siz böylesine hayırlı bir teşebbüse iş- tirakten sadece sevinç duyacaklar- dı. Ancak, bu şerefin kimlere bağış- lanması gerektiği, üzerinde durula- cak bir noktaydı. Talihli zenginleri- miz tesbit edildiler ve toplantılara katılmak Üüzere Ankaraya davet o- lundular. Nitekim, geçen haftanın başların- daki gün meşhur maun masanın et- rafında toplananlar davet erkânımız gelmeden evvel masayla birlikte sa- tılacak olsalardı 1 milyar Türk lira- sı ödiyecek olan zararlı çıkmazdı. Büyük İsimler esislerin — gerçekleşmesinde şeref L hissesine sahip olacak zenginler, Üzeyir Avundukun vefatından beri o sahada pek yalnız kalmış bulunan D. P. büyükleri tarafından bizzat se- çilmişlerdi. Bunlar veya bunların temsilcileri, bu sefer hisselerine dü- şecek meblagın adını bilmediklerin- den hayli heyecanlı şekilde başkente koşmuşlar, davete neşe içinde ica- bet etmişlerdi. Görülmemiş Kalkın- mamızın bu yeni ve parlak eserine iştirak şerefine lâyık görülenler ta- bii Vehbi Koç, Sait İbrahim Esi, Or- han Dümer, Hayri Terzioğlu, Nejat Verdi ve on_ların yanında Süreyya Ço- lak, Raşit Özsaruhan, Cemil Parman, mer Sabancı, Otto Salomon, Cabir Selek, Afif Tektaş, Kemal Türkö- mer, Fevzi Durak, Yaver Timurkan- dı. Ayrıca İş Bankasının Umum Mü- ürü Ahmet Dallı, Ziraat Bankası- nın Ziyadesiyle meşhur Umum Mü- dürü Mithat Dülge, Emlak Bankası Umum Müdürü Fikret Aktekin de temsil ettikleri zengin müesseseler adına davet edilmişlerdi. Başbakan Adnan Menderes top- lantıya, yanında İstanbulun Belediye Başkanı ve son günlerin pek gözde adamı Kemal Aygün olduğu halde geldi. Davetliler bir ara, Üzeyir A- vunduktan miras kalan vazıfeyı de Aygünün alıp almayacağını ü düler. Doğrusu istenilirse, ku herkes iştiyakla arıyordu. Avunduk, kendisi ticaret adamı ol- duğundan herkesin mali kudretini, imkânlarını, disponibilitesini bi ona göre davran ordu. tından beri işler bılgısız kimselerin eline düşmüş, bu yüzden bazı şeref- lere layık görülen kimseler şerefin yükü altında ezilmek — tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardı. Fakat Ke- mal Aygünün Başbakanın — yanında bulunması arızıydı İstanbulun genç, fakat artık pek yıpranmış Belediye Başkanı Eisenhower'in zıyaretı dola- yısıyla başkente — gelm Menderes kendisini yanından ayırmadıgından tesadüfen İş Bankasına uğramıştı. Toplantıda Bakan olarak tabii Fa- tih Rüştü Zorlu ve onunla birlikte Medeni Berk, Sebati Ataman bulu- nuyordu. Goruşmeler bir gün evvel başlayan temasların devamı mahiye- tindeydi. Toplantı, öğlenin geç saatlerine kadar devam etti. Başbakan Mende- res davanın mahiyetini anlattı — ve hükümet olarak ne yardımlarda bu- AKİS, 16 ARALIK 1959 lunmaya hazır olduklarını müjdele- di. Artık itiraz edecek gölgeli bir nokta kalmamıştı. Hazır bulunanlar bu hayırlı işi desteklemeyi "tam it- tifak" ile kabul ettiler. Zaten akşam üzeri Başbakanlıkta bir toplantı da- ha yapılacak Ve onu takiben İş Ban kası Umum ü Ahmet Dallı bir basın toplantısı tertıpleyerek mesut hadiseyi umumi efkâra açıklayacak- tı. Yalnız, gerek âmme sektörüne, gerekse hususi sektöre mensup mü- esseselerin hissesine düşecek — şeref miktarı tesbit edilmedi. O iş daha sonra yapılacaktı. Yemek — vaktinin geldiğini gören İş Bankası bazıları beyaz, bazıları mavi ceket giymiş garsonlar — vasıtasıyla — misafirlerine İskoçya viskisiyle havyârlı, jambon- lu kanapeler ikram etti. Sonra her- kes, son derece hayırlı bir iş yaptı- ğından emin olarak öğle yemeğine Madalyonun