DÜNYADA OLUP BİTENLER tillere "Katil" diyen yazının daha başlangıcında, sabık ve sakıt iktidar sayıdan itibaren başladığı açıkça söylenmiyor muy- du? katillere "Katil" diye başlayan fıkranın daha ilk cümlesi, "Dünkü yazımda koltuk, makam ve para hırsı ile..." diye başlamıyor muy- du? Demek ki yayınlar birkaç gün- dür devam ediyordu ve Dr, Küçükün durumdan ancak 17 Haziran sabahı haberdar olmuş bulunmasına imkan yoktu. Hakikat suydu ki Dr. Küçük yapılan yayınlardan pek âlâ haber- dardı. Ama eski yakınlarına yaptı- ğı bu kadar ağır hücumlar -bu hü- cumları doğru bulanlar o tarafından rar dikeyim derken, bir orman dolu- su çam devirivermişti! Dr. Küçük, Türkiye Cumhuriye- ti Devlet Başkanı, Milli Birlik Komi- tesi Başkam, Başbakanı ve Silâhlı Kuvvetler Başkomutanının o"köpek- diye vasıflandırdığı, o Harbiyeyi imha planlarını bizzat açıkladığı bir çeteye "katil" denmesine bile ta- hammül edemiyordu! Bahanesi de bu çetenin suçlarının henüz adalet önün- de tesbit edilmemiş olmasıydı! Doğ- rusu Doktor Bey şaşılacak derecede objektif olmuşlardı! Daha bir ay ön- ce kendi muhaliflerine (o-hiçbir suç- tan hiçbir suretle mahküm olmadık- ları halde rumlarla işbirlikçilik iza- fe edebilen Doktor Cenapları, şimdi herhangi bir isnatta bulunmadan ön- ce İllâ ki adaletin tecellisini bekle- mek lüzumunu mu duyuyordu 7 Çıkar yol İşte, geçen hafta içinde Önce İstan- bulda, sonra Ankarada Kıbrıslı Türk gençlerinin hem de çok efen- dice bir şekilde yaptıkları nümayiş- lerin bellibaşlı sebeblerinden biri, ''li - hasretlerinin devirdiği bu çam- lardan başka bir şey değildi. Kıbrıs- lı Türk gençleri, Kıbrıs Türk Cema- atinin diktatörlükten kurtarılmasını ve İnkılâbın ruhunun orada da yer- leştirilmesini talep ediyorlardı. miş olan genç dostları da Doktora gereken tavsiyede obulunmalıydılar. Eğer Dr. Küçük, Kıbrıs Türk Cema- ati arasındaki dayanışmanın deva- mım hakikaten istiyorsa, onun birli- 28 ğini ve bütünlüğünü kendi mevki ve ikbalinden hakikaten daha üstün gö- K 9 T koca bir gençlik ve aydın kütlesine rağmen iktidarda (o kalınamayacağı- nın en taze ve canlı örneği gözünün önündeydi, Cezayir Beklenen ses Geçen hafta sonunda Türk Radyo- arı ve gazeteleri Anadolu Ajansı vasıtasiyle bir yayınlıyor- lardı. Yayınlanan bu beyanat, Dışiş- leri Bakanlığının bazı gelenekçi me- murlarıyla eski iktidara yakınlıkla- rıyla övünen Fransa Büyükelçiliği- nin bazı mensupları üzerinde bir so- ğuk duş tesiri yaptı. Bütün dünya- nın Türk Radyolarından dinlediği be- yanat şöyle başlıyordu: "Ben öteden beri sarfettikleri ogayretleri, oasilâne ve kahramanca mücadelelerini yakın bir alâka ile takip etmekte idim." Bunları söyleyen, Türkiye Cum- huriyeti Devlet (Başkanı Orgeneral Cemal Gürselden başkası değildi ve Cezayirlilerin İstiklâl OHarbinin genç "mülâzımı- evvel"i Cemal Ağanın, bugünün is- tiklâl mücahidleri için başka türlü düşünmesi ve başka türlü konuşması da elbette ki mümkün değildi Devlet Başkanı, beyanatının so- nunda, Fransa ile "Cezayir" evet, General de Gaulle Lütfen dinleyiniz "Cezayir" arasında (bir anlaşmaya varmak için temasa o geçilmesinden duyduğu oOmemnuniyeti belirtiyordu. Devlet Başkanı, Fransa ile Cezayir arasındaki bu davada tarafların meş- nin bütün dünya çin hayırlı olacağı- na işaret ediyor Gerçekten, Geçici Hükü- meti, Afrikanın yarısını bağımsızlığa kavuşturan büyük devlet adamı Ge- neral de Gaulle'ün 14 Haziranda ver- diği beyanatına 20 Haziranda cevap vermişti. Bu cevapta ateş kesilmesi vs yapılacak referandumda tarafsız- Abbasi göndermeğe karar verildiğini açıklamıştı. Bu seyahati hazırlamak üzere iki Cezayirli Bakan Ahmet E- de Gastines ile görüşmelere (o başla- mışlardı Orgeneral Gürselin demeci, işte tam bu sırada ve çok yerinde yapıl- . Bu suretle, halinde olan bağlılığımız bir kere dah en yetkili ağızdan teyit edilmiş olu- yordu. Yıllardan beri istiklâl müca- delesi yapan milletlere öncü olabile- cek tek devlet şansım elimizde tuttu- sakat kaçırmamıza se- yüzden, dünyanın mukadderatım tayin edecek olan mil- yonlarca insanın yaşadığı Asya ve Afrikada Türkiyeye karşı sevgi ve itimad kaybolmuştu. Halbuki, Batı ile Asya ve Afrika arasında mazisi ve bugün NATO içindeki kuvvetli du- ü mel bir ydi. Bu imkân, sırf iflâstan kurtulmak için yardım sağ- lamak uğruna kaçırılmıştı. e Kendi iktidarlarını devam ettirebilmek için müttefiklerimizin haksızlıkları açık- i olan meselelerde bile, onlar- saplara dayanan bir politika, Başkanının bu beyanatiyle kesin su- rette terk ediliyor ve Türk Devleti Atatürkün prensiplerine uygun, dün- ya devletleri içinde müstakil ve iti- barlı bir politika gütmeğe başlıyor- du. Türkiye, 27 Mayısdan beri sadece içerde değil, dışarda da kendi kendi- sini bulmuştu. AKİS, 30 HAZİRAN 1960