Röportaj B.M Ellerini ikide bir hohlayarak ısınmağa çalışan, kasketi hafifçe yana kaymış, şayak paltosunun akaları kalkık, esmer adam, vücudunun ağırlığını sağ ayağın- dan sol ayağına aktardı. Yanında hemen hemen aynı kıyafette iki kişi daha vardı. 3 kişinin birkaç saatten beri bekledikleri belliydi. Ayakta durmaktan yorulduk- ları her hallerinden anlaşılıyordu. Hafifçe çiseleyen yağmurun vıcık vıcık ettiği as- faltta, kayan otomobillerden bazıları -Bir çoğu hususi ve son modellerden- Büyük Millet Meclisinin milletve- killerine ait olan kapısında duruyordu. Her duran oto- mobil bu üç adamı fazlasıyla alakadar ediyordu. Oto- mobilden inen milletvekillerine bakıyor, onları gözle- riyle giriş kapısına kadar takip ediyor ve gelen yeni otomobilleri tetkike koyuluyorlardı. Bekleyen üç adamın yanına bir genç sokularak, ortada durana " — Kimi bekliyorsun ağa" diye sordu. Kasketini düzelten ortadaki, genç adama sertçe: "— Neden sordun? diye cevap verdi. Polis misin?" — Hayır gazeteciyim." Kasketli rahatlar gibi bir hareket yaptı ve çekinmeden konuşmağa başladı. ” — Sivas milletvekillerinden Hasan Değeri bekli- yoruz. Tam 3 g ndu buradayız. Bir türlü bulamadık. Tanırmısın sen Hâdise geçen haftanın ortalarında Ankara Palasın Meclise bakan kapısı önünde cereyan ediyordu. Bek- leyen 3 adamdan ortadaki Sadık Timisi adında bir Si- vaslıydı. Sivasın Timisi kasabasından gelmişti. Yanın- daki arkadaşları ise birkaç seneden beri Ankarada bu- lunan Timisin hemşerileriydi. Suali soran genç de KİS muhabiriydi. Sadık Timisili Sivastan Ankaraya gelmişti. Renç- perdi. Ankarada iş bulacak, çalışacak para kazanıp yazın Timisiye tarlasının başına dönecekti. Ankarada tanıdığı tek adam Timisililerin milletvekili olarak Mec- lise gönderdikleri Hasan Değerdi. 2 gün Meclisin kabul Salonuna gidip hemşerileri müilletvekilini çağırtmışlar ama bir türlü bulduramamışlardı. Bu sefer Meclise gi- rerken yakalamağa çalışıyorlardı. Yolunu çevirecek ve seçmen olarak dertlerini anlatacaklardı. Timisi ve ar- kadaşları Sivas milletvekilini o gün de bulamadılar. Zira Meclis geçen hafta çoğunluk kalmadığı için ekse- riya erkenden dağılıyordu! Çiseleyen yağmur biraz hızlanmıştı. Üç Sivaslının biraz ötesinde şişman bir adam Buda heykeli gibi sükü- netle bekliyordu. Filizi şapkalı, eski fakat temiz, ba- lık sırtı kahverengi paltolu şişman bir Buda.. Elindeki yarılanmış Bafra sigarasını endişesiz nefeslerle bitir- meğe çalışıyordu. Çamurlanmasın diye pantolonunun paçalarını kıvırmıştı. Sorulan suallere istifini hiç bozmadan cevap verdi. M . "— Sizin de mi bir milletvekiliyle işiniz var?" önünde Yoo, hayır Burada durmak yasak mı? Ya- saksa gideyim." "— Hayır, ben sadece sordum. Neden bekliyordu- nuz isminiz nedir?" "İsmim Süleyman seler. Niye bunları soruyorsu- T nuz Süleyman Selere AKİS muhabiri durumu anlattı. Bir işportacı olan Seler o günkü işini bitirmişti. İşpor- tasını toplamış, Meclisin önünden geçerken de merak- lanmıştı. Seyretmek için beklemeğe başlamıştı. Meclise gireni çıkanı, Bakanları milletvekillerini seyrediyordu. Vakit öldürüyordu. Bir saattir bu ağacın altındaydı. Belki bir saat daha bekliyecekti. Süleyman Seler bir Buda sükünetiyle temaşasına devam ederken Gri-Yeşil skoç pardesülü, uzun boylu, ayağındaki Amerikan ayakkabıları en az 43 numara olan çok şık bir genç, polislerin sıkı sıkıya kontrol et- tikleri Meclis parkının ön kapısına yaklaştı. Polisle bir kaç kelime konuşta ve içeri girdi. Acemice etrafına bakındı. Daha sonra milletvekilleriyle konuşmak için kabul salonuna giden kapıya doğru yollandı. adam Darüşşafaka takım — oyuncularından milli basketbolcu Şevket Taşlıca idi. Vatani vazifesini apmak üzere Yedek Subay okuluna gelmişti. Meclise bu iş için geliyordu. Bursa milletvekillerinden Müfit Erkuyumcuyu görecek ve talebelik devresini İstanbul- daki okullardan birinde yapabilmesi için yardım istiye- cekti. İç kapıdan girdiği zaman Meclis hademeleri "Ta- mam.. Ziyaret bitti.. diğerleri yarın gelsin.." diye bağı- rıyorlardı. Kabul salonuna birkaç basamak merdiven- le bağlı olan küçük salon doluydu. Bekliyenlerin hemen ekserisi kasketli vatandaşlardı. Meclis hademelerinin ba- ğırmalarına aldırmadan beklemeğe devam ediyorlar- dı. Saat 15 olmak üzereydi. Umumi heyette yoklama başlamıştı. Kasketli vatandaşlara Meclis hademeleri bunu izaha çalışıyorlardı. Ama nafile... Onlar bir kere birkaç polis kordonunu aşıp buraya kadar girmişlerdi ve bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Nihayet işe polis müdahale etti. Milli basketbolcu Şevket Taşlıcanın Müfit Erkuyumcuyu görüp görme- diğini bilmiyoruz. Çünkü polisin dışarı çıkardıkları ara- sında AKİS muhabiri de vardı. Yağmur kısa bir sağnaktan sonra hafiflemişti. An- kara Palasın kapısı önünde biriken kalabalık sağnak sırasında adamakıllı seyrelmişti. Kalanlar daha ziyade milletvekilleriyle işleri olanlardı. BBüyük Akasya ağa- cının dibinde 5 kişilik bir grup toplanmıştı. Dördünün başında kasket, birinde havları dökülmüş bir fötr şap- ka vardı. İkisi akasya ağacına dayanmıştı. Ağaca yas- lananlardan biri: "— Tehe.. İbrahim Saffet Omay değilmi şu çıkan?" AKİS, 13 OCAK 1960