ÇALIŞMA Grev Hani ihtiyaç vardı? Geçen haftanın sonlarına doğru Ça- lışma Bakanı OHalük Şaman İz- mir Ticaret Odasında işçi sendikalâ- rı temsilcilerini kabul etmişti. Doğ- rusu istenirse, işverenler için kurul- muş bir Odanın binasında bir Çalış- ma Bakanının işçi sendikaları tem- silcilerini kabul Oetmesine (o diyecek yoktu. Bakanın hakiki zihniyetini ve işçilere neler söyleyebileceğini tah- min etmek için sadece bu kabuk şek- li yeter de artardı bile. Gerçekten, Bay Şaman o günkü konuşmasıyla grev konusunda olduğu kadar siyasi partilerin yaptıkları vaadlerin değe- ri konuşunda da ne kadar esaslı fi- kirlere sahip olduğunu bir kere daha göstermiş, oldu. Bay Şamana göre DP. grev hakkını hala kabul edi- yordu! Nitekim, grev hakkının tanı- nacağı bu partinin programında hâ- lâ yazılıydı. Ama bir partinin progra- mında bir vaadin yer alması, o vaa- din hemen gerçekleştirileceği mânâ- sına da gelmezdi. Bay Şaman burada ufacık bir noktayı unutmuştu: O da grev hallkın tanınması vaadinin sadece D.P. nin rafa konan progra- nunda değil, aynı zamanda Bay Ad- nan Menderes tarafından 14 Mayıs 1950 seçimlerinden hemen sonra ku- rulan ilk Hükümetin programında da yer aldığıydı. Bay Adnan Menderes, 29 Mayıs 1950 günü ilk Hükümeti- nin programını B.M.M nde okurken aynen şöyle diyordu: "Demokrasi prensiplerine göre tabii bir hak ola- rak tanıdığımız grev hakkını, sair demokrat memleketlerde olduğu gi- bi, içtimai nizamı ve iktisadi ahengi bozmayacak surette kanunileştirece- 8iz." Bir Hükümet, elbette mümkün olan en kısa zaman zarfında gerçek- leştirebileceği işleri programına ala- caktır. Demek ki. D.P. daha 1950 yılında grev hakkım sırf parti prog- ramında yer alan akademik ve uzak istikbâle ait bir vaad olarak gör- memişti. O kadar görmemişti ki, derhal bir kanun tasarısı hazırlatıl- mıştı. Sonra ne olmuşsa Olmuş işe neler karışmış, bu tasarı Meclise bi- le verilmemişti! On yıldır aynı du- devam ediyordu. Temelsiz gerekçe Bay Şaman hem Başbakan mm grev hakkım on yıl önce gerçekleştiri- lebilecek bir vaad olarak gördüğünü unutuyor hem de sosyal iktisat ve siyaset okonusunda artık herkesçe malüm olan beylik bilgileri inkar edi- yordu. Çalışma Bakanına bakılırsa, yakında kollektif iş akdi tasarısı ka- 26 . Müdürlüğü nunlaşacaktı. O zaman işçi ile işve- ren arasındaki omünasebetler greve ihtiyaç kalmaksızın düzenlenecekti. nkü, işveren eğer kollektif pazar- lığı reddederse. Devlet onu bu pazar- Luğa zorlayacaktı. Öyleyse mesele yoktu. Çalışma Bakam, bu sözleriy- le D.P. programında hâlâ mevcut olan grev hakkının çok mu çok uzak bir istikbalde dahi gerçekleşmesini lüzumsuz Oo gördüğünü açıklıyordu. Madem ki Devlet, işvereni kollektif pazarlığa zorlayacaktı öyleyse gre- ve ne -lüzum vardı. Çabalama kaptan... Bu sözleriyle Ba Şaman, aslında Çalışma Bakanlığından istifa et- mek için en mükemmel sebebleri kendi eliyle veriyordu. Bay Şaman, sosyal mücadelelerin tarihinde, gre- vin sendikadan önce meydana çıktı- ğından bile habersizdi. İşçi