YASSIADA DURUŞMALARI du. üstelik hava, o ilk gün olduğu gibi güneşli ve ılık da değildi. Deli bir rüzgâr çehrelerin çizgileri- ni tarumar ediyor, dalgalar taş- ların üstünden sekiyor ve kaba- rık deniz hiç de eğlenceli bir yolcu- luk vaad etmiyordu. Fakat yolcu- luk kimin hatırmdaydı ki.. Herke- si: aklı, iki saat sonra Adada, per- denin üzerine kalkacağı (o sahneyle doluydu. "28 Nisan ile 27 Mayıs ara- cında İstanbulda ve Ankarada cere- yan eden hâdiseler"i kırmızı plâkalı arabalarda değil, sokaklarda yaşa- mış olanlar, karşılarında bulunduk- ları insanların bugün ne holde ol- duklarını hakikaten omerak ediyor- lardı. Perde hiç de parlak bir sah- nenin üzerine kalkmadı.. Düşük kelleler O perşembe günü, saatler tam 9.50'yi gösteriyordu ki Örtülü Ö- denekle alâkalı dâvanın neticesi o- Yüksek Adalet lındı. Başkan Başol, Divanının lüğatçesinde "Mahkümi- yet Kararı" mânasına gelen tâbirle Menderesin ve onun kurbanı Ahmet Salih Korurun -beklenildiği gibi- suçlu görüldüklerini ifade etti. Hâ- kimler, öteki dâvanın 118 sanığının -iki sanık, Namık Gedik ve Faruk Oktay öldüklerinden o haklarındaki takibat durdurulmuştur- salona alın- ması için yerlerini terkettiler. O za- man gözler, eski Müsteşarı da mu- hafızlarının o nezaretinde götürüldü- günden bol sandalyalı sanık mahal- linde tek başına kolon Adnan Men- derese döndü. İktidarının sonunda aklını, kendi- adamakıllı (o toplamıştı. Duruşmaların ilk günündeki zayıf, nahif, oçelimsiz hali (kaybolmuştu. Gene pek mesut görünmediği mu- Başbakanı hakkaktı. Ama vücudu etlenmiş, boynu kalınlaşmıştı. Pek çok kimse değişikliği lehte saymadı. Üzerinde, sık sık giydiği, pek ince beyaz çiz- gili, koyu duman renginde, iki düğme li elbisesi vardı. Puvanlı siyah bir kravat takmıştı. Ayaklarındakl ince, siyah pabuçlar, mütadın aksine, pı- rıl pırıl değildi. Anlaşılan, bulundu- ğu yerden salona getirilişi sırasında, ıslanmıştı. Örtülü Ödenek dâvasında oturduğu yerden, iskemlesinin arka lığına asmış bulunduğu lacivert yağ murluğunu olarak kalktı, yeni dâ- vanın kalabalık sanıklarına ii bulunan sıraların birincisinde, 2 n maralı sandalyaya oturdu. Yağmur. luğunu, bu sefer 2 numaralı sandal- yanın arkalığına astı. içten huzur- suz, ama dışardan, alışkanlığın ver- diği bir rahatlıkla hareket ediyordu. Divan tabiriyle, günlerden G * 73 idi. Geçen 74 günün asgari 60'ında sanık mahallinde yer almış bulun” ması, kendisini Jimnastikhaneden bozma o salonun âdeta bir parçası haline getirmişti. Düşük Başbakanı tâkipten, göz- ler biraz sonra sıkıldı vs diğer sanık- ların girecekleri kapıya çevrildi. Me- rak konusu, bir evvelki celseye ra- hatsızlığı dolayısıyla (o -üşütme» çık- mamış bulunan Celâl Bayarın, suç- lular arasında olup o olmayacağıydı. Ada Komutanı Tarık Güryay dışar- da. İçeri sokulacak sanıkları sıraya sokmakla meşguldü. Kapıda parde- süler Çıkartılıyor ve son hazırlık ya- pılıyordu. Kafilenin o başında düşük Cumhurbaşkanı göründüğünde yüz- ler güldü. Sahne, bütün baş aktörle* rinin iştirakiyle oynanacaktı. Baya- tı, Ethem Menderes takip ediyordu. Onun . gerisinde düşük Başbakan Yardımcısı ve deres kabine- sinin bütün Bakanları geliyordu. Ka- Resimlere bakanlar İp boyunlarını gıdıklıyor filenin başını çekenler ilerlediler, ilerlediler ve birinci sıranın önüne geldiler. Menderes Bayarı, yerinden kalkmaksızın, başıyla hafifçe selâm- ladı. Bir yanına Boyar, öbür yanına Ethem Menderes oturdular. Böylece, suçların dağıtımında, omesullük de- recelerine (o göre r- A. Mende- res - E. Menderes'i "üst kategoriyi, teşkil ettikleri görüldü. Onları, dü- şük Hükümetin diğer üyeleri takip ediyordu. Doha sonra tek başına bir kategori (osayılar -Ordunun değil, Menderesin- Genel Kurmay Başkam Rüştü Erdelhun vardı. Bir Oo başka "teklik kategori" devrin Emniyet Genel Müdürü, marifeti bol Cemal Göktandı. Son yılların "melanet âletleri"nden biri olarak her hâdise mahallinde arzı endam eden Gökten, tabii bu büyük oyunda da hazırdı. Daha arkadaki sıralar iki büyük kıs- ma ayrılmıştı. Dinleyicilerden yana olanlarda "İstanbul (o hâdiseleri"nin alâkalıları vardı. Deniz kenarında "Ankara hadiseleri" sanıkları otu* ruyordu, İstanbulluların başında, Yetkiner, Aygün, Binatlı vardı. An kara takımını Namık Argüç ve Dilâ- ver Argün İdare ediyorlardı. Salonda bir kaç "düşük vardı. Ama adetleri hiç kabarık değildi. Bunların arasında göze çar- pan yalnız Emel Zorluydu. Siyah astraganı İçinde Bayan Zorlu, Yassı- odo için bir yenilik teşkil etti. Zira ilk defa geliyordu. Eşi kendisini, lunu havaya kaldırarak selamladı. Başkan Başol ve arkadaşları da ge- lince, perde kalktı. Edebi bir kararname perde kalktı ama, doğrusu 115 "bağlı olmayarak ogetirilen" sa- nık arasında -ölülerin yanı sıra, has- talar da vardı- bir sürü "Meçhul Şöh- ret" bulunuyordu. Bâzıları ismen Bakılan resim AKİS, 6 ŞUBAT 1961