BAA GS Gazeteciler İyi ruh haleti Saçları ak ve dinç adam karşısın- daki bıyıklı genci şefkat ve dik- kat dolu bakışlarla bir müddet sey- rettikten sonra yüzü güldü. İntibaı çok müsbetti. "Çok memnun oldum" dedi "Sıhhat ve iradenizi koruyun" Geçen hafta sonlarında bir gün- dü. Hâdise artık Parkotel adım ta- şıyan Toptaşı — cezaevinin avukatlar odasında cereyan ediyordu. Ak saçlı dinç adam İnönü idi. Karşısındaki genç cezaevinin üç gündür misafiri bulunan Şahap Balcıoğlu... İnönü genç gazeteciyi "iyi ruh haleti” için- de görmekten pek memnun olmuş- tu. Dava adamlarına elbette moral DN gelen Şahap her zamanki gibi neşe- liydi. Yanında solgun yüzlü karısı Necla Balcıoğlu vardı. Adliye kori- dorlarını — meslekdaşlar, dostlar, va- tandaşlar doldurmuştu. Bu kalabalık saat 9 dan beri "hapse girecek gaze- i bekliyordu. Ama bir başkası Bakanı Esat Budakoğlu - çıkageldi. Budakoğlu saat 9.15 de doğru Cumhuriyet Savcısının — oda- sına geldi. Durgundu. O gün koridor- ları dolduran vatandaşlar içinde bu iki şahsı pek tanımayanlar şaşırabi- lirlerdi. Şahap hapishaneye girmeye- cekmiş gibi neşeli, Adalet — Bakanı bakanlık koltuğunda değilmiş — gibi düşünceliydi. Bu sırada gazeteciler- den müteşekkil bir heyet Bakanla görüşmek istedi. Maksatları arkadaş- Şahap Balcıoğlu cezaevi kapısında arkadaşlarıyla "Bir işin icabı yapılmalıdır..” yüksekliği yakışırdı. "İdealleri ko- rumak" lâzımdı. İnönünün Balcıoğ- luna verdiği bir öğüt de "Sıhhat ve iradenizi koruyun" oldu. Türkiyenin sağlam iradeli vatandaşlara ihtiyacı vardı. İkbal, mevki, para, — tazyik, tehdit ve hapis... Sağlam — iradeler karşısında bu silâhların değeri kal- mıyordu. Neşeli bir adam Şahap Balcıoğlu elbette bu sağlam iradelilerin en — başta gelenlerin- dendi. Bütün yaşayışında, meslek hayatında, dış tesirler önünde bir nebze dahi tereddüde kapılmamıştı. Kendisini tanıyanlar geçen hafta başında, Salı günü sabahı bu kanaat- lerini daha da sağlamlaştırdılar. O gün tam saat 9.45 te Sirkecide Bü- yük Postahane üstündeki Adliyeye 22 larının Sultanahmet cezaevinde tırılmasını temin etmekti. ya- Ama Savcılığın kapısında yarım saat bekledikleri halde iki defa hu- susi kalem müdürü ile görüşebildi- ler. Müdür iki defasında da, tek şey söyledi. Vekil bey meşguldü. Biraz sonra kendilerini kabul — edecekti. Halbuki "biraz sonra" — Budakoğlu, Sebati Yalçınla odadan çıktı. Savcı- lıkta kaldığı müddetçe bazı hakim- leri kabul etmiş ve görüşmüştü. Ga- zeteciler hemen etrafını alıp dertle- rini anlattılar. Bakan Savcının müm- kün olanı yapacağını söyledi. Ama gazeteciler hemen orada Savcı Yal- çından "mümkün olanın" hiç bir şey yapılamıyacağı olduğunu öğrendiler. Arkadaşları Sultanahmet Cezaevin- de yatamazdı. Bu mümkün değildi. Bütün bunlar olurken Şahap sakin ne- şeli ve emin halinimuhafaza ediyor- du. Dışarda ise kalabalık daha da art- mış Babıâli Mmensuplarının yanı sıra CHP İl İdare Kurulu üyeleri ve halk koridorları doldurmuşlardı. Mu- amele ikmal edilince beş otomobillik bir kafile Şahap Balcıoğlunu Üskü- dar Savcılığına kadar götürdü. Ora- dan da 16 aylık son durağa -Toptaşı Cezaevi- varıldı. Parkotel ptaşı Cezaevinin -yeni adı Park- otel- müdür odasında Şahap ve dostları vedalaştılar. Eşi Necla Balcı- oğlu hıçkırıklarını — tutamıyordu. Haklıydı da... On altı aylık ayrılığın kapısı şu anda üzerlerine kapanıyor- du. Kimse göz yaşlarını saklayama- dı. Hapse girecek gazeteci teker te- ker herkesi teselli etmeğe çalışıyor- du. Metin ve sağlamdı. na birden bire Pulliam geldi. o birini yazmaktaydı ve şaşılacak şey, bu adam hapse atılmadığı halde A- merikada her şey bizden — düzenli gidiyordu. Buna rağmen Şahap Pul- liam'la kafasını fazla meşgul etme- di. Orası Amerikaydı, burası Türki- ye. Orada Basın hürriyeti kazanıl- mıştı. Burada mücadelesi yapılıyor- du. Hürriyet mücahidi Hüseyin Ca- hidin "Bir işin — icabı yapılmalıdır" sözünü hatırladı. Mücadelenin icab- meğe çalışmıştı.. Şimdi de hapse girmesi iktiza edi- yordu ve işte rahatça korkusuzca gi- riyordu. Yeni hayat ahap ikinci kısımda bir koğuşa ve- Şrılmışti. Yepyeni bir muhit karşıladı. Herkes son derece yakın- "Allah kurtarsın" koğuşunda bulunan 12 kişi arasında, iki de gazeteci vardı. Bunlardan biri Necip Fazılın bir zamanlar çıkardı- ğı Büyük Doğu mecmuasının, diğeri Hür Fikir gazetesinin mesul müdü- rüydü. Balcıoğlu — mizacı dolayısıyla hemen muhitine ısındı ve cezaevinin havasına çabucak — alıştı. Etrafına toplanan diğer mahkümlarla bol bol sohbet ediyordu. Hapishanede kulla- nılan tabirleri çabucak öğreniverdi. Dışardan yemek istemiyordu. Derhal Cezaevi kütüphanesini zenginleştir- mek, müsamere tertip etmek gibi kültürel hareket plânları çizilmeğe başlandı. Bu yolda diğer mahküm- lardan kendisine yakın yardımcılar çıkıyordu. İstikbal hakkında en ufak bir tereddüdü yoktu. Muhitine fay- dalı olmak için çalışma imkânı da bulursa on altiı aya çabuk geçece- ğine emindi. AKİS, 13 OCAK 1960