Ücret (o hususunda (düşünülmemesi ücretin ödendiği sayın halkımıza bil- dirilir.- Anlaşılıyordu ki tren O bedavaydı. Anlaşılmıyan ücretin kimin tarafın- dan ödendiğiydi., Hususi bir tren bir hayli para tutardı. Bunu bütçesi za- yıf izmit Belediyesi karşılıyamazdı. D.P. İl teşkilâtının ise o kadar para- sı yoktu. Acaba vasıtalar Amerikan şirketi tarafından mi kiralanmıştı ? Bunu düşünmek bile gülünçtü. Zira şirket bundan 15 gün önce Başbaka- nın gelmiyeceğini öğrenmiş, fazla beklemeden temeli sessiz sedasız ata- rak inşaata geçmişti. İzmitliler için trene ödenen ücretin kaynağı herhal- de meçhul kalacaktır. Saat ilerledikçe Kocaelili Demok- ratların telâşıda artıyordu. Acaba kâfi sayıda kalabalık tören yerine taşınabilinmiş miydi? Acaba Beyfen- Hakikati söylemek, gelirse D.P. teşkilatı vazifesini iyi yapmıştı. Dağ taş adam doluydu. İki üç saattir Beyfendiyi bekleyenlerin tek sıkıntısı susuzluktu. Yakıcı gü- neş de inadına ortalığı kavuruyordu. Her törendeki gibi etrafta bol asker vardı. Tam teehizatli 3. Tümenin bir kısmı tören yerinde yan yana dizil- mişler, ortadan geçen yolu koruyor- lardı. Başbakan bu yoldan gelecekti. Saatler 15i gösteriyorduki trafik arabasının keskin düdüğü Beyfendi- nin tören alanına girdiğini haber ver- di. Zira harcın atılacağı mahalle ka- labalığın bittiği yer arasında olduk- ça uzun bir mesafe vardı. Ağır ağır ilerleyen Cadillac'ın içinde Başba- kan Amerikan Büyük elçisi meşhur Warren ile beraberdi. Beyfendinin hiç bir şeye değilse bile Büyük Elçi- nin kendisine yapılan "sevgi tezahü- ratını görmesine pek sevindiği, Baş- kan Eisenhower stili iki eliyle selâm verişinden belliydi. İki kolunu hava- ya kaldırmış, sağa sola tebessüm et- mekte, aradabir hiç, kimseye farket- tirmeden Amerikan Büyük Elçisine bakmaktaydı. Büyük Elçinin yüzün- de hakikaten hayret ifadesi vardı. Hayret etmekte haklıydı. Zira D.P. nin hâlâ çok eski usullerle hareket ettiğini bilecek kadar iç politikayı bilmiyordu! Meşhur Jimenez'in eski dostu aynı eski gafil Warren idi. Şahane Cadillac süzüle süzüle ka- labalığın en fazla Okesifleştiği yere geldi. Burada halk tüfekli askerleri dinlememiş, otomobilin etrafım sar- mıştı. Cadillac ilerliyemiyordu. Ko- caelili Demokratlar Başbakanlarına ellerinden geldiği kadar lâyık olma- ğa çalışıyor ve arabanın etrafında pervane gibi dönüyorlardı. Nihayet Menderes otomobilden alındı. Etrafı- nı saranlarla birlikte, kurulan kürsü- nün bulunduğu yere gidebildi. Son derece şık siyah çizgili ve yeni ya- pıldığı belli elbisesi buruşmuştu. Si- yah - beyaz - lâcivert renklerden meydana gelmiş pahalı bir kravat takmıştı. Ayaklarında ince altlı a- yakkabılar ve kravatına son derece uyan lacivertli beyazlı çoraplar var- dı. İlk konuşmayı şirketin müdürü yapacak ve Menderesin memlekete neler ettiğini, daha da neler edeceği- ni anlatacak, rafineri tesislerinin