YURTTA OLUP BİTENLER Toplantı başlamadan önce, M. B K.üyesi yedi Kurmay bu yüzdendir ki aralarında bir ön konuşma yaptı- lar. Saat 14.30 du. Toplantı M. B. K. Sekreterler odasında oldu. Altı üye hazırdılar. Ancak Albay küçük obu- lunamadığından, kendisine haber ve- rilememişti. Küçük, telefonla evinden arandı. Yemekten yeni kalkan Alba- ya durum anlatıldı ve acele gelmesi rica edildi. Birkaç dakika sonra Al- bay Küçük de Meclise vasıl (oolmuş, yedi Kurmay başbaşa vererek toplan- tıdaki hareket tarzı üzerinde konuş- mağa başlamışlardı. Başkanlığı Al- bay Ekrem Acuner yapacaktı. Söz- cülerden birisi Albay Kaplan, diğeri Albay Yıldız olacaktı. Ayrıca, icap ettikçe diğer üyeler konuşacak, fi- kirlerini söyliyeceklerdi. Üzerinde en fazla durulması gereken olay, seçim propagandası sırasında partilerin tu- tumu olacaktı. Bilhassa yeni kurulan Bunun ö maylar bu konuda fazla nikbin değil- lerdi. Esasen endişeye düşdükleri nok- tada buydu. Ama ne olursa olsun, do- muzdan koparılan bir kıl, bir kıldı. Ziyanın neresinden dönülse kârdır prensibi güdülmekteydi. Toplantı başlayıp ta gündem a- ayların. sibe inhisarında fayda varken -zira, politikada müeyyidesi olmayan taah- hütlerin kimi, ne süre bağladığı gö- rülmüştür ki?..- M. B. K. nüniyi ni- yetli üyeleri mübalağadan kendileri- ni alamamışlardı. Meselâ istiyorlar- dı ki, seçimlerin cereyanından evvel partiler bu seçimlerin Cereyan tarzı üzerinde hiç. bir itiraz yükseltme- meyi kabul etsinler. Seçimlerin dü- rüstlüğü konusunda bugünden bir te- reddüt yoktu. Ama, peşin taahhüt de olur muydu? Bir başka taahhüt, i- dare mekanizması üzerinde partile- rin baskı yapmaması konusunda olacaktı. Sanki, böyle baskılar açık- tan yapılırmış gibi.. M. B. K. partiler- den, bu tâahhütlere bütün teşkilât- larının ve taraftarlarının da riayeti- nin sağlanmasını talep ediyordu. Ama bu, bir imkân meselesi değil miydi ve orada burada bir partili tarafından yapılacak hareketin, söylenecek sözün o teşekkülü ilzam edebileceği nasıl düşünülebilirdi? Sele dış politika ko- nusunda partileri bağlama teşebbüsü tamamen bir hayalin hakikat sanıl- 2 masından ibaretti. Partilerden ayrı- ca, ocak ve bucak teşkilâtlarını kısa süre içinde ihya etmemeleri istenili- yordu. Gündemi tetkik edenler, ilk üç maddenin dışındaki maddelerin lü- zumsuzluğu hususunda adeta ittifak ettiler. Bu maddeler İhtilâlin meş- ruiyetinin. Devrimlerin ve Yassıada kararlarının tartışma konusu yapıl- mamasını derpiş etmekteydi. Ama, madem ki isteniliyordu... M. B. K. üyelerinin evvelce yap- tıkları temaslardan ötürü, ellerinde oldukça fazla doküman mevcuttu. Bunların ışığı altında müzakerelerin yolunu tanzim, nisbeten kolay ola- caktı. Kurmaylar, siyasi (opartileri bilhassa birbirlerini itham etmesin- den çekmiyorlardı. Gel gör ki.. Ama bu yoldaki bütün gayretler ketlere seyirci kalmakta, hattâ des- teklemekteydi. o Osmanın konuşması fazla uzun sürmedi. Sazı, T. T. P. ler ele alarak sırayla aynı havayı çal- mağa başladılar. Y. T. P. Genel Sek- reteri İrfan Aksu adeta ateş püskürü- yordu. 27 Mayıs hareketi, C. H. P tarafından mütemadiyen istismar e» dilmekteydi. Böylece karşı taraf sin- dirilmek isteniliyor ve bedavadan koltuğa oturulmak arzulanıyordu. A- ma millet elbetteki buna mani ola- caktı! İrfan Aksunun bu yürekler acın nutkunu sükünetle dinliyen diğer par- ti temsilcilerinin gözleri, ister iste- mez ağır ithamlar karşısında bırakı- lan C. M. P. ekibine döndü. Y.T. P. sözcüsünden sonra, Tur- han Feyzioğlu söz istedi. C. H. P. li politikacı sâkin görünüyor, gülümsü- C.K.M.P. liler Yuvarlak Masa toplantısında Dut yemiş bülbüller boşa gitti. Toplantının ikinci gü- nünde Bütçe Komisyonu Salonu, ne- redeyse bir omuharebe meydanına dönecekti. Taraflar derhal belli ol- muş. D.P. li kuyruk avında birbirleri- ne vuran iki parti -Y.T.P. ve A.P.- derhal aynı safta birleşerek, oklarını . ye çevirmişlerdi. İtham, so- kak Sü biyainin ilerisine gidemiyor- du. İki parti temsilcileri de . bilinen bir türküyü yeniden çağırmağa ko- yuldular. Evvelâ A. P. nin sportmen Genel Sekreteri Şinasi Osma endaht etti. Efendim, C. H. P. ihtilâli istis- mar ediyordu. Hattâ teşkilât, hare- ketin kendileri lehine yapılmış oldu- üzerinde şiddetle ısrar et- i. Bu yüzden, masum D. li vatandaş eziliyor, ihbar ediliyor, türlü şekilde tehdid ediliyordu. İşin fenası, C. H. P. kurmayı bu hare- hattâ ve hattâ neşeli olduğunu iler NE belli ediyordu. ÖZ- lerine ağır ağır başladı. Evvelâ 27 Mayıs hareketinden sonra D. P. li vatandaşların durumunu izah etti. O sıralarda Başkan Gürselin bu konu- da verdiği bir odemeçten söz açtı. Kaldı ki, ihtilâl sabahı, Kurmaylar radyodan yaptıkları yayınla (o mille- te ihtilâlin hiç bir zümreye karşı ya- pılmadığım açıkça belirtmişlerdi. Gel görki C. H. P. nin karşısına dikilen kuvvetler, meseleleri hep bu yönden alıp, zulmün karşısında bulunan kit- leyi devamlı baskı altında bırakmış- lardı. Feyzioğlu bundan sonra söz- lerine şöyle devam etti. — Sizler, A. P.veY.T. P. olarak D.P. nin varisi rolünde memleketin menfaatlerini haleldar edici hareket- lerde bulunmaktan çekinmiyorsunuz. AKİS, 4 EYLÜL 1962