zakere edildi Tabii bu defa konuşan Astar ve Yüzü Hadise Amerikada ve geçen hafta içinde cereyan ediyor. Bir adam var. Adı Edward B. Murrow. Radyo ve Televizyon tefsircisi. Meşhur Columbia Broadcasting System şirketinde çalışıyor. Kennedy, iktidara gelir gelmez bu zatla temasa geçiyor. Amerikanın propaganda teşkilâtı olan USIS'in başına yeni müdür lâzım. USIS son derece önemli bir mü- essese. Amerikanın Sesi yayınlarım USIS idare ediyor. Dünyanın dört köşesinde büroları var. Bunlar bulundukları yerlerde Amerikayı sevdir- meye çalışıyorlar. Tabii bâzıları iyi çalışıyor, bâzıları ise berbat -Türkiye- deki gibi. —Kennedy'nin gayesi, teşkilatı yepyeni ruhla ele almak. Bu- nun için, selâhiyetli yardımcıları gidip Edward R. Murrow'u bulu- yorlar ve ona USIS'in müdürlüğünü teklif ediyorlar. Makam, Amerika- nın en gözde makamlarından biri. Buna rağmen Radyo ve Televizyon tefsircisi uzun boylu düşünüyor. Evvelâ kabul etmiyor, fakat şiddetli 1s- rar üzerine mutabakatım bildiriyor. Şimdi Murro'un idaresinde USIS canlanmaya çalışacak. Edward R. Murrow niçin tereddüt etmiştir? Mesuliyetten mi kork- mun. Kendisini yetersiz mi saymıştır? Bâzı şartlar mı ileri sürmüş- tür? Tereddüdün sebebi bunlardan hiç biri değildir. USIS'in müdürlüğü vazifesinin ücreti, senede 21 bin dolardır. Halbuki Murrow, Radyo ve Te- levizyon tefsirciliğinden yılda 900 bin dolar kazanmaktadır! USIS'in müdürlüğü, Amerikanınen mühim memuriyet vazifelerinden biri.. Buna rağmen, oraya lâyık görülen ve vazife kendisine milli menfaat mülaha- zasıyla kabul ettirilen bir Radyo ve Televizyon tefsircisi USIS'in mü- düründen tam on defa daha fazla para kazanıyor. Aslında, bunun şaşılacak bir tarafı yoktur. Nitekim bu yüzdendir ki son "Basın ihtilâfı"nda bâzı gazete sahipleri, fikir işçilerinden ölçü- yü kaçırmış olanlara "mukabele-i bilmisil" niyetiyle Babıâlide verilen ücretleri yarbay veya albayların, müsteşarların maaşlarıyla mukaye- seye kalkıştıklarında pek alâka görmemişlerdir. Devlet hizmetinin kar- şılığı, batı cemiyetlerinde asla yüksek değildir. Büyük mesuliyet ma- kamlarına gelenler, hakikaten kabiliyetli kimseler olduklarından dı- şarda sağladıkları kazançlardan fedakârlığı göze alarak, sırf memleket hizmeti görmek, onun şerefinden isimlerini faydalandırmak, iyi bir eser yaratabilmek için gelirler. Murrow, yıllık gelirinin onda birine çalışma- yı kabul etmiştir. Ford müessesesinin başında bulunan ve bir Ford ol- madığı halde, yani aile mensubu bulunmadığı halde bu mevkie yüksel- tilen tek adam olma mazhariyetine erinen, kazancı ise milyonları bulan MacNamara ise çok daha fazla maddi fedakârlık yaparak Kennedy ida- resinin Savunma Bakanlığını yüklenmiştir. Bizim cemiyetimizde filiz veren ve sırf "Menderes Milyonerleri"nin haksız, gayrımeşru servetleri durup durduğu, bat çıban temizlenmediği için dürüst yoldan kazanılmış, alınteri ve kaabiliyet, meziyet karşılığı olan gelirlere de yönelmiş düşmanlık son derece manasızdır. Mânası bu- lanan, devlet hizmetinde daha mütevazi, fakat rahat ve konforla bir hayat sağlayacak ücretleri bu memleketin ödeyebilecek hale gelmesine el birliğiyle çalışmaktır. Zira milyarlarla oynayan bir radyo ve televiz- yon şirketinde bir tefsirci yılda 200 bin dolar kazanıyor ama. USIS'in müdürü de aç ve açıkta değildir. Zira yılda 21 bin dolar ayda 1700 do- lar eder ki bu, 17 bin Türk lirası demektir! bir hal çâresi bulmak kararım