YURTTA OLUP BİTENLER. Nitekim, hayatının en mesut tesa- düflerinden biri de bu serbest avu- katlık yıllarına rastlar. Atıf Bender lioğlunun tavassutuyla Menderesle tanışması ve onun sayesinde mühim davalar alması ömrünün en önemli hadiselerini teşkil etmiştir. Mende- resi yakinen tanıdıktan ve mahremi- yetine girdikten sonra Kayalarda bir Menderes meclubiyeti başladı. Buna rağmen Kayalar, 1957 yılına kadar politikanın resmen dışında ka- labildi. Menderesin vekâletnamesini haizdi ve onun hukuki işlerini takip ediyordu. Tabii "devr-i demokrasi" de Menderesin avukatı olmanın sağ- ladığı büyük avantajlar vardı. An- cak D.P. Genel Başkanı 1957 de ku- rulan Mecliste kendisine bağlı, hay- ran, meclup kimselere muhtaçtı. O yüzden Mazlum Kayaları en sağlam bölgelerden biri olan Bursadan aday- lığını koymaya razı etti. Eski avu- kat, milletvekili sıfatıyla Meclise gir- di. Artık politikanın içindeydi. An- cak talihsizliği, aynı devre içinde D. P. nin herkese son derece antipatik gelen bir politika takip etmesi oldu. O kadar ki Menderesin bu yakın ada- mı en yakın Çevresinde bu antipatiyi hissediyordu. Yalnız eşi değil, çocuk- ları Cemal ve Çelik de koyu bir İnö- nü sevdalısıydılar. Odaları C.H.P. Genel Başkanının daha doğrusu Mil- ii Kahramanın ve 1 numaralı Demok- rasi temsilcisinin- poz poz resimle- riyle doluydu. M. Kayalar ömrünün son üç yılını dışarda şiddet politika- sının şampiyonluğunu yaparken içer- de bu muhitte geçirdi. Sadece Radyo Gazetesinin neşriyatının değil, kendi sözlerinin de hiç kimseyi ikna etme- diğini görerek sinirli, asabi mizaçlı bir insan haline geldi, her yerde düş- manlar, fesat yuvası görmeye başla- dı. İyi bir aile babası olduğu muhak- kaktı. Ama evindeki -artık her ev böyle değil midir? (C.H.P. barikadı- nı aşamadığından üzülüyordu İçki- ye düşkünlüğü yoktu. Buna rağmen ara sıra bir iki kadeh rakı içmekten hoşlanır hale geldi. Ama gece haya- ti olmadı. Üstelik, mesleki mevzula- rın dışında okumayı da pek sevmi- yordu. Mazlum Kayalar haksız dava- lara en yakınlarını dahi inandırama- manın azabını haksızlıklar arttıkça ve kendisi bunların müdafaasını, hat- ta fikriyatını yaptıkça daha kuvvet- le hissetmeye başladı. Buna mukabil konuşması bir fiyasko teşkil etmesi- ne rağmen- Grup Başkanı oldu. Ba- | kanlık yolu, Kayalar kasabasının bu eski mazlum çocuğu için açılmıştı. Fakat öyle bir bedel ödüyordu ki.. 10 Grupta kaynaşmalar Ne var ki bu haftanın başında, bil- hassa meşhur tasarı üzerine D.P. Grubunda herkes bir Mazlum Kaya- lar olmaktan çıktı ve pazartesi akşa- mı D.P. milletvekiileri muhtelif ev- lerde toplanarak memleketin nereye götürülmek istendiği mevzuunu ken- di aralarında görüştüler. Bir çok D.P. milletvekili tasarının manasını, baş- ka arkadaşlarının aksine anlamışlar- dı. Bunlar zaten son zamanlarda bil- hassa Dr. Namık Gedikin şahsında D.P. deki Yeni Nizam cereyanlarına karşı cephe almışlardı. Bu, çıkar yol değildi. "Kızılay hadiseleri" şiddet cephesinin 1 numaralı temsilcisi Dr. Gedikin vazifesini büyük bir başa- rıyla yapamadığının açık delilini teşkil etmişti. Sonra, yeni şiddet ted- birlerini D.P. hangi kuvvetle tatbik edecekti ve kütle halinde