YURTTA OLUP BİTENLER hareketini tesbit etmişti. Nitekim bir ay kadar önce bir gece, Ankara Ku- mandanlığına mensup kuvvetler, em- niyet makamlarıyla işbirliği yaparak bunları toparlayıvermişti. Şaşkın ör- dekler yakalanır yakalanmaz, bir takım şöhretli -ve mimli, kimse- lerin isimlerini vermişlerdi. | İlk ifa- delerine bakılırsa Ali Fuat Başgiller, Hüseyin Avni Göktürkler, Celal Yar- dımcının kardeşi Mehmet Yardımcı- lar ve bu tip bâzı şahıslar kendileriy- le beraberdiler. Liderler onlardı. İ- simleri verilen kimseler, sırf bir em- niyet, mülahazasıyla derhal nezaret altına alınmışlar, fakat süratli bir tahkikat şaşkın ördeklerin hangi maksatla bu isimleri ortaya attıkla- rım gösterdiğinden ertesi gün ser- best bırakılmışlardı. İkinci Menderes İtiraflar hemen başlamadı. Bilâkis, bâzıları. Menderesi o taklit ettiler. Sanıklardan ikincisinin sorgusu ya- pılacaktı. İfadesi alınacak olan sanık, Nuh Naci Doğan adında, son derece hırpani kılıklı, saçı sakalı uzamış bir elektrikçiydi. Parmaklıkların önü- ne geldi Ellerini kavuşturdu ve hâki- min konuşmasını bekledi. Hâkim Yüzbaşı tok sesiyle: — Hâdise hakkında bildiklerini anlat bakalım" dedi. İşte işin bundan sonrası pek eğ- lenceli oldu. Yâssıadada muhakeme edilen efendilerini kurtarıp, M.B.K. idaresine son vermeyi odüşünen ve bunun için teşkilât kurarak hareke- te geçmeğe hazırlanan Nuh Nacinin hâli, doğrusu ya Menderese pek ben- ziyordu. Tek fark, Nuh Naci samimi olarak korkusunu belli ediyor, sami- mi olarak eziliyordu. Bunu, "Beyfen- di. Reis oBeyfendi hazretleri" gibi cümlelerle örtbas etmeğe kalkmadan, açıktan açığa ortaya vuruyor ve a- cındırma numaralarına girişmiyordu. Kesik kesik konuşuyordu. Bir ara konuşamıyacak hale gelince, hâkim soru sormağa başladı. Sanık, ancak böyle konuşturulabiliyordu. Nuh Naci, kendi dükkânında ya- pılan konuşmalar hakkında pek en- teresan bir ifade verdi. Efendim, ar- kadaşlarıyla toplanıyorlar, dünya ah- valinden o bahsediyorlardı. O sırada Amerikan seçimleri alabildiğine hız- lanmış olduğundan, Mr. Kennedy, Nuh Nacinin dükkânında konuşulan- ların birinci konusunu teşkil ediyordu. Başka konuşulanlar hakkında so- rulan suale, elektrikçi kuyruk bir müddet düşündükten sonra cevap verdi. Bir de pahalılıktan ve memle- kette ucuzluğun kalmadığından bah- sedilmişti. Şuradan buradan konuş- muşlardı. Hâkim Yüzbaşı, şöyle par- 18 İnkılâp aleyhtarı 32 lerin sorgusu yapılıyor Kargaları ti lâfı filân gibi bâzı kelimelerin a- ğızlarına alınıp alınmadığını sorun- ca, Menderes âşığı elektrikçi kaşla- rım yukarı kaldırdı ve: — Zinhar böyle şeylerden bah- setmedik efendim" dedi. uh Naci salondakilere pek eğ- lenceli dakikalar geçirtiyordu. Öyle ki -sanıklar dahil-, bir ara elektrik- çinin ifadesinin sonunun gelmemesi arzulanmağa bile başlandı. Nuh Nacinin dükkânına gelenler, bu gibi meselelerin pek mühim oldu- gunu, bunların buralarda konuşula- cak şeyler olmadığım belirtmişlerdi. Bunun üzerine hayırsever elektrikçi gelenlere bir yer tedariki için Ayşe Küçük adındaki ahbabına telefon et- miş ve grup oraya aktarılmıştı. Ayşe Küçükün evinde bir mesut tesadüf, Nuh Naciyi her şeyden habersiz kıl- mıştı. Nuh Nacinin ilk ifadesi okundu gu zaman salonu dolduranlar gene dudaklarım ısırdılar. İlk ifadede Na- ci tamamen ayrı şeyler söylemişti. Toplantıda kendisinden kâğıt isten- miş, bu kâğıda streteji çizilmiş, Baş- çavuştan alınan malümat gereğince hangi bölüğün nereye yerleştirileceği işaretlenmişti. Elde tanı 12 bölük var- dı. Eh, bu da yeter, artardı bile!.. Ka- ğıt avukat Lebip Divanoğluna götü- rülecek, o da ünlü generallerle tema- sa geçerek durumu âyarhyacaktı! Nuh Naci bütün bunları, gözleri faltaşı gibi açılmış olarak dinledi. Böyle şeyleri hatırlamadığını söyle- di ama, halinden bocaladığı açıkça belli oluyordu. Hâkim Yüzbaşı, gülümsüyordu. Hafifçe kürsüye doğru eğildi ve sanı- ğın gözlerinin içine bakarak konuş- güldüren hükümet darbesi tu: — İyi ama, ilk ifadenizde başka, şimdi başka söylüyorsunuz. Çubukta bir evde toplanmış, konuşmuşsunuz. Ne diyorsun?" Sanık yutkundu. Daha doğrusu yutkunamadı. Tükrüğü boğazında ta- kılıp kalmıştı. Bir iki saniye tereddüt geçirdi ve bir şeye karar vermiş gibi konuşmasa başladı: Evet efendim. Remzi Acarın, Bubuk yolunun 7. kilometresindeki evine gittik. Orada konuştuk. Grup- lar halindeydik. Sonra bunları kimse- ye söylememek için Kur'ana el bas- tık." Hâkim Yüzbaşının yüzündeki te- bessüm kaybolmamıştı. Gene kürsü- ye doğru eğildi ve sordu: Madem ki kimseye söyleme- mek için yemin etmişsin, neden söy- lüyorsun?" Nuh Naci Doğan birden şaşala- dı. Ne diyeceğini şaşırdı. Sonra boy- nunu bükerek: — İyi ama. burada söylüyorum. Başka yerde söylemedim ki" dedi. Salonda, sanıkların bir kısmı da- hil, bu defa kahkahalar tutülamadı. Hâkimler heyeti bile gülmekten ken- dini alamadı. Büyük plân iki askeri liderin idare e- deceği harekâtın plânı pek entere- sandı. Bunu mübaşir -evet mübaşir- Hüsnü Güler anlattı. Güler, darbe-i hükümet yapacak kuyrukların ele- başlarındandı. Darbe-i hükümet taraftarlarının elinde hazır 12 bölük vardı! Bunlarla başkentin kült noktaları tutulacak- tı. Komite üyelerinin adresleri belliy- AKİS, 30 OCAK 1961