Maziye Bakış karanlık başkent sokaklarını sarmıştı, neon lambaları titriyerek yanmağa başlamıştı. Opera- dan Denizciler caddesine çıkan geniş yolda dört yaş- larında kadar bir çocuk annesinin elinden kurtuldu ve zıplaya zıplaya okoşmağa başladı. Aynı anda bir de şarkı tutturdu. Şarkının bestesi Gazi Osman Paşa mar- şının bestesiydi. Ama güfte başkaydı. Küçük çocuk her- şeyden habersiz şunları söylüyordu * Alaca "Olur mu böyle olur mu" "Kardeş kardeşi vurur mu" "Kahrolası Diktatörler" "Bu dünya size kalır mı?" Genç kadın telâşla küçük oğlunun peşinden seğirt- ti. Etrafına korkuyla baktıktan sonra elinden tuttu ve : "— Sus, şimdi ağzını yırtarım! Belâ mı açacaksın başıma?" dedi. Küçük oğlan korkuyla-annesinin kor- kusu-sindi ve elini annesine teslim ederek yanı sıra süklüm püklüm yürümeğe başladı. Hadisenin cereyan ettiği sırada takvim 13 Mayıs 1960 ı gösteriyordu. O günlerde, yediden yetmişe bir şarla tutturulmuştu. Buram buram "Osman Paşa mar- şı" kokan başkent havası bir garipti. Bâzı şeyler bek" leniyordu. Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri olaylarının üzerinden iki hafta geçmişti. Atatürk Bulvarı her gün dolup taşıyordu. İhtilâlin şarkısı her gün saat 17-18 ara- sı Bulvarda genç hançerelerden yükseliyordu. o Artık gençler yalnız da değillerdi. Halk, ağır, temkinli fakat kararlı, nümayişlere katılıyordu. Başlangıçta İçten gel- diği gibi, düzensiz gruplar halinde yapılan nümayişler, yavaş yavaş nizama girmiş ve gençler teşkilâtlanmağa başlamıştı. Başkentte bir diktatorya-ama zayıf, o beceriksiz, ağza yüze bulaştırılan bir diktatorya- son tedbirlerini alırken, takvimlerin 4 Mayıs 1960 1 gösterdiği günün ge- cesi Adakale sokağında, şirin bir binanın üst katındaki küçük odada 7 genç adam toplandılar. Sakalları hafif uzamıştı. Yüzlerinde nefretin çizdiği çizgiler apaçık bel- li oluyordu. Kalpleri gümbür gümbür atıyordu ve 7 genç adam az da olsa korkuyorlardı. Konuştular. Konuştukları, bir hareketin tertibiydi. Ve 7 genç adam, ertesi gün buluşmağa karar overdiler. Nerede? Kızılayda! Ne için? Gazi Osman Paşa marşı- nı söylemek için! İste, İhtilâlin meşhur 555 K sı böy- lece doğdu. Yâni, 5. ayın beşinde, akşam üzeri saat 5 de, Kızılayda! Gençler Mülkiyeliler birliğini geç vakit terketti- ler. Ertesi gün hava sıcak, hattâ boğucuydu. Saat 14.80 sıralarıydı. Bulvarda hergünkü kalabalık mutad turla- rım atıyordu. Yüzler asıktı. Bulvarda dolaşan ör- fi İdare Kumandanlığının inzibat erleri ve baş- larındaki subaylar muhakkak ki binlerce kişi İçinde en talihsiz olanlarıydılar. Yüzlerine sert, nefret ifade edan nazarlar atfedildikçe eziliyorlar, üzülüyorlardı. Belli ki, İçleri kan ağlıyordu. ' Saatler 17'yi biraz geçmişti. Kızılaydan Sıhhiyeye doğru, kolkola girmiş, dudakları buzulu, yüzleri asık, gözlerinde hafif korku haleleri, bir grup gencin