SİNEMA Filmcilik Yunanistanda bir usta Doğrusu istenirse (o Kakoyannisin üçüncü uzun metrajlı filmi "Si- yahlı Kız'ın çevrildiği ve gösterilme- ye başlandığı 1956 yılma kadar, dün- ya ülkeleri için, Yunanistan sinema- sı diye bir sinemanın varlığıyla yok- luğu birdi. Türkiyede olduğu gibi Yu- nanistanda da sinemacılık çalışmala- rı geç başlamıştı. İlk denemeler 1927- 1932 araşma düşüyordu. Fakat o yıl- ların Demotrios Gaziyadis elinde " Çoban Astero" ve "Zincire Vurulan Prometus" gibi iyiye doğru kıpırda- nılan, daha sonra General Metak- sasın kötü idaresi ve ardından da Na- zi işgali, Yunanistan sinemasının iler- lemesini engellemişti. Ülke için dış pazarda bile kendisine güç yor bulu- yordu. Fakat işgal sırasındaki iç sa- vaş boyunca sinemanın gücünün ve yığınları harekete geçirmedeki etki- sinin farkına varıldı ve çevrilen film- lerin sayısı da belli bir oranda yükse- iverdi, Yunanistan sinemasının dış ülke- lerde de ilgiyi üzerine çekmesi, Mi- hail Kakoyannisin 1953 yılında "Bir Pazar Sabahı" adlı ilk filmini ver- mesiyle başladı. Eşin dostun maddi yardımlarıyla çevrilen "Bir Pazar Sabahı" basit bir komediydi, Büyük ikramiye çıkan bir piyango biletinin çevresinde dönen kişilerin serüveni ni anlatıyordu. Yapı olarak belki il- keldi, teknikten yoksundu ama, yer- liligi ve içtenliğiyle uluslararası bir dil olan sinemada Yunanistanı anlat- maktaydı. Kakoyannisin ikinci filmi "Stella" -1955- bir bar kadınının sev- gisini otantik olarak ela alıyordu. Hidra adasına gelen iki Atinalı tu- ristle adadaki kötü bir kadın ve kızı arasında geçenleri konu edinen "Si- yahlı Kız" -1956- metodramatik so- nuna karşılık, usta işi bir filmdi. Ka- koyannis, teknik gelişmesinin yanısı- ra daha da yerlileşiyor, örnek bir ça- lışmayla Yunanistanın Oo gerçeklerine ve insanına eğiliyordu. o 1956 yılında çevirdiği "Bir Namus Meselesi" de geçinmek için kızlarını satan yoksul bir ailenin serüveniydi. Bu ve arka- sından Atinadaki bir konsolos ailesi- nin hayatını inceleyen "Our Last Sp- ring - Son İlkbaharımız" adlı İngiliz- ce filmi de tenkitçilerce şiddetle ye- rilmekten kurtulamadı. Ana bu ara- da Kakoyannis hem kendi adim hem de ülkesini yurt dışında duyurmayı başarmıştı. Filmlerinde oYunanistanı Yunanistan yapan bütün unsurlar AKİS, 30 OCAK 1961 acı - tatlı, fakat bütünüyle gerçek o- larak yor almaktaydı. Kakoyannisin önemi de saten buradan gelmektedir. Toprağının adamıdır ve toprağına sımsıkı bağlı kalarak filmlerine ken- di ulusuna biçim veren duygu ve dü- şünceleri rahatlıkla uygulamaktadır. Türk sinemasına dersler Bugün uluslararası bir ortama halâ çıkamıyan yerli sinemamızın Yu- nan sinemasından alacağı dersler ha- tırı sayılır derecede çoktur. Kako- yannise göre bu çeşit ilkel ve geri sinemaların ilk kaygısı ölçü mesele- si olmalıdır. Amerika ve İngilterede çevrilen filmlere dökülen parayla bir prodüktör ve dağıtımcının da filmler üzerindeki baskısı artmaktadır. Bu yüzden filmler belirli bir takım başa- rı formüllerine göre (o hasırlanmakta ve daha işin başında bar türlü insan- ca serüvenden vs duygudan yoksun bırakılmaktadır. Gerçekte az bir pa- dan kurtulmuş ve o ölçüde de artistik bir film çevrilebilir. (Yalnız bu hü- küm bütün küçük ülkeler için aynı olmıyabilir de. Çünkü her birinin için- de bulunduğu şartlar birbirinin eşi değildir. £ Son yıllarda (festivallerde bütün dünyanın ilgisini çeken filmler veren Polonyada yatırım devletin kontrolü altında bulundurulmaktadır ki bu, çokluk kötü sonuçlar vermek- tedir. Devlet kontrolü altında bulun- mayan başka küçük ülke sinemaları ise ticari isteklere körü körüne bo- yun eğmek sorundadırlar. Gerçekten, devletin hiç bir şeye karışmadığı, kontrolsüz olarak, baskı dışı yardım- da bulunduğu mesela bir İsveç, son derecede iyi bir örnektir. Yunanistanda (o filmlere yatırılan para aslında çok düşüktür ve pazar dardır. Bu yüzden rejisörler bu şart- lara uymak zorundadırlar. Kakoyan- nis filmlerinin senaryolarını da ken- di yazmaktadır. Bu, bir bakıma fay- Çok yakından bildiği yeter- devamlı göz dalıdır. sizlikleri önünde tut- 4 talihliye 100000 ayris 1620 xlihliye SON PABA YATA GOND, 155