tevkiflere mecbur kalmak acaba lehte mi ola- caktı, aleyhte mi? D.P. nin bir çok yüksek başı son girişilen hareketle- rin bile bir çıkmaz teşkil ettiğinde, D.P.nin başını belaya soktuğunda, en İyi hal çaresinin bir kurtuluş yolu aramak olduğunda müttefikti. Gerçi Menderes, yüksek çevrelerden gelen tesirlerle "Bunları kabul etmezseniz, ben bırakıp giderim" diyor ve bu söz üzerine akan sular şimdilik duruyor- du ama basiretler ne zamana kadar bağlı kalacaktı, pek belli değildi. Ni- tekim, geçen haftanın ortasındaki D.P. Grup toplantısından sonra D.P. milletvekillerinin Anadolu Klübün- deki veya Ankara Palastaki konuş- malarını duyanlar herkesin basının bir deve kuşu gibi kumda gömülü ol- madığını anlamakta zorluk çekmedi- ler. Meselâ bir Kemal Özçoban, me- Hüseyin Ortakçıoğlu «Dörtlü Takrir" selâ bir Sıtkı Yırcalı, meselâ bir Mahmut Goloğlu hattâ bakan ol- masına rağmen bir Şemi Ergin fi kirlerini açık açık o söylüyorlar ve söyledikleri hakikat olduğundan tas- viple karşılanıyorlardı. Dünyanın başka taraflarında ib- ret verici hadiseler cereyan ediyordu ve milletin nabzını yoklanması in- sanı bambaşka neticelere götürüyor- du. Haftanın başında D.P. Grubunun miktar itibariyle belki mahdut, ama sürükleme (o kabiliyeti (o bakımından kuvvetli bir hizbi hakikatleri mü- kemmelen görüyor ve yeni teşebbüs- lere karşı koymaya azimli bulunu- yordu. Aslına bakılırsa şiddet taraf- tarı onlardan da azdı ve D. P. gru- bunun büyük kitlesi ortadaydı. An- cak bunlar, tabiatları icabı, kuvvetli sandıklan tarafa meylediyorlardı. Bu yüzdendir ki 1960 modeli "Dört- lü Takrir" İstenilenden bambaşka tepkilere yol açtı. Bundan 15 sene evvel D.P. hangi "Dörtlü Takrir"' ile kurulmuştu, bugün aynı partinin mil- letvekilleri hangi "Dörtlü Takrire rey vermeye icbar olunuyorlardı! Ge- len tasarının mahiyeti anlaşılınca aleyhinde vaziyet alanların adedi sü- ratle arttı. Pazartesi gecesi Ankara ile İstanbul arasında telefonlar bu yüzden pek meşgul kaldı ve hatlar Menderese hiç de parlak haberler taşımadı. Hakikaten o akşam karma komisyon tasarıyı derhal müzakere etmek için toplanmıştı. Komisyonun başkanı Osman Kavrâkoğlunun ni- yeti teklif i bir olup bittiye getirerek hemen geçirmek ve Meclisin çarşam- ba günkü gündemine yetiştirmekti. Fakat evdeki pazar çarşıya uymadı. Komisyon odasına çok sayıda mil- letvekili dolmuştu. Atalay Akan ta- sarının tetkiki için mehil verilmesini istedi. Bu talebe D. P milletvekille- rinden bazıları da katılınca Kavrak- oğlu 24 saatlik bir mehdi vermeye mecbur kaldı. Durum acele İstanbul- daki Başbakana bildirildi. Pazartesi gecesi saat 20.50 de Yeşilköyden kalkan bir uçak Men- deresi palas pandıras Ankaraya ge- tiriyordu. oYanında'"en yakın Ba- kan'ı Medeni Berk ve dış politika mütehassısı Fatih Rüştü Zorlu var- dı. Menderes hayatından hiç te mem- un görünmüyordu. O gün Teknik Üniversitedeki bir törene katılmak hatasını işlemiş ve buz gibi bir ha- vayla karşılanmıştı. D. P. Genel Baş- kanı Ankaraya gelir gelmez derhal D. P. grubundaki cereyanlar üzeri- ne eğildi. Bu yüzdendir ki tasarının kanunlaştırılması D.P. Genel Başka- nının Tahrana yapacağı seyahatin sonuna bırakıldı. AKİS, 27 NİSAN 1960