kitabı kapının hemen sağındaki" bir masanın üzerinde küme halinde ya- tyordu. Konuk bu kitapların farkı- na varmamıştı. Zaten kitapların U merkezinde muhafaza edildiğinden de haberdar değildi. Polislerden biri kitapların masada durduğunu göre- rek "İste, biz bu kitapları arıyorduk saten!" diye bağırdı. Bunun .üzerini polislerin isteğiyle bir zabıt tarizini edildi. Polisler CHP. İl Merkezin den ayrıldılar. Polisler giderken Ab- durrahman Konuk "Vali Beye haber verin, bundan böyle buraya polisleri sevkederek kanunların dışına çıkma sin" dedi. Aradan yarım saat geç memişti. Bu arada CHP. İl Merke- zinin etrafını dolaşan polisler azal- iniş. sadece Yüksek Ticaret Okulu nun önünde bir kaçı kalmıştı. CHP İl Merkezinden çıkan oSuputay Ta rım, Erdem Kaşıkçıoğlu ve İlhan Şakrak adında üç Üniversiteli geneli yanına meşhur Bumin Yamanoğlu gelerek talebelere okendileri ile bir- likte gelmelerini söyledi ve genele- alarak Alemdar Polis Merkezine türdü. Burada her üç gencin de üze- ri arandı ve müteakiben üçü de ser best bırakıldılar. Bu hadiseden kısa bir müddet sonra CHP. 11 Merkezi ne polisler tekrar geldiler ve zabitti bazı eksiklikler olduğunu söyleyerek bunu yeniden tanzim edeceklerini bildirdiler. Anlaşılan Vali Bey zapt beğenmemişti. Polislerle bu defa Abdurrahman Konuk ve hem de ge- nel İl İdare Kurulundan Orhan Eyüb- oğlu ile Ekrem Amaç konuştular. Po lisler yeni zaptı hazırlamağa bapla mtşlardı ki birincisinde kullandıkla n ifadeden tamamen değişik bir İfa de kullandıkları görüldü. Bunun üze- rine Abdurrahman Konuk zaptı po- lisin elinden alarak "Buna müsade edemeyiz, kanun dairesi içinde iş gö rünüz. Şimdi ne birinci saptı, ne de ikinci zaptı vermiyorum" dedi ve yu- karıya çıktı. Polisler bu durum kar tısında şaşırmışlardı. Eski bir polis şefi olan Orhan Eyüboğluna dert ya nıyorlar ve zabıt verilmezse ekmek İleri ile oynanacağını o söylüyorlardı İstânbulun perde arkasında kalması nı beceren ve CHP. merkezinde İnö nüyle karşı karşıya gelmek felaketi ne uğradığından beri her çetrefili ise Polis Müdürü İle Şube Müdürle rini sürmesini pek iyi bilen Vali bu kitapların CHP.1l Merkezi tara fından dağıtıldığını ve bu suretle si- yasi faaliyet yapıldığını tesbit ettir- tice çıkmadı. Zaten haftanın sonla rında İçişleri Bakanlığı kendi teşki- lâtına bir tamim yaparak siyasi par- tilerin idare heyetlerinin kendi arala- rındaki toplantılannm" yasak olma- dığım açıklamak zorunda kaldı. Dimdik bir teşkilât Bütün bu maceralardan sonra bu haftanın başında CHP. hem parti olarak, hem teşkilât olarak dimdik ayaktaydı ve işin eğlenceli tarafı» omaceraların bağlamasından evvele nazaran bin misli kuvvetliy- di. Hadiseler sadece azimleri bilemiş, başta İsmet İnönü, milletvekillerinin, Genel Merkezin kararlı, sabit ve de- vamlı tutumu herkese örnek olmuş- tu. Tarafsız vatandaşlara gelince, içlerinde hâlâ C.H.P. ye karşı şüphe besleyenler adeta ihtiyarlarının dı- şında osempatilerinin o istikamete tevcih olduğunu o hissetmişlerdi. Ne İnönü 76 senelik hayatında bugün malik bulunduğu sevgi oşahikasına erişmiş, ne de C.H.P. nin taraftarları bu derece artmıştı, İnönü de, C.H.P de altın devirlerini' yaşıyorlardı ve elbette ki bundan dolayı Demokrat- ların en büyüklerine omedyunu şük- ran olmaları bir hakşinaslık icabıydı. se Artık her şeyden şüphe edilebilirdi, bir tek şey müstesna: İlk seçimlerin -hangi şartlar altında yapılırsa ya- pılsın- C.H.P. tarafından kahredici bir farkla kazanılacağı! Törenler Açık Yollar.. Şahane oCadillac İstanbul - İzmit asfaltını ME sert bir viraj a- Menderes Kocaelinde konuşuyor YURTTA OLUP BİTENLER larak sağa kıvrıldı. | İtinayla hazır- lanmış takın altından süzülerek geç- ti. Gözleri takta yazılı vecizeye ta- kıldığı zaman muhakkak ki Beyfen- dinin son derece cam sıkılmıştı. Ta- kın üzerinde kırmızı iri harflerle ya- sılmış şu ibare yardı: “Yolunuz açık olsun!.." Tak ile deniz arasındaki mesafe ancak 300 metre kadardı. Şahane Câdillacı bir çok otomobil takip edi- yordu. İstanbulun ünlü Demokratla- rm, en muteber V.C. lilerini taşıyan Arabalar kırmızı iri harfli takın al- tından birer birer geçtiler ve mutlu azınlik ayni cümleyi okudu: "Yolu- nuz açık olsun!. Başbakan Menderes ve beraberin- dekiler -bu sefer nedense kudretli İçişleri Bakanı yok Yarımca mev- iinde Amerikan şirketlerinden bi- riyle müştereken, kurulacak rafineri tesislerinin temel atma merasimine gidiyorlardı, Hava güzel, tertibat iyiydi. Üstelik (takvimler 23 nisan 1960 ı gösteriyordu. Bütün İzmit Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayrama münasebetiyle yollara (dökülmüştü. Menderesin görmeği arzu ettiği ka- labalık adetâ istenmeden toplanmış- ti. Ancak güç olan bir şey vardı ve İzmitli Demokratları bu hal hakika- ten müşkül durumda birakmıştı. R fineri tesislerinin kurulacağı yer şeh- re bir hayli uzaktı. Halk 17 kilomet- relik bu yolu yaya yürümeğe pek is- tekil görünmüyordu. O sabah, İzmit D.P İl Başkanı Süreyya Sofuoğlu bu yüzden pek er- ken kalktı. Daha gün ışımadan Be- lediye binasında kira ödemeden o Tasvip edilmemenin azabı