önemini belirtecekti. İki gün önceden itinayla hazırladığı yazılı konuşma- sını çıkardı ve okumaya başladı. An- cak bu pek- faydalı konuşmayı sade- ce kendisi anlıyabildi. Etrafın, hele mikrofonun etrafındakilerin gürültü- leri ayyuka çıkıyordu. Nihayet Şir- ket Müdürünün konuşmasını bitirdi- ği anlaşıldı. Şimdi Başbakan konu- şacaktı. Hay Allah!. Mikrofona ne Başbakanı karşılamak için bekleyen askerler Emniyet AKİS, 27 NİSAN 1960 tertibatı YURTTA OLUP BİTENLER olmuştu? Mikrofon bir tabut gibiy- di. Çıt çıkarmıyordu. Bağına baktı- lar, soluna baktılar. Gözle görünen bir şey yoktu ama çalışmıyordu işte Halbuki Başbakan gelirken kesilen kurbanların hiç biri topal filânda de- ğildi. İtinayla seçilmiş sağlam hay- vanlardı. Öyleyse bu aksiliğin sebebi neydir Kocaelili Demokratlar kadar şirketin mensupları, hale Petrol Ofi- si mesulleri ne kadar üzüldüler bili- nemez. Ama birkaç Umum Müdürün yüzünün kül gibi olduğu, bazı Umum Müdür namzetlerinin ise için için güldüğü bir hakikatti. Neyse ki Beyfendi fazla sinirlen- medi. Gerçi ona benzer bir hareket yaptı. Mikrofonun kordonunu eliyle itercesine şöyle bir attı. Ama yanın- da uzun boyuyla hemen herkes tara- fından kolaylıkla farkedilen Ameri- kan Büyük Elçisi Ekselans Warren'i görünce eline tutuşturulan malayı sükünetle almağa çalıştı. Gülerek neredeyse bitmek üzere bulunan te- melin yanına yaklaştı. Bir miktar harç alarak temele attı. Gülümsüyor ve etrafa iltifatlar dağıtıyordu. Ar- kasında bulunan Bakanlar, Beyfen- dinin son günlerde hiç bu kadar nere- li olmadığım düşündüler. Tören böylece pek kısa ve oldukça sessiz geçti. Şahane Cadillac Tütün Çiftliği mevkiinden ayrıldığında ge- ride kalanlar Başbakanın konuşma- masını türlü şekillerde yorumluyor- lardı. İzmit ve civarından getirilen halkın dönüşü otobüste yer bulabi- lenler için pek eğlenceli oldu. Ancak ücreti ödenmiş trenin tekrar geri dönmemesi törene gelenlerden bir kısmını yaya bırakmıştı. Ağır ağır şehre dönmeğe hazırlananlara oto- büslerden el sallayan Kocaelili De- mokratların tak tesellisi şuydu: Bun- ların içinde her halde pek çok C.H.P. li vardır! Böylece yüreklerine biraz su serpildi. Başbakan ise süratle ikinci bir tesisin temelini daha at- mağa koştu. Bu, petrolü ayırmağa ve tasnife yarayan bir küçük tesisti. 500 bin dolar sarfıyla kurulmaktay- dı. Ama Beyfendiye göre, senede bir milyon dolar döviz tasarrufu Bağlı- yacaktı! Bu tesisin temel atma töre- ninden hemen hemen kimsenin habe- ri olmadı. Başbakan ve beraberinde- kiler samimi bir aile toplantısı gibi törene, konuşmalara, karşılıklı nu- tuklara lüzum görmeden ilk harcı temele atıverdiler. Sonra da süratle Boru Fabrikasının yeni kısmının te- melini atmağa gittiler. Ferahlama... Başbakanı Boru Fabrikasının tevsii için yapılacak temel atma töreni bayağı ferahlattı. Aksam olmak üze- reydi. Fabrikanın bahçesinde kurul- 23