çıktığı Bulvar İçlerinde (Üniversiteliler vardı, gazeteciler vardı ve hattâ üniformalı yedek su- bay talebeleri vardı. Islıkla Gazi Osman Paşa marşını çalıyorlardı. Islık sesleri evvelâ hafifti» ootomobil ve otobüs gürültüleri arasında kaybolup gidiyordu. Sonra daha kuvvetlendi. Grup, gazeteciler Cemiyetinin bulun- duğu yere geldiğinde yüzelli kişiyi aşmıştı. Aynı anda karşı kaldırımdan bir başka grup koptu, ıslıkçılara ka- tıldı. Hepsi de gençti. Gözleri ateş saçıyordu, içlerinde, milli olmuş atletten, lise talebesine kadar herkes vardı. ttalk durdu. Ellerinde flielerlyle ev kadınları durdu. Emekli subaylar, memurlar, analar, bacılar, kızlar, kı- zanlar darda. Gelenleri seyrediyor ve ıslıkla çalman marşı dinliyorlardı. Şimdi Bulvar bir ana baba günü ol- muş, kolkola gençler ıslığı bırakıp, Gazi Osman Paşa marşının yeni şeklini haykırıyorlardı. görüldü. vardı, memurlar "Türk gençliği korkmam diyor.” "Hürriyeti satmam diyor* "Ataturkün yolundayım" "Ben bu yoldan sapmam diyor" "Olur mu böyle olur mu?" . "Kardeş kardeşi vurur mu?" "Kahrolası Diktatörler" "Bu dünya size kalır mı?* İşte İşin burasında ilk bomba patladı. Arguçün-za- manın Ankara örfi İdare Kumandanı- askerleri ve Menderesin polisleri yerden biter gibi Kızılayın göbe- ğinde belirdiler. Yolları kestiler ve nümayiş yapan gençleri salıverdiler. Saatin dibinde patlatılan göz ya- şartıcı bombanın dumanı etrafı ogözgözü görmez hale getirdi. Sonra da Hürriyet mücadelesi yapan genç vü- cutlarla polisler arasında bir (o kovalamacada?" başladı. Tutulanlar, gri renkte bir hazır kuvvet Okamyonetine atılıyordu. Gençlerin gözlerindeki o ürkeklik kaybol- muştu. Jop vız geliyordu, dipçik vız geliyordu, tekme tokat viz geüyordu. Yakalananlar cesur adımlarla kamyonete gidiyorlardı. Halk kaldırımlara toplanmış- tı. Pencereler açılıyor, kadın feryatları ayyuka çıkı. yordu. Analar, bacılar bağrışıyorlardı: —Bırakın, bırakın çocukları!. Hainler, uşaklar, * kahpeler !... 555 K'nın 2. Cumhuriyetin tarihine son derece ö- nemli bir olay olarak geçmesini sağlayan hâdise işte bu sırada vukua geldi. Bayar ve Menderesi taşıyan si- yah otomobil Sıhhiyede görünmüştü. Menderes otomo- bilden indi ve yürümeğe başladı. Biraz ilerledi. Bir iki cılız alkış Menderesin yüzünü ogüldürüyordu ki,. (ene Üniversiteliler etrafını aldılar. Gençler "Yuuuhh" diye bağrıyorlardı. Menderesin tâ yanına geliyorlar, yüzü- ne balgam atarcasına "İstifa et, çekil, yuuh Menderes" diyorlar ve polislerin haşin kollarıma kendilerini- teslim edip, Soğukkuyudaki Askeri hapishanenin yolunu tu- tuyorlardı. Menderes âdeta çıldırmıştı!. o Ağzı köpür- müş, gözleri dönmüştü. Gençlerin üzerine saldırdı: "— Ne istiyorsunuz, ne İstiyorsunuz?" diye bağır- dı. Kravatı bir yana kaçmış, gömleği pantalonunun dı- şına çıkmıştı. Cevap şamar gibi patladı: AKİS, 6 ŞUBAT 1961