Bir Mülakat “Talebe Kardeş"'in "Menderesin polislerinin, Zeki Yi Hukuk Fakültesinin 3/4 sömesir Şahinlerin ve huzurunda hislerle anlattıkları »ırada AKİS, Zeki Bilgiyi talebelerindendir Bumin Yamanoğlularn, "Talebe kardeşler'» o karşı dolu o bulunduklarını takdim eder, Zeki Bilgi, ve Zeki Şahinle Bu- min Yamanoğluyu tam 28 Nisan 1960 perşembe günü tanımak mazha niyetine nail (o olmuştu.. lebeler arasında sıdtr. Zeki Bilgi, bombaları arasında İstanbuldaki bir bizzat -ve efendileri Zeki Bilginin hususiyeti, 'mevkuf kalma rekoru"nu kırmış olanlardan 28 Nisan sabahının »on kısmını bir polis cipi içinde, ga geçirdikten sonra ancak 26 Mayıs sabahı çıkabillmistir. AKİS omuhabirim Zeki camı okuyanlar Zeki Şahin ile Bumin milletten tekmeyi yedikten tevkil edilen ta bulunmo o gün tıkıldığı Davut Pasa o kışlasında Bilginin naklettiği o seren Yamanoğlu hakkında üstadların sonra- vermek istedik leri fikirden biraz değişik fikre sahip olacaklardır. "O günün sabahı bir şeyler olacağı, içime doğmuş- tu, Her zamanki gibi koltuğumda kalın kitapları yurt* tan çıkmış, Birinci Sınıf amfisinin ön sıralarında bir yer kapmak kaygısıyla Üniversiteye gitmiştim. Koca sa- lan tıklım tıklımdı. Medeni Hukuk dersi bitmiş, Roma Hukuku için zil çalmak üzereydi. Bu sırada esmer, orta boylu genç bir arkadasın kürsüye çıktığım ve ateşli bir konuşma yaptığını gördüm. Yüzlerce öğrenci, safi ku- lak kesilmiş, genci dinlemekteydiler. Namık Kemalin, "Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin - Dö- nersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten" bey- tiyle bitirdiği konuşma, öğrencileri fazlasiyle coşturma- ya kâfi geldi. İkinci ders zili çalmasına rağmen, koca anfl bir anda boşaldı bir sel gibi yan bahçeye aktı. Top- luluğun arasındaydım. Biran sonra düşük iktidarın fe- --- polisleri kız, erkek demeden saldırıyor, uzun copla- rını enselerimize indirmekten âdeta sevk alıyorlardı. Kız arkadaşların eteklerinde getirdikleri taşlarla ken- dimizi polislere karşı savunmaya koyulduk. Fakat ku- durmuştan farksız polisler, taş yağmuruna tabancala- rını ateşleyerek mukabele ettiler. "Bu hengâmeden bir an önce sıyrılmak ve dışards faaliyette bulunan arkadaşlarımın oarasına katılmak istiyor, bu düşünceyle bir çıkış kapısı arıyordum. Ku- lenin arkasına isabet eden yan kapının önünde atlı po- lislerin barikatı vardı. Oradan geçmek imkansızdı. Ön bahçeye çıkan esas bahçe kapısının önünde do> çift sıra polis tarikatı vardı. Tek çıkar yel olarak Şehza- debaşılığına açılan sağ taraftaki yan bahçe kapısı kalmıştı. O kapıya doğru yürümeye başladım. Bentti birkaç adım atmıştım ki, koşuşan altı - yedi polis en- semden yakaladılar. Kollarımı geriden, enseme doğru bükmeye ve coplarını sırtıma indirmeye başladılar. Kıskıvrak yakalanmıştım. Kurtulmak için çırpınma- larım, beyhude idi. Bu vaziyette iken, Bumin Yaman oğlu denilen adam karşıdan belirdi. Benden önce yaka- lamış olduğu dört arkadaşımı, Beyazıt Folla Karnim luna bırakmış, oradan geliyormuş meğer. Beni sürük- liyerek götürmeye çalışan polislere hitaben: — Durdurun şu eşşoğlunu!.. bir hali vardı. - Daha önceden atılan taslarla olacak, »ol kaşı patlamıştı. larından akıyordu. Bir caniden farksızdı. yanıma yaklaştı ve; - Sizler İsyan edersiniz, ha?.. Beni öldürmek istersiniz.. Öldürmek ha!.. Şimdi sizin ananızın, bacı- nızın... diyerek, ağza alınmıyan, yakası açılmamış küfürler sıralamağa başladı. İki adım daha bana so- kulan Bumin, küfürlerinin sonuna bitirmeden, sağ gö- zümün üstüne bir yumruk savurdu. Zaten ellerim ar- kamda atkıla sıkıla uyuşmuş, vücudum ise halsiz düş- müştü. Kıpırdanacak vaziyette değildim. Amabu halimi bir nimet sayarak yediği taş ve yumrukların acısını çıkarmak için, tam bir deneme tahtası bulmuş gibi, yumruklarını arka arkaya sıralıyordu. Beni ya- kalıyan polisler ise, siyah coplarını Buminln yumruk- lanna ortak ediyorlardı. "Nasıl oldu farkında değilim, gözümü açtığım zaman, bendimi yeşil tenteli bir polis cipinin içinde buldum. Cip, Üniversitedeki arkadaşlara atılmak üze- re getirilmek istenen göz yaşartıcı bombaları taşımak- lavaaifelendirilmişti. Üniversiteden çıkıp., Kumkapı Ka- rakoluna hareket ettik. Cipte içinde, bir köşeye büzül- müş, yan taraftaki mika camlardan etrafı dalgın bir gözle seyrediyordum. Nereye götürüldüğümü bilmiyor- dum. Fakat Beyazıt Meydanından geçerken, Üniversi- tenin dış tarafında bulunan bir polis çemberini de yar- mış, serbest gezen insanların arasına katılmıştık. Cip son süratle Kumkapı Polis Karakoluna gitti. Karakol, bomba deposu haline getirilmişti. Karakol kapısı önün- le duran cipin içine bombalar istif edilmeye başlandı. dedi. Kudurmuş gibi arkadaşlar tarafından Kan şakak- Soluyarak "Saat l1l'e yaklaştığı bir sırada içinde bombalarla birlikte bulunduğum cip Üniversite dış kapısından içeri girdi ve Atatürk Heykelinin yanında durdu. Bombala- rı cipten almaya gelen polislere bir Komiserin: Dikkat adin, bu bombaları kullanmasını bilen- lere tevzi edeceksiniz! diye emir vermesi beni şüphe- lendirdi. Barikat kurmuş polislere göz gezdirmeye baş- AKİS, 6 ŞUBAT 1961