YURTTA OLUP BİTENLER a a "Birisi (oçocuğun adını sordu. Çağa "— Vallahi, her halde Sosyal De- mokrat olmıyacak" dedi ve sustu. Anlaşılan Çağa, Alican taraflısıydı ve Partinin isminde "Demokrat" ke- limesiyle beraber muhakkak ve mu- hakkak "Hür" kelimesinin bulunma. sini arzuluyordu. İrfan Aksu kalın füme paltosuna sarılmış, kaşkolunu her zamanki gi bi sıkı sıkıya boynuna şeylere canının sıkıldığı belli oluyor- du. Bunun sebebi daha sonra anlaşıl- dı. M.C.P. liler oldukça büyük güç- lükler çıkaracaklardı. Aksu bunu öğ- renmişti. Belbez ve Aybar sonuncu olarak göründüler. Kurucular bir a raya gelmişler, o birilerini bekliyor- lardı. Beklenenler, o sırada Belvü Palasta toplantı halinde bulunan M. C.P. lilerin temsilcileriydi. Kendini öküz sanan kurbağa... Hakikaten Belvü Palasın büyük sa- lonunda o sıralarda 25 kişi hara- retle bir meseleyi müzakere ediyor- lardı. 25 kişi M.C.P. nin kurucularıy di ve Alican ile arkadaşlarının kura- cağı yeni partiye iltihak edip etme- me kararını vermeğe çalışıyorlardı. Toplantıda en fazla konuşan Enver Safder Oderdi. Celâl Bayar'ın avuka- tı, masanın başında durumu izaha çalışıyordu. Efendim, yoktu. Alican ve arkadaşları kendi- lerine yanaşmağa mecburdular. Or- tada kurulmuş veya kurulusunu ta- mamlamak üzere bir teşekkül vardı. 67 ilde evelallah teşkilâtlan ta- mamdı. Birer telgrafla İl idare kurul- ları teşekkül eder ve İlçe teşkilâtları kuruluşuna geçilebilirdi. Halbuki A- lican ve arkadaşlarının elinde böyle bir imkân yoktu. Daha pek çok za man da böyle olacak ve teşkilât kur- mak için çabalıyacaklardı. Kendi tü- zükleri, programları meşguldüler. can ve arkadaşlarına doğru değildi. Onlar kendilerine ya- naşmalıydılar. Onlar tâviz vermeliy- diler. Yeni partinin kuruluşunda M.C. P. nin rolü büyük olmalı, nüveyi ken dileri teşkil etmeliydiler. Kaldı ki D. R. nin mirasına en fazla hak kazanan kendileriydi. Aralarında kan hısımlı- ğı vardı. DP oylarının toplanmasın, da kendilerinin rolü büyük olacaktı. Böylece karara varıldı ve altı kişilik heyet seçilerek MCP. yi temsilen Belbezin yazıhanesine yollandı. Heye katiyen taviz vermiyecek bilakis a- gır basacaktı. Toplantı dağıldığında, salonda bu lunanlardan hemen gu mem- nun, gülümsüyordu. Zira buna benzer 12 Yalçının Amerika ve ayni konu üzerinde İstanbulda pek çok toplantılar yapılmış, ama bir tür lü netice hâsıl olmamıştı. İşte bunun içindir ki (M.C.P. liler derin birer "Ohhh" çektiler ve müzakerelerin hi- tamına intizar ettiler. Hakikaten, geride bıraktığımız hafta içinde İstanbulda devâsâ bina- ların arasındaki Gökçay Hanın dör- düncü katındaki bir yazıhanede 25 kişi son derece enteresan toplantılar yapıyor ve memleket meselelerini e- nine boyuna tartışıyorlardı. o Koyu renk maroken koltukların serpiştiril- diği hanın sahibi İhsan Gökçayırın o dası, geçen haftanın içinde hemen he- men hiç boş kalmadı. Toplantıya katılanların arasında sesini Ziyadesiyle duyuran ve bunun için de kendini pek zorlamıyan bir de hanım vardı. Soprano avukat Nedret Pınar, denilebilirdi ki hatiplerin en a- teglisiydi. Toplananlar arasında me- todlu bir politikacı da göze çarpıyor- du. Büyük masanın kenarına ilişmiş ve bir zabıt katibi ciddiyetiyle ko- nuşmaları not eden, bunlardan bir neticeye varmağa çalışan biri daha vardı. Eski D.P. lilerden Enver Saf- der Oder ise, hadiselere daha ziyade D.P. nin mirası yönünden bakıyor ve fikirlerini bu temel üzerine bina ede rek konulmalar yapıyordu. Toplantı saati ekseri 16 30'du Toplantılara katılanlar hemen hemen aynı şahıslardı. Üzerinde durulan ki nu da aynıydı M.C.P yi kurmağa ka- rarlı olanlar alican ve arkadaşları na iltihak etmeli miydiler, yoksa et memeli miydiler? Ederlerse kazanç- ları ne olacaktı? Edilmezse partinin otomobili Yeni Partinin seyrüsefer arabası plakalı durumu ne olabilirdi? İşte çözülme- sine uğraşılan düğümler bunlardı. A- lican ve arkadaşlarının partisi görü- nüşte kendilerine nazaran daha kuv- vetli, daha derli toplu ve daha şans- lıydı. Şanslıydı ama, mühim olan, bu partinin içine girdiklerinde kendile- rine tanınacak hakti. Memleket men- faatleri için çalışmayı göze almış po- litikacılara, dahil oldukları parti şans tanımazsa, elbette ki matlup hâsıl olmaz, kıymetler çürüyüp giderdi! İşte bu yüzdendir ki tartışmalar bir hayli hararetli oldu. M.C.P. liler evvelâ başkentte yapılacak toplantı üzerinde durdular. Bu toplantıda gündeme, kendileriyle ilgili bir mad- de ilâve ettirmeleri gerekliydi. Böyle olmadığı takdirde kim vurduya gi- derler ve işler, oldu bitti havası için- de hallediliverirdi. Ayrıca M.C.P. li- ler kendilerince bir tüzük taslağı ha- zırlamışlardı. Bundan da istifade e- dilmesi, yeni partinin tüzüğünde ken- dilerinin de fikirlerinin bulunması lüzumluydu. Bütün be hesaplar, yapı- lan toplantılarda enine boyuca mü- nakaşa ediliyor, ancak işin içinden çıkılamıyordu. Nihayet geçen haftanın ortaların- da, salıyı çarşambaya bağlayan gece bir karara varabildiler. Enver Safder Oder, Soprano Avukat Nedret Pınar, Necmeddin Gürdemiral, Namık Ke- mal Martı, Muzaffer Öztunç Saim Nuri Uraydan müteşekkil bit grup, cuma akşamı ekspresle başkente ge- lecek ve Ankarada bulunan Emin Ni- hat Sözeri Naci Bozkurt ve Necmed- din Akyıldızla birleşerek, cumartesi yapılması mutasavver toplantıya ka- AKİS, 30 OCAK 1961