KA D Moda “Umurunda mı dünya?" Bitirdiğimiz haftanın sonlarında bir sabah, haykıran, bağrışan, iti- şen gazetecüer, Parisin moda salon- larından birini savaş meydanına çe- virdiler. Bir adam davetliler tarafın- dan öpülür, şerefine oOşampanya ka- dehleri kaldırılarak tebrik edilirken, iskemleler devriliyor, kadehler kırı- lıyor, herkes birbirini itip kakıştırı- yordu. Hadise, geçen hafta cuma günü Pariste, moda yaratıcısı Dior'un lüks salonlarında cereyan etmektey- di. Durmadan öpülen ve şerefine şampanya (kadehleri kırılan ise, Desinatör Marc Bohan'dı. Dior müessesesinin yeni desinatörü Bo- n'm hazırladığı bu ilk defile Pa- riste ve bütün dünyada geniş akisler yarattı. Basın davetlileri ve modacı- lar, desinatörun hazırladığı model- leri muhteşem olarak vasıflandırdı- lar. O gün öğleden sonra, fiyatlar ü- zerinde ekseriya temkinli, hatlarda ise daha çok muhafazakâr olan A- jnerikalı alıcılar, Amerikadaki mü- esseseleriyle temasa geçerek, "muh- teşem, sansasyonel, mükemmel" ola- rak vasıflandırdıkları bu o kreasyon- ları almak üzere, m paradan daha fazlasını istedile Bohan bu sene bütün diğer Paris modacılarının yaptığını yapmış, mo- dellerini 1926 modasının o tesirinde kalarak yaratmıştır. Elbiselerde göğ- sü tebarüz oettirmemiş, bel hattını kalçaya düşürmüş ve kısa eteğe sâ- dık kalmıştır. Fakat bütün bunlara adam. I N o kadar ince ve üstün bir zevkle ve o kadar kendinden emin bir ustalık- la erişebilmiştir ki, netice mükem- mel olmuştur. Elbiseler otamamile modern kıyafetlerdir. £ Bohan aynı zamanda, adapte ettiği 1926 hattı- nın neşeli gençlerden tutun da, or- ta yaştakilere kadar her tipte kadı- na yakışacağım da ispat etmiş bu- lunmaktadır. Gerçekten, elbiseler o- nun maharetli makasından çıkan hâ- rikalardır. Bedenler, kalçaya kay- dırılmış olan bel hattına kadar düz bir şekilde, göğsü tebarüz ettirme- den inmekte ve kalça üzerinde çok hafif bollaşarak (o kalça hattını sa- ran kemeri, az çok örtecek şekilde düşmektedir. Etekler ise, etek ucuna doğru çok hafif Verev olarak bollaş- maktadır. Belli belirsiz duran ince kemerleri bazan tokalar süslemekte, eteklerde de bel hattının tam altın- da yalnız şık bir şekilde poz ver- mek için kullanılan ufacık yarık cepler yer almaktadır. Tayyör ceketlerinde bel hattı, el- biselerdeki gibi kalça üzerindedir. Ekserisi kuruvaze (olarak iliklenen ceketlerin etek uçlarına gene tokah kemerler yerleştirilmiştir. Yakalar- da ise, okul çocuklarının kaşkolleri- ni andıran ve aynen o şekilde bağ- lanan, tayyörün kumaşından yapıl- ma küçük kaşkoller bulunmaktadır. Etekler, elbiselerdeki ogibi hafifçe verevdir. Ceketlerin o altında ufak, dümdüz bluzlar pek rağbettedir. Her iki defilede davetlileri en fazla memnun eden, gece elbiseleri olmuştur. Gece elbiseleri hat bakı- mından günlük elbiselere benzemek- le beraber, okumaşları çok daha yu- Marc Bohan Hayrülhalef muşak, ince ve uçucudur. Bu elbise- ler için çok güzel tonlarda emprime şifonlar, düz renk şifonlar, ipek krepler ve ipek organzeler seçilmiş- tir. Altı manken, üzerlerinde empri- me desenli kısa elbiseler, başlarında kocaman şapkalarla 'salona girdik- leri zaman kulakları sağır edecek bir alkışla karşılandılar. Etekleri» sanki her an rüzgara mâruzmuş gi- bi uçuşmaktaydı. Dior'un koleksiyonlarında dâima stras ve boncuklarla işli şahane elbi- seler yer almaktadır. Bazı davetlile- re bakılırsa, bu son koleksiyondaki boncuklu ve işli elbiseler evvelki bü- tün gayretleri gölgede o bırakmıştır. Şeftali, kayısı, açık yeşil ve bal ren- gi ipek organze üzerine işlenmiş, gü- müş, altın, sim ve binlerce pırü pırıl payet, Dior müessesesi için tam bir zafer teşkil etmiştir. Dior'un ölümünden sonra mües- sesesinin başına getirilen Yves St. Laurent'in askere (o gitmesi üzerine bir çok desinatör arasından Bohan'ın AKİS, 6 ŞUBAT 1961