YURTTA OLUP BİTENLER set mücadelesini spor gözüyle göre- bilirdi. Ama bir takım kimselerin ne kadar favullü — oynadıklarını da ga- zeteciler görmüşlerdi., - Eğer metin valiye verilirse arkadan “"şıp diye" bir yayın yasağı i. İki cami arasında kalan Taşman yeniden İnö- nünün evine telefon etti. taraftan sıkıştırıyordu. Taşman, ga- zetecilerin endişesinden bahsetti İnö- nünün evinden şu cevap geldi: Metin, valiye, şerefine tevdi olunduğu belir- tilerek verilirdi; neşir yasağı gelir- se gazeteciler bu hikâyeyi de yazar- lardı! İstanbulun tecrübeli muhabir- leri oyunun böylesine açık oynanma- sına kızdılar ama, neşir yasağı haki- katen gelmedi. Değişik hava Aslına bakılırsa, havaya İnönünün evinde daha doğru bir teşhis kon- Bu suretle, açılan siyasi mücade- lenin tek favulü Radyonun kullanıl- ma tarzı oldu. Başbakanın cevapları üstüste anonslardan sonra Radyoda o kunduğuna göre hiç olmazsa bu ce- vaplardan önce İnönünün sözleri din- leyicilere bildirilseydi, İnönünün ta- biriyle "mücadele hem daha tatlı, hem insani usullere daha uygun" o- lurdu. Fakat sinirler ve favulle de ol- sa bir üstünlük temini gayreti o ka- darına müsaade etmedi. Ama, ha- kem mevkiindeki millet favülü gör- dü ve Radyo kullananlara değil, aley- hinde kullanılanlara karşı sempati yarattı. Pazar günü radyolar, sa- at 15 de Menderesin İnönüye ce- vabının okunacağını tekrar tekrar bildirdiler. Saat 15'de "Cevap biraz sonra okunacak" dendi. Saat 15.15'de 15.30 için randevu verildi. Bu tehir derhal, İnönünün telefonda dinlediği İnönü insan seli ortasında Halk için, halkın kucağında muştu. Hava değildi. "neşir yasağı havası" Nitekim, emniyet kuvvetleri de her yerde İnönüye yardımcı dav- randılar. Bu anlayışlı davranış hem tadsız hâdiselerin cereyanını önledi, hem de vatandaşların hoş yere sinir- lenmelerini, asapların gerilmemesini sağladı. "Suıkast tertipleri" bu defa bahis mevzuu bile — değildi. Böylece, idare makamları vazifelerini gerekti- ği gibi yapınca çapulcu kütlelerin ortaya çıkmadığı — açıkça belli oldu. Bütün seyahat boyunca en küçük bir hâdise olmadı. Gerçi C. H. P. li- ler Genel Başkanlarını --Uşak tec- rübesinden sonra- gerektiği gibi mu- hafaza için bütün tedbirleri aldılar Ama, polis iyi çalışınca hiç bir ted- bire lüzum kalmadı. 10 nutkunun Menderes üzerindeki tesi- rine atfedildi. Başbakan en — ziyade "Dünyanın başa yıkılması" mevzuu- na alınmıştı. Nitekim bu — haftanın başında radyolar Menderesin o nok- taya verdiği cılız cevabı da yayınla- dılar. Cevap, D . Grubunun "tat- min edilmeye hazır" mensuplarını bi- le tatmin etmedi. İnönü, başını almış gidiyordu. Pazartesi gecesi, uyuyamıyordu, söylemek kolay değil- di ama, her halde Mebusevlerindeki Ayten sokağın 20 numaralı evinde, sağ üst köşedeki pembe perdeli oda- da beyaz saçlı bir adam, yüzünde ifadelerin en huzur — vericisi, mışıl mışıl uyuyordu. Bu, İsmet İnönüydü. Ankarada kim V. C. İsim imalâtçılığı (*Ienel seçimlerin eşiğine yaklaşmak- ta bulunduğumuzu iktidara men- sup yetkili ağızların dahi inkara yel- tenmedikleri şu günlerde, içindeki kaynaşmalar zaptolunmaz bir hale gelen D. P. nin fazla medet umduğu, hakikatte son derece semeresiz pro- paganda vasıtalarından biri, "V C. ye iltihaklar" adını taşımaktadır A- deta mahşer gününde iyilik ve şer kuvvetleri arasında cereyan edecek nihai mücadeleye hazırlanır bir gay- ret içinde görülen D. P., borazanı ha- line getirdiği ve — millet beslenen Devlet Radyosunu, lâtçılığına memur etmiştir V. C. nin hikâyesi malümdur İkti- darın Başı, 1958 de Uşakta meşhur konuşmasını yapmış, kısa zamanda yıpranan ve itibarını kaybeden D.P. yi, parlak bir isim arkasına sakla- mak hayaliyle Vatan Cephesi fikrini ortaya atmış ve millete kucağını aç- . Açılan kucağa ilk düşen ve 1 numaralı V.C. mensubu olmak unva- nı ve şerefini iktisap eden, siyasi is- tikbaline o zaman fazla ümitler bağ- lanan C.H.P.nin genç İstanbul İl Başkanı Hüsnü Zeki Söylemezoğluy- du. Söylemezoğlunu birçok sıfatlı zo- raki politikacı Kemal Aygünün açtır- dığı V. C. Ocakları takip etmiş, arka- sından da Devlet Radyosu komedya- ya iştirak ettirilmişti. Bir taraftan da D. P. Genel Merkezi teşkilâtı ta- mim tufanına boğmuş ve her ne pa- adam ayartıl- Henüz ana Trahmi havada uçan Öölülerin, esasen D. P. de bulunanların veya C. H. P. ayrılmayı — akıllarının — vandar dahi geçirilmemiş olanların V. C. ye iltihak ettirdikleri zamanla or- bulmuş ve gulumsemeye başlamıştı arıklı e! — "'in çilesi 957 de, milletin ekserıyetı Muhale fete rey vermiş olmasına rağmen mesaisini D. P. borazanlığına vakfe- den Devlet Radyosunun okuduğu bü- tün isimlerin imalât olduğunu iddia etmek, hakikate uymaz. O tarihlerde yapılan tetkikler, namlarına telgraf gönderilenlerden © 80 inin, 1950 den önce bilfiil D. P. de çalışmış oldukla- rını aşikâr kılmıştı. Köylü vatandaşın haberi olmadan isimlerinin muhtarlar veya D. P. Başkanlarınca V. C ye gönderilmesi en yaygın usullerden biriydi. İstediği kadar, "Nasıl iştir. bu? an, ya- lan!" 'diye bağırsındı, sesini kime du- AKİS, 13 OCAK 1960