kalabalığı sonra da Dr. Gedikin ted- birlerini hayretten bir karış açılmış gözlerle seyretiler. Davette bütün misafirler sadece bu mevzuu konuş- tular. İkinci perde... İnönü ve (yanındakiler Kızılaydan uzaklaşırken siyah bir taksi Ope- ranın yanından Etiler caddesine dö- nüyordu. Otomobilin içinde bıyıkla- rı yeni terlemiş iki gençle bir polis.' bir de niçin durdurulduğunu ve bu İki gencin itile kakıla arabasına ne- den bindirildiğini bir türlü anlamı- yan şoför vardı. Şoför gençlerden bi- rine sordu: "— Neden tuttular sizi?" "— İnönüye tezahürat yapıyormu- Kaytan bıyıklı şoför hayretle göz- lerini açtı: — Allah, Allah.. Ne olacak ya- hu?. Paşa babaya elbette tezahürat yapılır" dedi. Siyah otomobili o sırada görenler, hafif sağa ve sola kaydığını farkede- bilirler, odireksiyondaki adamın bir şeye sinirlendiğini kolaylıkla anlaya- bilirlerdi. Taksi stadyomun altında- ki Hazır Kuvvet Merkezine geldi. Gençler elli kişilik bir koğuşa atıl- dılar. oBeklemeleri tenbih edilerek kapı üzerlerine kapandı. Koğuşun misafirleri yavaş yavaş artıyordu, İ Bun- İbaretti. karak seyrediyordu. Yüzünden şark- lı olduğu derhal anlaşılmaktaydı. Mütemadiyen "Men İraniyen.. Men İraniyen.." diyordu. Türkçe bilmi- ordu. Sonradan anlaşıldı ki genç, İranlı bir talebedir. Geleli ancak bir- kaç gün olmuştur. İnönünün banka- ya girişi sırasında bankanın civarın- da bulunduğundan ruletin bilyası onun da önünde durmuş ve İranlı ne olduğunu anlamadan kendisini bu koğuşta bulmuştur. İkinci partiden ilk içeri giren 16 yaşında, henüz bıyıkları terlemiş, koltuğunda lise kitapları olan bir de- likanlıydı. o Sert adımlarla yürüdü, koğuşta boş bulduğu bir yatağın ü- zerine oturdu. Etrafını şöyle bir süz- dü ve kendinden evvelkileri selâm- ladı. o Yüzünde korkuya benzer bir şey görülmüyordu. Adı Barbaros Çemenoğluydu. Lise talebesiydi. Mektepten çıkmış, evine gidiyordu. İnönüyü görünce kalabalığın arası- na katılmıştı Bütün günahı, polisle- re biraz yakın düşmüş olmasıydı. Koğuşta bulunan yaşlı bir polis, to- runu sayılabilecek Barborosun yanı- na sokuldu. Acır gibi bir hali vardı. Delikanlıya bu işi neden ' yaptığını sordu. Barbaros Ama amca, bu be- nim vazifem.. Paşayı yaştaki her Türk evlâdının vazifesi- dir" dedi. Coplu ruletin talihlilerinin "Koç Nuri" adını verdikleri babacan polis içini çekti. Gözlerinde biriken iki damla yaşı koluyla kuruladı ve bir köşeye oturdu. Bu sırada İranlı Nümayiş yaptıkları iddiasıyla tevkif edilenler Yemek içmek C. H. P. den AKİS, 27 NİSAN 1960 sevmek ben. YURTTA OLUP BİTENLER talebenin suçsuz olduğu anlaşılmış- tı. İçeridekilerin "güle., güle... Gene buyur.." sesleri arasında İranlı uğur- landı. Giderken bir genç "— İrana gittiğinde, sokaktan ar- mut gibi nasıl toplandığım anlatır- sın" diye seslendi. Gülüştüler; -. Fıstık alacaktı.. Üçüncü grup içeri girdiğinde daha evvel gelenler adeta ev sahibi ol- muşlardı. Gelenleri tezahüratla kar- şıladılar. İçlerinde dublesiz pantalon- lu şişman, güzel yüzlü bir delikanlı vardı. Ağlamaklı gibiydi. Ertesi gün Almanyaya gitmeğe hazırlanıyordu. Merakla sordu: "— Bizi ne yapacaklar , acaba ?.. Ben fıstık alıyordum. Hay almaz o- laydım. Yarın da Almanyaya hare- ket edecektim." Gene gülüşüldü. Hava adamakıllı ısınmıştı. Yeni gelenlerle eskiler bir- birleriyle İyice arkadaş oldular. Gü- neş batmış, 19 nisan salı günü sona ermişti. Toplantı ve Gösteri Yürüyü- şü kanununa muhalefetten sanık 26 kişi Hazır Kuvvet merkezinin rutu- betli koğuşunda, muhakeme edilmek üzere bekliyorlardı. o Talihsiz toplu- luk gittikçe neşelenmeğe başlamıştı. Buraya nasıl geldiklerini birbirleri- ne anlatmağa koyuldular. Fikret Ka- ramuk adında bir vatandaşın kanuna aykırı hareketi pek eğlenceliydi. Ka- ramuk toplanan kalabalığı seyredi- yordu. Sağdan, soldan gelen 'insan seli bulunduğu yerde durmasını im- kânsızlaştırmıştı. O civarda bulunan gaz bombalı polislerden birinin ya- nına gitmiş ve: "— Burada durabilir miyim polis amca?" diye sormuştu. Ondan son- rasını hatırlamıyordu. Zira -yaradılış itibariyle ufak tefekti. Kaldırılıp oto- mobile atılması pek kolay olmuştu. Karamuk, Toplantı ve rüyüşleri kanununda bilir miyim?" kelimelerinin muha- lefet etmek olduğunu böylece öğren- di. Fikret Karamukun hayıflandığı bir nokta daha vardı. Başına gelen- lerin hep annesinin yüzünden geldiği- ni ifade ediyordu. Annesi sabahleyin ilâ da Ninno adındaki Türk filmine bilet alması için tutturmuş, Kara- muk o saatte sinema bileti almak için kuyruktaymış... Yirmi altının içinde bir piyango bileti satıcısı vardı ki, onun buraya getirilmesi diğer pişi katıla katıla güldürdü. Kızılay ve civarın- da seyyar piyango bileti satıcılığı yapan adamcağız kalabalığı görün- ce son derece sevinmiş ve her Za- mankinden fazla bağırmağa o başla- mıştı. Üstelik çekilişe pek az kaldı- ğından elindeki biletleri bitirmek için çabalamaktaydı. Ama hevesi kursa- 15