aldı- lar. Bakan, Selim Sarperdi ve dinleyici- leri de -elhak- dikkat kesilmişlerdi. Yakışıklı ve becerikli diplomat kabi- neyi tenvir edici oizahatta bulundu ve yardımın zaruretinden bahsetti. Ancak, plana göre Kibrim yardım fonu olarak ayrılan rakam, üzerinde durulmasını , gerektiren bir rakam Hükümete sunduğu milyonluk bir paraya bağlanmaktaydı. Rakam ortaya çı- kınca iş karıştı. Peki, bu para nere- den ve hangi fasıldan temin edile- cekti? Kabine üyeleri meseleyi dik- katle dinlediler ve en kasa zamanda 16 İlk fire İşte bütün bunlar olur ve Bakanlar ortada bulunan meseleler hakkın- da fikir beyan ederlerken, bir adam koltuğunda mahcup bir ifade ile o- turuyor ve sâdece söylenenleri dinli- yordu. Bu adam İmar ve İskân Ba- kam Fehmi Yavuzdu. Yavuz, doğru- su istenirse pek tedirgindi. Oturduğu koltukta bir türlü rahat edemiyor ve toplantının bir an evvel bitmesini İstiyordu. İmar ve İskân Bakanının tedirginliği haftanın ortasında çar- şamba günü başlamıştı. O gün Ba- kan, Bakanlık odasına geldiğinde masasının başına geçmiş ve uzun u- zun düşünmüştü. Nitekim haftanın ortasındaki çarşamba günü İmar Bakanının makamına telefon eden- ler, Bakanın çok meşgul olduğu ve kimseyi kabul edemiyeceği haberini alıyorlardı. Bakanın bu meşguliyeti öğleden sonra saat 15'e kadar devam etti ve o saatte Bakan, kararını ver- miş insanların rahatlığı içinde eline kalemi aldı, -Devlet ve Hükümet Başkanına hitaben bir istifa mektu- bu yazdı. Bu mektubunda Fehmi Ya- vuz kendisine yaraşır bir samimiyet içinde: "Memleket ölçüsünde önem taşıyan ana prensip meseleleriyle Öz- lediğim şekilde meşgul olabilmek için İmar ve İskân Bakanlığından istifa ediyorum" demekteydi. Tabii iş, memleket meseleleriyle daha ya- landan ilgilenmek gerekçesine bağ- lanınca, başkent ufuklarında ohe- men yeni dedikodu bulutları belir- di. Efendim, Fehmi Yavuzun istifa sebebi, siyasi hayata atılmaktı. E- fendim, Yavuz yeni bir parti kura- cak ve onun lideri olacaktı. Ece, artık herkes parti kuruyor ve lider olu- yordu ya. Fehmi Yavuzun istifasının siyasi hayata atılmakla hiç bir ilgi- si yokta. O kadar ki, istifa mektu- bunun pek, sudan bir sebeple (fakat samimi bir şekilde kaleme alındığı, haftanın sonuna doğru kulağı delik gazeteciler tarafından öğrenildi. Bu istifa tamamen bütçe ile ilgiliydi. Tabii pek çok kimse meselenin bu tarafına eğilmek lüzumunu medi. Çünkü Yavuz, hiç istifasının asıl sebebini çıtlatmamış, istifa mektubunu beyaz bir zarfın i- çine koyarak Başbakanlık Müsteşa- rı Hilmi İncesuluya takdim etmiş- i. İşin içindeki iş Fehmi Yavuzun istifası haberi du- yulur duyulmaz siyasi kuliste bir harekettir başladı. Yeni parti kuru- cuları hemen telefona sarılarak, müstafi Bakam yuvalarına davet etmek istediler. Fakat Yavuzu bul- mak mümkün olmadı. Bu şansı elde edenler gene Basın mensupları ol- dular. Eski Bakan, gazetecilerin, İs- tifasıyla ilgili suallerine: — Evet doğrudur. Sebebini isti- fa mektubunda istihraç edebilirsi- niz” şeklinde cevaplar verdi. Tabii kendisi de işin içindeki işe gir mek niyetinde değildi. Halbuki Fehmi Yavuzun istifasının mühimce bir se- bebi mevcuttu. Herşey Bütçenin ana hatlarının ayan beyan ortaya çıkma- sıyla başladı. Vehmi Yavuzun derdi. Bütçede imar İskân bütçesine gere- ken ihtimamın gösterilmesiydi. o Bu- nun için de bir plân hazırlamış ve bu plânın tatbiki için 200 milyonluk bir fon talep etmişti. Türkiyede mevcut AKİS, 6 ŞUBAT 1961