21 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

21 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar Yaprak dökümü (Kapaktaki ada) Geride bıraktığımız o haftanın ilk günü, Yassıadadaki tarihi duruş- ma salonu bir kere daha önemli ve heyecanlı hadiselere sahne oldu. O gün, sabahın erken saatlerinden iti- baren herşey yeni baştan gözden ge- çirildi. Adanın dirayetli Kumandanı tarafından deruhte oedilmekte olan emniyet tedbirleri bir kere daha kontrola tâbi tutuldu. Jimnastikha- neden bozma duruşma salonunda da ufak bir değişiklik yapıldı. Sanık ya- kınlarıyla dinleyicilere ayrılmış bu- lunan D bloku da sanıklara verildi. Tahliye edilen ve hâlen serbest bulu- nan sanıklar bu kısma alınacaklar- dı. Saatler, sabahın 9'unu 5 dakika geçiyordu ki sanıklar, başta düşük Bayar ve Menderes olduğu halde, sa- lona alınmaya (o başlandılar. Bayar, elindeki kasketiyile oynıyarak, başı yerde, salonu boydan boya geçti ve yerine oturdu. Halinden ve yüzünde- ki ifadeden hayli heyecanlı olduğu anlaşılıyordu. Menderes elinde bir osya ile içeri girdi. Kılığı, bir za- manların Başbakan Adnan Mendere- si ile tezat teşkil edecek derecede pejmürdeydi. o Sağına soluna bakın- madan, kader arkadaşının yanındaki yerini aldı. Düşüklerin iki başını, sı- rasıyla sâbık Bakanlar, ziyadesiyle meşhur Tahkikat Komisyonunun dört teklifçisi, milletvekilleri ve diğer sa- nıklar tâkip ettiler. 18 dakika sonra. Anayasa Dâvasının ve diğer 17 dâ- vanın cem'an 566 sanığı salonu lebâ- lep doldurmuş bulunuyordu. Tutuklu olmıyan sanıklara ayrılmış D blo- kunda bulunması gerekenlerden bir kısmı gelmemişti. Fuat Köprülü ile, Cezaevinde tutuklu bulunan Ferit Sözen de gelmiyenler arasındaydı. İki eski İstanbul valisi, Fahrettin Kerim Gökay ile Mümtaz Tarhan, kendilerine ayrılan iskemle- lere kurulmuşlar, etraflarım tepeden nazarlarla süzüyorlardı. Sanıkları, yüzlerindeki ifadeye bakarak grupla- ra ayırmak mümkündü. Sonlarının geldiğini kestirenler sapsarı kesilmiş yüzlerle önlerine bakıyorlar, etrafla- rıyla hiç ilgilenmiyorlardı. Durumla- rını ötekilere nazaran biraz daha par- lakça görenler ise sanki bu badirenin içinde değillermiş gibi çevrelerine te- bessümler saçıyorlar, istikballeri ken dilerininkinden daha vakim olan eski arkadaşlarına âdeta acıyan gözlerle bakıyorlardı. Bunlar arasında bil- hassa Kemal Özçobanın hali, doğru- AKİS, 21 AĞUSTOS 1961 su pek dikkate şâyandı. İkide bir din- leyici sıralarına bakıyor, tanıdık biri- lerini arıyordu Sanıkların tamamının salona alın- pk on dakika sonra, Başkanı Salim Başol Divan Hakim- leriyle birlikte yerini aklı. çok geçmeden Başsavcı Egesel ve yardımcıları da seldiler. Salim Başol, her zamanki tok sesi ve değişmeyen ifadesi ile duruşmayı açtı. Duruşma- ların bittiğini, sanıkların söylemek istedikleri son sözleri vana mikrofo- na gelip konuşabileceklerini bildirdi. Bu sırada, ağzına kadar dolu büyük salonda çıt çıkmıyordu. Herkes bir- birinden bekliyor, ilk sözü alacak, yolu açacak olanı âdeta arıyorlardı. Derdin bini bir para İlk çıkan, sâbık Yozgat Milletvekili Eronat elinde altı sayfalık bir (o dilekçeyle Divana kadar geldi, dilekçesini Divan Kati- bine bırakıp yerine döndü. Artık yol açılmıştı. Eronatı Atıf Topaloğlu tâ- kibetti. O da Eronat gibi, yazılı mü- dafaasını Divana verip yerine döndü. Düşük Dışişleri Bakanı Zorlu, alinde bir tomar kağıtla önce mikrofona yaklaştı: "— İpar ve 6 -7 Eylül dâvalarına dâir bazı mütalâalarımı yazılı ola- rak verdiğim müdafaamda belirtmiş- tim. Dikkate alınmasını istirham e- derim. Şimdi de haksız iktisaplara dâir vesikalarımı veriyorum" dedi ve elindeki kâğıt tomarını Divan Kâti- binin önüne bıraktı. Başol her zamanki müsamahakâr ve anlayışlı haliyle herkesi dikkatle dinliyordu. o Düşük Bakam da aynı hassasiyetle dinledi ve: — Divana verilmiş olan dilekçe- ler hangi dâvaya ait olursalar olsun- lar okunacaklar ve Bacan itibara a- m dedi. nın bu sözü birden bütün salona derdi Mikrofona birisi gelip öbürü gidiyordu. Hepsinin de derdi aşağı yukarı birbirinin aynı idi. Kimisi yazılı olarak verdiği mütalâ- asındaki önemli bazı hususları hatır- OPERATÖR - DOKTOR MUZAFFER ARGUN Doğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısı Muayenehane: Meşrutiyet caddesi No. 1 Tel: 127943 AKİS - Reklâm — 118 latıyor, nazarı dikkate alınmasını istiyor, kimisi daha önce verdiği mü- dafaasına ek müdafaa dilekçeleri ve- riyor, kimisi de haksız yere Yassıa- dada tutuklu (bulunduğunu, yanlış ve kasıtlı şahadet yüzünden evinden, çoluk çocuğundan olduğunu ağlamak lı lisanla anlatıyordu. Bir ara mokro- fona gelen Halil Turgut, acındırıcı bir eda ile: "— Ben muallimdim. Binlerle ta- lebem vardı. Hepsine demokrasi hak- kında dersler verdim ve demokrasi- nin faziletlerim savundum. Şimdi sı- kıntı içindeyim. Esasen benim hizip- çilik yüzünden, dnan Menderesle uzun boylu münasebetim olmamıştır. Nazarı itibara alınmasını rica ede- rim" dedi Sonra, “dokunaklı sözlerinin Divan üyelerinde yaptığı tesiri iyice göre- bilmek için dikkatle hepsini süzdü. Fakat müsamahalarına rağmen ira- delerinde en küçük bir sarsılmaya yer vermeyen Divan üyeleri, başta Başkanları olduğu halde bunu da te- bessümle ği nazarı iti- bara alınacağım beli . Bir ara düşük Maliye Bakam da mikrofon önünde boy göstermeden e- demedi. Vinileks oDâvasına dâir ver- diği yazılı müdafaasında hisse senet- leriyle ilgili kısmın kendisi için çok büyük önemi haiz olduğunu söyledi. Başol: "— Peki, müzakere edeceğiz... diyerek Polatkanın da dileğini yerine getirmiş o Salon gene eski sessizliğine bü- rünmüştü. Çıt çıkmıyordu Tam bu sırada iri yan, şişmanca bir adam ön sıralardan kalkıp mikrofona doğ- ru yürüdü. Bu, düşük devrin Milli Sa- vunma Bakanlığım yapmış bulunan, kefareti öteki kader arkadaşlarından bir hayli az olan Şemi Ergindi. Er- gin mikrofona iyice yaklaştı. Son de- rece oheyecanlıydı, Önce sanıkları, sonra Yüce Divan üyelerini şöyle bir süzdükten sonra Sözlerine başladı: u son söz. Bundan sonra ko- nuşma imkânımız yok. Yalnız kara- rınızı dinliyeceğiz. Bu sözü şahsım için almadım. Kararınızı ,vereceğiniz e tit- rediğimiz Türk Milletine a, zın hayırlı olmasını temenni etmek için son sözümü aldım" de di. Sesi titriyordu. Biraz daha konuş- sa, dayanamayıp ağlıyacağı halin- den belli oluyordu. Hemen yerine geç- ti. Erginin konuşması salonda bir- den gericin bir havanın doğmasına 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: