OLUP BİTENLER C.H. P. “İnönü! Sevgili İnönü!. Geçen haftanın son günü, Milli Ha- kimiyet bayramı Türkiyenin her tarafında hususi bir coşkunluk içinde milletce kutlanırken Ankarada Ata- türkün yattığı Anıt Kabirde, seyre- denlerin gözünü yaşartan bir hadise cereyan etti. Saat, öğleden sonra üçe Bir kafilenin merasim YURTTA dan taşınan bir çelenk vardı. çiçeklerinden yapılmış çelengin üze- rine Atatürkün, bilinen şartlar altın- da elleriyle kurduğu partisinin, Cum- huriyet Halk Partisinin altıoku iş- milletinin, başta gençlik, kendi et- rafında şimdiye kadar misli (ogörül- memiş bir heyecan içinde ve iman dolu halde kenetlenmiş bulunduğunu hissetmesiydi. Nitekim altıoklu çe- lenğin Atatürkün kabrine bırakıldığı saatlerde İstanbulda gençler en bü- yük Türkün kendilerine hitabesini taşıyan beyannameleri dağıtıyorlar - lardı. Bu hitabe şöylş bitiyordu: Bütün bu şeraitten daha elim ve da- ha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaf- let ve dalâlet ve hatta hıyanet için- de bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi omenfaatlerini müs- tevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakrü zaruret için- de harap ,ve bitap düşmüş olabilir. İnönü Anıt -Kabre çelenk koyuyor.. İman lenmişti. Zemin kırmızı, altıok be- yazdı.. Daha altta "C.H.P." ibaresi okunuyordu. Kabrin önüne gelindi- ğinde kalabalığın o başında yürüyen siyah paltolu, beyaz saçlı, vakur ta- vırlı adam ilerleyerek oerlerin taşın üzerine bıraktıkları çelenğin oyerleş- tirilmesirie yardım etti, sonra geri geri gitti ve tazim duruşunda bulun- du. İsmet İnönü büyük kumandanını ve mücadele arkadaşım (partisinin ileri gelenleriyle birlikte 1920 23 Ni- sanının bu kırkıncı yıldönümün- de ziyaret ediyor, beraberce gerçek- leştirdikleri Milli Hakimiyet rejimi- ndin bundan böyle de payidar kalaca- ğı, her tasalluttan korunacağı husu- sunda ona söz veriyordu. Bu sözü ve- rirken güvendiği kuvvet bütün Türk 12 tazelemesi Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini kur- tarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcut- tur." O gün İsmet İnönü, Anıt Kabirden ayrıldıktan sonra doğruca C.H.P. nin Kızılaydaki Genel Merkezine git- ti. Orada kendisini gençliğin ve bası- nın temsilcileri bekliyordu. Milli Mü- cadelenin halen hayattaki bu en bü- yük kahramanı o mücadelenin ma- nasını bir defa daha anlattı ve "İs- tiklâl mücadelesinin o ihtilâli bu ba- kımdan her millet için halde ve istik- balde ders verici bir mana taşımak- tadır" dedi. İnönü sözlerini şöyle ta- mamladı: "Millet olarak bugün de 1920 nin 23 Nisanında Milli Hakimi- yetin kurulduğu günün bütün aşkı ve iradesiyle, heyecanıyla Milli Ha- kimiyetin en son safhası olan de- mokratik rejimin yerleşmesi ve te- kamül etmesi için çalışıyoruz. Bu çalışmanın manası İnsan Haklarım tam olarak gerçekleştirme hedefin- de hülâsa edilmiştir. Demokratik re- jim, dürüst seçim ve İnsan Hakları davasında da İstiklâl Mücadelesinde olduğu gibi tam bir (omuvaffakiyete ermek milletçe oiktidarımız dahilin- dedir. Bu yolda her fedakârlık yalnız vazifedir ve en yüksek şereftir." Salonu dolduran gençler bu sözle- ri coşkun tezahüratla karşıladılar. Bina bir anda "Ya ya ya, şa şa şa, İs- met Paşa çok yaşa." avazesiyle çın- ladı. Zaten bütün bir hafta, boyunca, vatan sathı bu sesle çınlamış ve Tür- kiyenin her tarafından başkente ge- len binlerce telgraf hep bu (mesajı getirmişti. Haftanın başındaki salı günü Ankara sokaklarında başlayan heyecan dalgası şehirden kasabaya, kasabadan köye dört bir köşeye gö- rülmemiş süratle yayılıvermişti. Sevginin bedeli Haftanın başındaki salı (ogünü ili büyük heyecan Ankarada, Kızı- layda kendini açığa vurdu. O gün, saatin 17 yi biraz geçtiği sırada Bul- varın üzerindeki sarı o tayyörlü bir genç kadın boğazını yırtarcasına ba- gırıyordu! " o Vurmayın!. Vurmayın çocuk- lara!. Ne yapıyorlar size?. Ne yap- tılar bu çocuklar size?. Neden vuru- yorsunuz?. Acımak yok mu?." Sonra, ellerini yüzüne okapıyarak hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. Yanında duran lâcivert pardesülü, hiç tanımadığı bir gencin omuzuna başını dayadı. Hıçkırıkları boğazına tıkanıyordu. Birden başını kaldırdı ve ellerindeki coplarla mutad faali- yetlerine devam eden polislere doğru haykırdı: "— Ya ya ya!. Şa şa şa!. İsmet Paşa çok yaşa!. Hürriyet!. Hürriyeti istiyoruz!." Aynı dakikalarda uzun boylu, par- desüsünün yakaları kalkık, sarı bı- yıkları henüz terlemiş, gözleri kıvıl- cım kıvılcım bir delikanlı sayısı be- lirsiz polisin üzerine ağır ağır yürü- yordu. Sağdan soldan inen cop dar- beleri delikanlının ne yüzündeki acı tebessüme, ne de polislerin üzerine yürümesine mani oluyordu. Ellerini pardesüsünün cebine sokmuştu. Sa- ğında solunda polisle mücadele eden kendisi gibi ogençler vardı. e Coplar durmamacasına işliyordu. Her ineni cop bir aksi seda yaratıyor ve "Hür- riyet istiyoruz Paşa" sesleri Yenişe- hirin kalorifer dumanı kokan hava- AKİS, 27 NİSAN 1960