tersi ncak, yemek sırasında bazı sual- ler bazı zihinleri kurcalamaktan geri kalmadı. Verilen izahata göre tesisler Karadeniz Ereğlisinde kuru- lacaktı. Bu suretle, denizden nakli- yenin maliyeti duşurecegı ümit edi- liyordu. Merkez üçbuçuk yılda ta- mamlanacak ve ilk işletme kademe- sinde 316 bin ton, nihai kademede ise 1,1 milyon tonluk kapasite sağ- lanacaktı. Nihai kademeye, tesisle- rin inşasının tamamlanmasından beş yıl kadar sonra erişilecekti. Kuruluş bedeli 200 milyon dolar olacak te- sislerin mühendislik ve piyasa etüd- leri Amerikan Koppers firmasına yaptırılmıştı. Fatih Rüştü Zorlu bu firmayı pek elverişli bulmuştu. Yeni tesisler ilk kademede 850 bin ton ham demir ve 600 bin ton kömür iş- leyecek, üç adet 10 bin kilovat üni- te miktarınca enerji sarfedecek ve İş Bankası Dibi olan kasa. YURTTA OLUP BİTENLER dört bin civarında işçi çalıştıracaktı k rtada, imsenin sormak istemediği bir sual vardı. 1952 - rilen bir karara dayanılarak Kara— bük tesislerinin tevsiine başlanmıştı. Bu tevsi işi 948 milyon lira şartıyla yaklyord ve hesapca 1 mamlanacaktı. Böylece Karabük te— sıslerının halen 500 bin ton olan mec- mu kapasitesi 600 bin tona çıkarıla- caktı. O halde, Karadeniz Ereğlisin- de kur lacak yenı tesislerle bırlıkte -eğer kurulursa- hasıl olacak kap sitenin, ithalat ihtiyacını bertaraf ettikten sonra fazla kapasite yara- tıp yaratmaması meselesi ortaya çı- kıyordu Esasen Hükümet, Prof. Tinber- gen adında bir mütehassısa iktisadi bir plan hazırlatmaya karar vermiş- ti. Bu itibarla, Prof. Tinbergen ken- di planını hazırlamadan Karadeniz Ereğlisi tesisleri, hakkında bir kara- ra V n hafifinden ihtiyatsız- lıktı. Ama işte, ortada seçim vardı. Tek nal | Tstelik 1952 yılı sonunda Ameri- kan Büyük elçiliği İktisadi mis- yonunun, meşhur Amerikalı plancı Prof. Chenery'ye — hazırlattığı Tapor- da Karabük ışletmelerının tevsil işi, bilhassa döviz rufu gayesiyle en üst "priorite' lerden birine layık görülmüştü. D. P. iktidarı, lüzumsuz yatırımlara bütün kaynaklarını akı- tirken bu çok önemli işi ihmal etmiş ve tam beş buçuk yıl oyalanmıştı. Geçen haftanın başlarında yapı- lan toplantılarda tabii, 27 sene yan gelmiş meş'um C.H.P. iktidarının Ka- rabükünden hiç bahsedilmedi. Mev- zu, yeni kurulacak şirketti. Şirket, 1960 yılının ilk uç ayı ıçınde tesis e- dilecekti. Sermayesi 50 milyon do- lar olacaktı. Bunun 24 mılyon doları- nı amme sektörü, 11 milyon dolarını (resmi kurdan 99 milyon lira) Türk hususi sektörü, 15 milyon dolarını da Amerikan özel sermayesi temin ede- cekti. Zenginlerimiz, işte bu 99 mil- yon lirayı sağlamaları için çağırıl- mışlardı. Amerikan özel sermayesine bahşedilen hissenin bir kısmı maki- e ve malzeme olarak gelecek, bir kısmı da Chase International Invest- ment Corporation tarafından Ameri- kan piyasasından — sağlanacaktı. İl- gili diğer Amerikan firmaları Wes- tinghouse, Blow-Knox ve etüdleri ya- pan Koppers firmalarıydı. Bütün bu kombinezonları, bilinen meharetiyle Fatih Rüştü 'orlu bizzat uğraşarak Türkiyeye sağlamıştı. Dış İşleri Ba- kanı bir süre önce, Büyük Mecliste- ki müzakerelerden birinde memleke- te döviz sağlamak için nasıl uğraş- tığını anlatırken aynen "Gelen her dolarda hissem vardır" demişti ya.. Bu büyük işte de, Zorlunun hissesi büyük olacak ve memleket kendisi- ne, plân gerçekleşirse borçlu kala- caktı. Maliyeci gözüyle ncak, tesisler 200 milyon dolara çıkacağına göre bu sermaye ka- fi gelmeyecek ve daha yüz — milyon 9