ilk önce grev yapmağa başlamış, ondan son- ra grevi teşkilâtlandırmak için sen- dikacılık (oinkişaf etmişti. Bakan, kuwvetli (o sendikadan bahsediyordu. Ama unutuyordu ki, grev hakkına sahip olmayan sendika (o mefluç bir haldedir. Beklenen vazifesini yapa- maz. Hiçbir işe yaramayan bir sen- dikaya da işçi itibar etmez. Böylece sendika da kuvvetlenemez. Şu halde, sendikaların Oo kuvvetlenmesinin — ilk şarttı onlara grev hakkını tanımak- tır. Bay Şamanın yeni Kollektif İş Mukavelesi Tasarısı hakkındaki iza- hatı da doğrusu fevkaladeydi. İşve- ren yeni tasarıya göre işyerindeki iş- çilerin çoğunluğunu temsil eden sen- dikanın kollektif müzakere teklifini kabul etneğe ceza müeyyidesi altın- da mecbur tutuluyordu. Ama kollek- tif pazarlık esnasında işçi sendikası tarafından ileri sürülecek ( teklifleri kabule pek tabii olarak- mecbur de- ğildi. Normal olanı, demokratik ola- nı, iktisadi ve sosyal icablara uygun olanı, işveren tarafından teklifleri reddedilen, sendikanın bir uzlaştırma teşebbüsünden sonra greve gitme hakkına sahip olmasıydı. Ama ha- yır, tasarıda böyle bir şey yoktu. Kollektif müzakerede işçi ile işveren oanlaşamazsa, o Çalışma iki tarafı ouzlaştırmak için bir memur gönderecekti. 3u me- mur da iki tarafı uzlaştaramazsa is, Vilayet Hakem Kuruluna gidecekti. Vilâyet Hakem Kurulunun kararma karşı da Yüksek oHakem Kuruluna itiraz etmek kaabildi. Vilâyet Ha- kem Kurulunda da Yüksek Hakem Kurulunda da çoğunluk Devlet me- murlarıydı: Böylece, demokratik e- saslar yerine (obürokratların -daha doğrusu o bile değil iktidardaki par- sendikası Halük Şaman Önce grev sonra sendika tinin kendi görüşünü hakim kılacağı, mecburi hakem kurulları usulü ka- bul edilmiş oluyordu. Bunun ise, bu- günkü İş Kanununun esas sistemin- den en ufak bir farkı yoktu Bu du- rumda, yeni tasarının da öteden be- ri Borçlar Kanununda mevcut iki madde gibi- kollektif mukavelelerin gelişmesini sağlayamayacağı iki ke- re ikinin dört ettiği gerçeği kadar belliydi. Mutlu tesadüf Aynı gün, Türk - İş -Başkanı D.P. li Nuri Beşerdir- İş Kanunundaki grev yasağının Oo kaldırılmasını iste- yen bir raporu Bakanlığa ve millet- vekillerine gönderiyordu. Yine aynı gün, C.H.P. Genel Merkezinin en üst katındaki Araştırma Bürosunda hummalı bir faaliyet- vardı. C.H.P. Merkez Sosyal Meseleler ve İşçi Davaları Komisyonu ile birlikte hazırladığı (o Kollektif İş Mukavelesi İşçi ve oİşveren (oUyuşmazlıklanın Çözülmesi İle Grev ve Lokavt Hak- kındaki Kanun Teklifi bazı Üniver- lâa gelmişti. hatlarını benimsiyor, sadece bazı te- ferruatta değişiklikler (o yapılmasını istiyordu. Bu suretle Araştırma Bü- rosu mensupları ve işçi meseleleriyle meşgul C.H.P. milletvekilleri, bir yıldan bert üzerinde çalıştıkları ka- nun teklifini bir hafta sonra C.H.P. Meclis oOGrubuna sunabileceklerdi. Teklif oMeclise geldiği ozaman hâlâ D.P. li olarak kalıp kalmaması ge- rektiğini artık iyice düşünmesi gere- ken birisi vardı: O da Türk - İş Baş- kanı Nuri Beşerdi. AKİS, 27 NİSAN 1960