YASSIADA DURUŞMALARI Sanıklar Bağ bozumu Bitirdiğimiz haftanın ortalarında bir sabah, Yassıadadaki Duruşma Salonunun sanık avukatlarına ayrıl- mış bulunan sıralarından siyah cüp- peli bir adam ayağa kalktığında Ad- nan Menderes fazla umursamadı. Tıpkı onun gibi, yanında oturan ve açık renk bir elbise giymiş bulunan Celâl Bayar da sâdece, gözlüklerinin üstünden, kaşlarını eski türkçe sek- sensekiz şeklinde Oo kaldırarak şöyle bir bakmakla yetindi. Siyah cübbeli adam, Kayserinin düşük valisi Ah- met Kınıkın avukatıydı. Kınıkın ka- yınpederi Divana bir mektup gönder- miş, mektup evvelki celselerin birin- de okunmuştu. Kayınpeder, damadı- nın marifetinin bir "tesir altında kal- ma neticesi" olduğunu belirtiyor, yok sa onun o tip melanet yapacak adam sayılamayacağını söylüyordu. Ahmet Meselâ dü- şük Kayseri valisi pek âlâ düşük Baş- bakanla meşhur konuda -İnönünün seyahati konusu- kafi telefon görüş- mesi yapmış bulunduğunu anlatabi- lirdi. Başkan Başol, o kendisine has se- vimli tavırla önündeki mikrofona doğru eğildi ve sanığın bunları ne- den daha önce anlatmadığım sordu. Zira Kınık sorguya çekilmiş, hâdise- nin Menderesin tertibi olduğu gerçe- ğini öyle ayan beyan ifade etmemiş- ti. Avukat talebinde tarar etti. An- laşılıyordu ki düşük valinin aklı ba- şına gelmişti ve olup bitenleri olduğu gibi anlatmanın tek çıkar yol sayıl- ması gerektiğini görmüştü. Avukatın ısrarı, sanıkların en dikkatlisi Adnan Menderesin alâkasını çekti. Mende- res, duruşmaların başından itibaren bir kuşkusunu belli ediyordu. Çete- sine nasılsa girmiş bulunanlar üze- rinde, tuhaftır, hakimiyetinin bir kıs- mım muhafaza ediyor, onların ipleri- ni hâlâ çekiyordu. Hattâ iftiralar a- tar, suçları şuna buna yüklerken bi- le eski Bakanları, milletvekilleri, va- lileri veya Belediye (Başkanları va- ziyet alamıyorlar, onun dümen su- yunda gitmekte fayda umuyorlardı. Ancak, Menderes herkesin gözünde alçalırken Yassıadaya bizzat sürük- lediği kimseler nezdinde de mutlaka gerçek hüviyetiyle arzı endam ede. cek ve o zaman itiraflar ağlayacak ti. Kayseri hâdiseleri sanıkları ara Anda bulunan Kamil Gündeş ilk işa- reti vermişti ve Menderes eski millet- vekilinin tutumundan hiç hoşlanma- AKİS, 30 OCAK 1961 mıştı. Şimdi, başına bir de Ahmet Kı- ttık mı çıkacaktı? Tertibin hikâyesi Bu yüzdendir ki Başkan Başol Kay- serinin, hâdise tarihinde fazla bir şahsiyet gösterememiş düşük valisi- ni sanık mikrofonunun başına çağır- dığında Adnan Menderes canlandı ve söylenecekleri dikkatle dinleme- ye hazırlandı. Ahmet Kınık, aklı ba- şına gelmiş ve Menderesle kader or- taklığının kendisine ancak dert sağ- layacağını müdrik halde hâdiselerin zaten herkes tarafından tahmin edi- len hikâyesini açık açık anlattı. An- latılanların ortaya koyduğu hakikat şuydu: Menderes, İnönünün Kayse- riye girmemesi gerektiğini bildirmiş, bunu bir prestij meselesi yapmış, İnö- nü bütün barikatları aşıp bir fatih e- dasıyla şehre varınca yeni yeni bari- katlar kurdurmak için emirler ver- mişti. Kâmil Gündeşin de daha önce açıkladığı gibi, bu tertibin Kayseri milletvekillerinin arzusu üzerine alın- dığı sureti katiyyede yalandı. Terti- be, bilâkis, hem kendisi -Ahmet Kı- lık-, hem de milletvekilleri mâni ol- maya çalışmışlar, bunu anlatmak için dillerindeki tüyü bitirmişlerdi. Ama Menderes, dehşetli İçişleri Bakanı Namık Gedik ve Medeni Berk ile bir- likte Nuh deyip Peygamber deme- miş, bu yüzden de bütün hâdiseler birbiri peşine patlak vermişti. Ahmet Kınık sözlerini. Menderesle yaptığı telefon omuhaverelerinin zamanım, sayısını, mahiyetini bildirerek, millet- vekillerinin sözlerini naklederek doğ- ruladı. Sanık omikrofonunda bunlar söylenirken, ifadeyi kulaklığından ta- kip eden Celâl Bayar da canlanmış, dikkat kesilmişti. Zaten bütün salon, bitirdiğimiz haftanın sonlarındaki o gün Yassıada duruşmalarının bir dö- nüm noktasına gelmiş olduğunu far- birbiri peşine gelen mahkümiyet ka- rarları karşısında pabuçun pahalı ol- duğunu anlamışlardı. Menderesin su- cunu, Menderes bütün suçları baş- kalarının üzerine atmaya çalışırken fisebillullah yüklenmenin hiç bir fay- dası ve asaleti yoktu. Hele, masumi- yetlerini ispat edebilenler ve kaderle- rini düşük Başbakanla onun akıl ho- cası Bayarın kaderlerinden ayıranlar pek âlâ beraat kararı alabildiklerine göre manasızlığın da lüzumu yoktu. Koyunların bacakları Hakikaten, bilhassa ilk idam, talebi- nin Başsavcı Egesel tarafından istenmesi üzerine ve meşhur "İstan- bul ve Ankara Hâdiseleri"ne alt dos- ya Divanda açılmak üzereyken sa- nıklardan bir kısmının ayıldığı göz- den kaçmadı. Bu, bitirdiğimiz hafta Yassıadada cereyan eden en mü- him değişikliği teşkil etti. Bayar - Menderes çetesinin faaliyetini Meclisi, Hükümeti ve Devlet Başkanıyla bir siyasi ekibin umumi politikası olarak göstermenin abesliği, vermeyeceği oortaya çıkınca ve her koyunun bacağından -veya, her suçlunun kendi boynundan- ası- lacağı o anlaşılınca akıllı avukatlar fasla şaşkın olmayan müvekkillerine taktik değiştirilmesi lüzumunu batisi lattılar. oAstandı da, D.P. iktidarı içinde valilerin, o milletvekillerinin, hattâ Bakanların söz sahibi bulu madıkları, düşünen beyinlerin başka- ları olduğu pek açık bir gerçekti, O halde, sâdece emre hayır dememiş olduğundan dolayı ceza alması gere- rakinde, o idareyi bir normal devlet idaresiymiş gibi Oo göstermesinde bir fazilet yoktu. Bitirdiğimiz haftanın sonunda, Geyikli ve Demokrat İzmir hâdisele- ketti. "Müşterek suç" telâkkisi itiba- rinde de bir kısım sanıklar vs bâzı rını kaybetmişti ve sanıklar, Divanın (okudretli tanıklar aynı isabetli yolu İZZET Entelektüelin Mağazası İ Z Z E T Ulus İş Ankara Kravat İZ Z HanıAltkattadır. Kralı F T 21