durdu. Ancak trafik memurunun bu işaretine lüzum kalmamıştı. Otomo- bildekiler (oPaşayı ve yanındakileri görünce frenlerine bütün kuvvetle- riyle basmışlar ve acı fren sesleri Bulvarı kaplamıştı. İşte ne olduysa bu sırada oldu.. İnönü ve beraberin- dekilerin etrafını bir kaç saniye için- de binlerce genç sarıverdi. Gençler bağırıyorlardı: "— Ya ya ya.. şa sa şa... İsmet Pa- -a sok yaşa!.." C.H P. Genel Başkam bir anda bin- lerce kişinin arasında kalmış, trafik tıkanmış, daha binlerce Ankaralı "Paşa geçiyor.. Paşa geçiyor" çığlık- larıyla Kızılayın ortasında beliren sevgi hâlesine katılmağa başlamışta Kalabalık her geçen dakika artıyor- du. Her geçen dakika çember büyü- yor. "Hürriyet isteriz.. Hürriyet, hürriyet.." avazeleri Kızılaydan ge- nişliyen daireler halinde (o Sıhhiyeye, Bakanlıklara, Kavaklıdereye ve Çan- kayaya uzanıyordu. Otuz metre genişliğindeki yol bin- bir güçlükle yirmi dakikada aşıla- bildi İnönü kalabalıktan ogörülmez hale gelmişti. Genç, ihtiyar, kadın, erkek, bocuk binlerce Ankaralı han- çerelerini oparalarcasına o bağırıyor- lardı: " — Hürriyet, Hürriyet Hürriyet.." İş Bankasının kapısına varabilen İnönü içeri girdi. Halk kapıdan ay- rılmıyordu. Hep bir ağızdan "Dağ başını, duman almış" marşını söyle- meğe başladılar. Malüm düdük sesleri işte bu sıra- kulakları paralayıcı cayırtı- ları arasında yetişti. İş Bankasının önünde duran kalabalığın arasına kıyasıya girdi ve acı bir fren yapa- . İçinden ellerinde hayatımıza son zamanlarda pek faz- la sokulan bir âlet cop bulunan po- lisler boşandı. Coplar muntazam fa- sılalarla inip kalkmağa başladı. Ka- labalığın (odağıtılmasına (o çalışılıyor- du. Polis ve İnönü Sevgisi bir kere daha karşı okarsıya gelmişti. Cop, vazifesini kusursuz yapıyordu. Ne var ki kalabalığı dağıtmak mümkün değildi. İtilen, kakılan, başlarına cop yiyen Ankaralılar yerlerinden kımıl- damıyordu. Ruletin bilyası... Daha sonra copların "rulet oyunu" başladı. Kendiliğinden bir döner daire teşekkül etmişti. Bu modern ruletin bilyası kimin önünde durursa o, yaka paça sevimli gri kamyonetin içine atılıyordu. Manzara doğrusu görülecek şeydi. Havada uçan deli- kanlılar bir kaç saniyede gri kam- yonetin içinde okayboluyorlardı. Se- 14 Modem fıkralar Adam, şehrin en pahalı lokantasına girer. Mükellef bir yemek ısmarlar Havyar, ıstakoz, beyaz şarap, ızgara et, Brüksel lahanası, kırmızı şa- rap, enginar, kaymaklı ekmek kadayıfı, meyva.. Arkadan sekeri az, kah vesi çok bir de kahve içer. Garson, arzu ederse Fransız likörü verebilece- ğini söyler. Adam onu da yuvarlar ve hesabı ister. Hesap geldiğinde fa- turayı eline alıp bakar: 184 lira 30 kuruş. Cebinden sükunetle Ulus gaze- tesinin 19 Nisan 1960 Salı tarihli mn çıkartır, tabağın üzerine bırakır ve hovarda bir tavırla "Üstü kalsın! Adamı garson yere kadar eğilerek selamlar, metrdotel koşarak ka- pıyı açar! * Vakit ahşam. Yemek yenmiştir. Baba koltuğunda gazetesini okumakta- dır Anne dikiş diker. Evin onaltı yaşındaki oğlu giyinmiş, süslenmiş püslenmiş arzı endam eder. Arkadaşlarıyla buluşup sinemaya gidecektir Acaba müsaade edilir ! Baba hiddetle elini dizine vurur. Bayır, müsaade yoktur! Gece sine- maya gimek de ne demektir? Oğlu, dünyamın değişmiş bulunduğunu, artık onaltı yaşındaki erkek çocuklara delikanlı muamelesi yapıldığını, bütün arkadaşlarının cuımar- tesi geceleri sinemaya gidebildiklerini hatırlatır. Baba haykırır: "Şu ka bir adım Oğul sakin cevap verir: ok rica ederim baba, meseleyi Kayseri hadisesine çevirmeyelim!.. Ve kapıyı açıp, çıkar pının eşiğinden öteye atamazsın!" İki Mülkiyeli satranç oynamaktadır. Vaziyet kritiktir. Biri. Şahma mü- nasebetsiz bir hamle yaptırır. Rakibi müsamahakar, gülerek kendisini bakar: — Dikkat et! Böyle devam edersen, seni ben bile kurtaramam'!" * Son günlerin meşhur zatlarından birinin hanımı berbere gider. O akşam- ki balo için cazip bir baş istemektedir. Koltuğa oturur, berbere sorar caba nasıl bir baş yaptırsam? Diba mı, yoksa Caravelle mi? Berber bir kahkaha atar: n man hanımefendi, onların modası geçti. hamit başı yapıyoruz.." Şimdi, herkese Abdül- vinilecek husus şuydu: Herşeye rağ- men gri kamyonetin sahipleri istiap a H.P. Genel olabilmişlerdi. C. Merkezine gidilecekti haddine azami dikkati gösterdiler. - — N K t dol id > Ama ne mümkün?. Binlerce Anka- pmıyıci dolunca yoldan göçmepe ralı, Paşalarım bırakmıyordu. Biraz eğin ve kemi yl ei a daha beraber bulunabilmek için di- masın taksiler durduruldu. Kendile- diniyor, didiniyorlardı. Copların sa- rine kamyonette yer kalmayan rulet hipleri bu sevgi çemberinin içinde talihlileri bunların içine dolduruldu dansetmeğe (| başlamışlardı. & Arada — > leti hızlı döndüğü sırada yakalıyabildikleri bir kaç ki- nonu, Tulelin en hızı donduğu SI- şiyi (o otomobillere atıp bilinmeyen bir rada bankadan çıktı. Artık coplar da vazife, görernez, hale gelmişte. İnö- nü Sevgisi copları bir kere daha mağ- lâp ediyordu. CHP. Genel Başkam ve beraberindekiler Kızılaya (odoğru yürümeğe Oo başladılar. (o "Hürriyet.. Hürriyet.." diye bağıran Ankaralılar da peşinden gidiyorlardı. Sıhhiyeden Kızılaya kadar bütün yollar otıkan- yere gönderiyorlardı. Nihayet İnönü bir otomobile binebildi. Bir saattir açılmayan trafik birkaç dakika için- de düzenlendi. Siyah otomobil İnönü ve beraberindekileri Hürriyet, Ada- let sedalarının arasında aldı götürdü. Fakat Kızılaydaki emniyet terti- batı daha uzun müddet orada kaldı. Bollerinde gaz bombası bulunan ya- mış, kalabalık alelacele gönderilen ya ve süvari polisler . kaldırımların Hazır Kuvvet Ekibini eritivermişti. kenarında dolaşıyorlardı. O gün Ve- il My belleri. asılı nezuella Büyük Elçisinin Balin Ote- gözyaşartıcı. bombalara ellerini uza- linde bir daveti vardı. Davete icabet tamadılar. İnönü ve beraberindeki i eden kordiplomatik evvela muazzam AKİS, 27 NİSAN 1960