YURTTA OLUP BİTENLER Fakat gazeteciler, bu arada: "— Peki ama, Tahtakılıç listeler hazırlatıyormuş. Bölükbaşıyı . de devirecekmiş. Doğru mu?" sorduklarında, Arna pek sinirlendi — Ahmet Tahtakılıç böyle bir şey yapıyorsa, bu soruyu ona sorun. Kendisi hâlen Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturmaktadır. Benim böy- le kulis faaliyetleriyle hiç bir o alâ- kam yoktur" diye cevap verdi. Bitirdiğimiz haftanın sonunda C. M. P. Genel Merkezinde hava bir hayli bulanık geçti ve irikıyım liderin burnuna epey duman kaçırdı. Adalet Kirli çamaşırlar Orta boylu, saçları hayli seyrekleş- miş, sapsarı yüzlü adam kekele- yerek konuşmaya başladığında sa- londa çıt yoktu. İlk sözleri: "— İftira efendim,, hepsi iftira!" oldu. Sonra sevimli devam etti: "— Ben memuriyetimi geçim va- sıtası olarak değil, şeref vasıtası ola- rak yaptım. Kötü ahlâklı olan kimse- ler garaz ve kinlerim kusmak için iftiralarda bulunmuşlardır." a boylu, sarı suratlı adamın bu sözleri salonda bulunan basın mensupları tarafından tebessümle karşılandı. Hâdisenin cereyan ettiği gün tak- vimler 16 Ağustos 1961 çarşambayı, saatler ise 12.25'i gösteriyordu. Ogün Başbakanlığın hemen karşısına isabet «den beton Yargıtay binasının 5. Ce- za Dairesine ayrılan oldukça dar du- ruşma salonunda hesap veren adamın adı Ferit Sözendi. Sanık bir melek kadar mâsum görünüyordu. Bir za- bir eda takınarak Yüksel Yüksek refakat yorlardı. Salon, böyle çok sanıklı mu- rafaalar için elverişli olmadığından, sanıklar ve avukatları aynı sıraya ve yan yana oturmak zorunda kaldı- lar. Duruşmanın sonlarına doğru yar- gıç ayağa a sanıklara ve bilhassa Ferit Sözene -— Şahitlerin ifadelerini okuduk. Dinlediniz. Bir diyeceğiniz var mı?" şeklinde sorunca, sanık Sözen kendini müdafaaya başladı. İsnat edilen suç- ların hiç birini işlememişti. Üstelik Yassıadadan bile paçayı okurtarmış- tı. Yüksek Hakimlerin kendisine inan- maları gerekiyordu. O konuşurken, yanındaki menfaat 20 yoldaşları bol bol ter döktüler ve baş- larına gelecekleri hayal ettiler. Gazeteciler duruşma salonuna pek seç e bütün dikkatleri- işlenmiş olan bir suçlar silsilesinin hesabından ibaretti ve D. P. devrinin iç yüzünü ortaya koyması bakımın- dan önem taşıyordu. Nitekim, duruş- ma hakiminin teker teker okuduğu şahitler de verdikleri, ifadelerle kirli çamaşırların ortaya dökülmesine yar- dım ettiler. Sözenin marifetlerine, doğrusu di- yecek yoktu. İstanbulun muhtelif semtlerinde bulunan otel ve randevu evlerinden alman haraçların eğlen- celi hikâyesi bizzat haraçları veren- ler tarafından açıklanınca, Ferit Sö- zen bile sarı suratıyla gülümsedi. Zi- ra bu dolapları çevirebilmek için pek cüretkâr olmak gerekiyordu. Hele bir tanık, öyle bir hikâye anlattı ki buna salonda bulunan Bahri İnoğlu ve Bedri Yüksel bile gülmeden ede- mediler. Hikâyeye göre Ferit Sözen bir randevu evi ile haraç pazarlığına girişmişti. Bunu da evvelden gönder- diği, adamları vasıtasıyla (yapmıştı. Kirli işlerle uğraşan randevucular Sözene her ay muntazaman 1500 lira ödemeyi taahhüt ediyor ve polis kont- rolünden kurtuluyorlardı. Tabii bu 11500 liranın 500 lirası da aradaki a- dama verilince, Sözene munzam üc- ret olarak ayda tek bir otel veya ran- devu evinden 1000 lira para kalıyor- du. Şahit, ifadesinin bir yerinde bu tip otel ve randevu evlerinin sayısının 20 kadar olduğunu açıklayınca oSö- zenin İstanbul Emniyet Müdür, Mua- vinliğini bırakmamak için dilber eşi- ne niçin dişini sıkmasını tavsiye et- tiğini anlamak pek güç olmadı! Doğ- rusu bunca temiz kazanç için Ferit Sözenin yapamayacağı şey yoktu. Fa- kat, her ay bu miktarı ödemeyenler de çıkıyor ve Sözenin gazabına uğru- yarlardı. Bu defa ceza olarak ya ha- raç miktarı arttırılıyor veyahut otel kapatılıyordu. Şahitlerin ifadeleriyle bir devrin kirli manzarası bir kere daha ortaya çıkınca, Sözenin rengi gittikçe sarar- dı ve son söz olarak: “ t edin, bunlar hep beni çekemiyenlerin iftirasıdır" dedi. Ne var ki, mesele hiç de öyle de- gildi. Yüksek Soruşturma kurulunun düzenlediği ve Yassıadada bulunan Yüksek Adalet Divanı tarafından Yargıtaya havale edilen dosyada da- ha nice rezaletler bulunmaktaydı. Fakat adaletin keskin kılıcı Sözenin ve ortaklarının başlan üzerine inme- den neticeyi kestirmek doğru değil- di. İşte bundan cesaret alan sanıklar da son bir defa daha şanslarım dene- mek istediler ve o sıcak Ağustos gü- nünde buram buram terleyerek tah- liyelerini talep ettiler. Fakat dâvanın karara bağlanması için bir başka sa- nığın da dinlenilmesi gerekiyordu. Bu yeni sanık, Ferit Sözenin âmiri ve iş ortağı, sâkıt İstanbul Valisi Ethem Yetkinerdi. Bu yüzden duruşmama Yassıadada kararların tefhiminden sonraya bırakılması lâzım geliyordu. Nitekim öyle oldu ve duruşma, tah- liye talepleri oreddedilerek, tâlik e- dildi. Sözen ve arkadaşları püklüm Ankara Merkez Cezaevinin, bir zamanlar gazetecileri barındıran meşhur Hilton koğuşunun yolunu tuttular. Ferit Sözen duruşmada "Biz şeref için yaşarız!" AKİS, 21 AĞUSTOS 1961