /