YURTTA OLUP BİTENLER nun noterleri murabe eden Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmasının tu- haf karşılanacağı gayet tabii idi. Ni- tekim öyle oldu. Türkoğlunun kadı- lığı, şahitliği ve dâvacılığı hep birden temsil, etmesi, hayret uyandırdı. Ne var ki, M. B. K. nin pek hayırsever üyeleri, meselenin bu yönümün dik- kate alınmayacağını tasavvur ede- rek, Türkoğlunu, cevvalliği sebebiy- le takdimde beis görmediler! Bizzat Devlet ve Hükümet Başkam da bu başardı Noterin Adalet Bakanlığı koltuğunu odoldurmasını istiyordu. Üstelik, kabinede bir (o Türkoğlunun bulunması herhalde bir Mumcuoğlu- nun bulunmasından daha garip ola- mazdı. Tâyin, Türkoğluna sorulmadan yapıldı ve M. B. K. İrtibat Bürosu ta- rafından da basma bildirildi. Habere muttali olan basın mensupları hemen soluğu Başbakanlık binasının pek meşhur mermer merdivenleri önünde aldılar ve pusuya yattılar. oTâyinin yapıldığı o salı günü, saatlerin 12.07 yi gösterdiği sırada Gürsel merdiven lerde göründü. Gazeteciler hemen İh- tilâlin ve Hükümetin başının etrafı- nı aldılar ve günün konusu Tüzme- nin yerine tâyin yapılıp yapılmadığını Bordular. Gürsel suali sevimli, fakat yorgun haliyle dinledi ve: " — Yapıldı" şeklinde cevap ver- di. Fakat gazetecilerin etrafından ayrılmadıklarını görünce, arkasında bulunan Özel Kalem Müdürüne işa- ret ederek: "— İşte Özel Kalem Müdürü bu- rada, ona sorun, o dahaiyi bilir" de- di ve plâkasız Cadillac'ına bindi, Çan- kayaya yollandı. Gazeteciler tâyini önceden biliyor- lardı. Ancak, maksatları, haberi Baş- kana teyid ettirmekti. Bu bakımdan, Gürselin sözleri sürpriz yaratmadı. Gazetecilerin bundan sonraki he- defleri yeni Meclis binası oldu. Mu- habirler başarılı Noteri salonlarda yakaladılar ve müjdeyi verdiler. Doğ- rusu, Türkoğlu bu işe pek sevinmiş- ti. Gazetecileri etrafına topladı ve: "— İlk defa sizden işitiyorum" dedi. Haberin kaynağının M. B. K. olduğunu öğrenince, bir sevinç belirdi. Gazetecilere ta- savvurlarından bahsetti ve: — İlk iş olarak antidemokratik kanunları kaldıracağım" Daha sonra da toplantı salonunun tam kapısı önünde muhabirlere kısa biyografisini verdi. Biyografi iyiydi, güzeldi ama, se- çimlere sekiz, sesim propagandasına ise sâdece beş haftanın kaldığı o bir sırada Bakan olan ilk D. P. listesi- nin bağımsız Mardin adayı bu işi na- 18 sıl yapıverecekti, kimse anlayamadı. Zira bu kanunlar, birer kanunla kal- kacaktı. Eğer yeni Bakan Kurucu Meclisi, şu sırada yeni kanunlar, hem de içine girdiğimiz devrenin temel kanunlarını çıkarmaya pek teşne sa- nıyorsa, şüphesiz fena halde yanılı- yordu. Bu işlerin, milli iradeyle iş- başına gelecek yeni iktidara devrine çoktan karar verilmişti. Bakanlıkta bir noter Tâyinden bir gün sonra yeni Adalet Bakanı hemen Bakanlığa gideren işleri devraldı ve ardından da tebrik- leri kabul etmeğe başladı. Bu arada gazeteciler de kendisini ziyaret oede- rek meraklarım giderdiler. Bitirdiği- miz haftanın ortalarında, perşembe günü ise Kemal Türkoğlu Bakanlık makamında bir AKİSçiyi kabul et- ti. Bakanlık odasının tam orta kıs- mında bulunan yuvarlak bir masanın etrafına oturan AKİS muhabiri ve Kemal Türkoğlu arasında son derece samimi bir sohbet başladı. Yeni A- dalet Bakanı çizgili bir skoç elbise giymiş, boynuna da benekli bir pap- yon takmıştı. Kır saçlarına rağmen çok genç bir görünüşü vardı. AKİS muhabiri, Bakanı tebrikten sonra, umumi efkârı pek ilgilendirecek ve Basında uzun boylu yazışmalara se- bep olabilecek bir meseleye otemas ederek: "— Efendim, sizin noterliğe tâ- yin hikâyeniz okuyucuyu pek ilgilen- dirir, mümkünse anlatır mısınız?" dedi. Elveda Bakanlık! Bu sual ve talep Türkoğlunu pek memnun etmemiş olmalı ki, cevabı tatlı sert oldu: "— Benim noterliğe tâyinimi öğ- renmek isteyenler, o zamanlar çı- kan gazetelerin kupürlerine bakabi- lirler. Gazetelerden öğrenirler." Fakat AKİS'çi meseleyi yeni Ba- kanlık koltuğuna oturan Türkoğlun- dan öğrenmek istediği için ısrarda beis görmedi ve: — Sizin ağzınızdan duymak ve yazmak daha inandırıcı olmaz mı?" diye sordu. Bunun üzerine Türkoğlu AKİS'çi- yi şöyle bir sözdü ve sevimli bir şe- kilde: "— Sizin AKİSin istihbaratı çok kuvvetlidir. "siz biraz zahmet edin de öğrenin" diye takıldı. Muhabir bu defa: — Ama beyefendi, bu hâdise si- zi epey hırpalıyacak. Zira, basın bu işin peşini bırakmaz" dedi. Bunun üzerine yeni Adalet Ba- am: "— Vallahi, beni ilgilendirmez. En sonunda nihayet bir adam harca- nır. Ben ilerde politika yapmıyaca- ğgım için, bu da beni pek üzmez" şek- linde cevap verdi. Tlnieisie bu sefer başka bir sual sordu — Se eçim kabinesinde Adalet Ba- kam olmayı arzuluyor muydunuz?" u suali de yeni Bakan aynı se- rinkanlılıkla cevaplandırdı: "— Bakanların tâyinini biliyor- sunuz. Bu benim ihtiyarımda olan bir şey değil." Sohbet burada sona erdi ve A- KİS'çi, Bakana iyi şanslar dileyerek ayrıldı. C.K.M.P. Vodvil! Orta boylu adam konuşmaya başla- dığında etrafı pek kalabalık de- ğildi. Fakat kısa bir müddet sonra ilgi arttı ve etrafında bir gruplaşma oldu. Orta boylu adam tiz perdeden konuşuyor ve sözlerini hareketleriyle kuvwvetlendirmeğe o çalışıyordu. Bir- den burnunun ucunda bir kaç flâş, parlayınca, adam şaşırıverdi ve: — Ne oluyoruz yahu?" dedi. Belli ki bu tip hâdiselere pek ab- uk değildi. Etrafındaki gençler: "— Birşey yok. Arkadaşlar hâdi- seyi fotoğrafla tespit ediyorlar" de- yince, adamın neşesi yerine geldi ve konuşmaya kaldığı yerden devam et- tiz — Ahmet Bilgin Kırşehirdeki du- dan kazanamıyacağını böyle bir taktiğe lüzum hissetti Fa- AKİS, 21 AĞUSTOS 1961