içinden P U Her şey gösteriyor ki D.P. bir put yaratmanın peşin- dedir. Son haftalar içinde Çukurovada cereyan eden hadiseler ve o bahaneyle Radyoda yapılan çirkin edebiyat bütün gözleri açmış olmalıdır. Fütursuz İkti- dar, devletin bütün vasıtalarını o istikamette seferber etmiş, başka mevzularda hiç adeti olmayan plânlı, prog- ramlı ve tertipli bir gayreti son haddine çıkarmıştır. Şe- hirlere resmi makamların zoruyla kurdurulan taklara ve sokaklara astırılan bantlara yazılmış dövizleri oku- mak, mikrofonların başına yerleştirilen spikerlere söy- letilen cümleleri dinlemek hadisenin mahiyetini anla- maya yetmelidir. Bir hakikat hiç bir şüphe kaldırma- yacak şekilde ortadadır: Yalnız demokratik rejimimi- zin değil, Cumhuriyetimizin de bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Bu noktama ötesinde, hangi sebep- le olursa olsun, gözleri kapalı tutmakta devam etmek tarifsiz ıstıraplarla dolu bir istikbale vatanımızın ka- pılarını aralamaktan başka mana taşımaz. Vazife duy- gusuyla ve memleketçi hislerle silkinmeleri, put imali yolundaki çalışmalara derhal son vermeleri gerekenle- rin başında, şu anda, elbette ki büyüklü küçüklü De- mokratlar gelmektedir. Haftanın Hareketlere sathi olarak bakıldığında, bir puta sa- hip olmanın D. P. için artık tek kurtuluş çaresini teş- kil ettiği zehabına kapılınabilir. 1950 den beri ilk defa- dır ki D.P. seçmen önünde verilecek imtihana elinde en ufak şansı kalmamış halde girmektedir ve 1960 1ın büyük hadisesi budur. On senelik bir iktidar devresinin ' kaydetmekte ve bu devre boyunca ele geçiril- miş inanılmaz imkânların -maddi, manevi- heba edil- mesi karşısında yüreklerde ezadan başka şey bulunma- maktadır. D. P. nin ondört yıl boyunca hakiki bir me- haretle kullandığı propaganda silahı mukadder akıbe- tine uğramış, bugün fayda sağlamaz hale gelmiştir. İk- tidardaki ekibin bütün Kalkınma ve Nurlu İstikbal nutuklarının dudaklarda acı bir tebessümle dinlenme- sinin sebebi budur. Bilanço ne saklanacak, ne üzerine tekrar yaldız vurulacak durumdadır. Seçimlere İcraat ile girmek imkanını kaybetmiş D. P. bir put ile girme- ği son koz addetmektedir. Halbuki bu, propagandanın D. P. liler arasına tevcih edilmiş yeni şeklinden başka şey değildir. Cumhuriyetimizin otuzaltı yılını geride bıraktığı- mız şu sırada iktidarın bir partiden öteki partiye geç- mesi belki -belki pek, ama pek ufak bir klikin dışında- hiç kimse için felaket teşkil etmez. Demokratik rejimin esası, zaten, iktidarın partiler arasında el değiştirme- sidir. Esası ve fazileti.. İktidar el değiştirecektir ki gelen orada kalmanın tek imkânını gideni aratmama ta görsün. Ona göre davransın, ona göre çalışsın. Fe— laket, iktidarın bir partiden bır putun eline geçmesi- dir. Memleketlerin mukadderatına putlar kayıtsız ve şartsız hakim oldular mı, putların kendi partileri da- hil, topyekün milletin başına açılacak gailenin haddi hesabı bulunmadığı yakın tarihin misalleriyle sabittir. İki Dünya Harbinin arası, put imalatı için kulla- nılan fenni usulü bir reçete halinde kitaplara geçirmiş- tir. İki Dünya Harbinin arası göstermiştir ki gaflet, put namzetlerini küçümsemekle başlıyor. Almanyada "Küçük Onbaşı"nın, İtalyada "Farfaracı Gazeteci"nin AKİS, 13 OCAK 1960 T nelere muktedir olduklarını, en yakın arkadaşları dahi bunlar putlaşma gayretleri içindeyken görememişler, sezememişlerdir. Bunun sebebi, iktidar hırkasının en mahdut vasıflı insanlara dahi hayret uyandıracak bir kudret vermesi ve beşerin zaaflarının o hırkayı sırtına geçirmiş kimselerin yardımına koşmasıdır. Beşer zaaf- ları üzerinde oynamak, o tuşlardan ses çıkarmak sır- tında iktidar hırkası taşıyanlar için öylesine basit, Öy- lesine kolaydır ki.. Gaflet, bir gün elbette sona eriyor. Ama gafletten uyandığınızda görüyorsunuz ki, küçüm- sediğiniz adam artık bir puttur. Hitlerin rejimi tahrip ameliyesine bir meşruiyet vermek için -o tarihte seç- men ekseriyetinin reyini alamadığı halde — Başbakan olarak iktidardaydı- tertiplediği son seçimlerde dağlar- da ateşler yaktırarak ortalığa bir Walhalla havası ver- mesini "Ne soytarılık. " diye fazla umursamaksızın seyredenlerin aklı tecrit kampları kurulduğunda baş- larına gelmiştir. Bugün İngilizler Adenauer ve arka- daşlarına her kızdıklarında, onların Hitler gibi, aslın- da vasıfları pek mahdut ama pervasız ve cüretkar bir psikopatın eline koca Almanyayı göz göre — göre terkettiklerini istihfafla belirtiyorlar. Kim bilir belki de Almanların, putlaşma gayretlerinin ancak işin ba- şında önlenebileceği hakikatini öğrenmeleri için Hitler faciasını yaşamaları gerekiyordu. İngilizlerin, dersle- rini Cromwell'den almış olmaları gibi. Her halde ihti- yar Hindenburg'un gafleti, Von Papen tipindeki -Hit- ler'i ciddiye almayan- politikacıların dalâleti, — Ade- nauver'in temsil ettiği aydınların çekingenliği ve Wal- halla havasına kapılan Basının desteği "Küçük Onba- şı"yı yıkılması için dünyanın uğraşması gereken bir put yapıp çıkmıştır. Türkiyede put imali peşinde olanların gayretleri bir netice verecek midir? Bu bir sualdir. Herkes şart- ları bahis mevzua kimselerin şahsiyetini, memleketin bünyesini, oyunda rolü olanların temayüllerini kendi terazisinde ölçtükten sonra bir neticeye varabilir. Hiç bir teraziye lüzum hissettirmeyen hakikat bu gayret- lerin en ölçüsüz şekilde sarfedildiği ve hedefe — doğru hızla ilerlendiğidir. Göğsüne yaftalar taktıkları oğulla- rını kurban etmeye kalkan fanatiklerin belirmesi, küt- lelerin isteriye kapılması, batının propaganda tekniği ile şarkın en iğrenç dalkavukluğunun bir araya geti- rilerek bir afyon hapı halinde — millete yutturulmaya çalışılması kulaklarda derin akisler bırakması gereken tehlike çanlarıdır. Bütün bir devlet mekanizması bir istikamette harekete geçırıhrse bunun hiç bir netice vermeyeceğini sanmak, “milletin basireti", — "halkın olgunluğu", "gençliğin ruhu" gibi klişelerin arkasına sığınarak küçük parmağı kaldırmamak, particiliğin kara bezini gözlere sarmak bile bile oyana — gelme demektir. Çanlar o şiddette çalmaktadır ki bunları duymamaya imkan yoktur. On sene evvel akla hayale getirilmeyecek vak'alar bugün, gözlerimizin — önünde cereyan etmektedir. Milletimizi seviyorsak, memleketimizi seviyorsak, hatta put yapılmak istenilen kimseyi seviyorsak -zira her put, sonra mutlaka kırılır- bu gidişe mutlaka dur demeliyiz. Dur deme kudretimiz bugün vardır. Yarın kalmayabilir.