Haftanın içinden Çıplak Hakikat M uhalefete mensup bazı mılletvekıllermın bir takım hareketleri umumi efkarda zaman zaman derin bir hayal kırıklığı, hattâ infial uyandırıyor. Bu hisleri hak- l1 görmemeye imkân yoktur. İçinde — bulunduğumuz şartlar altında pek büyük çoğunluğuyla millet bütün dileklerini C.H.P. ye adamıştır. Günlük dertlerıyle ha- şır neşir olan ve 1950 den bu yana teşekkül eden "Mut- lu Azınlık"a dahil bulunmadıgı için inen her meydanın, çıkan her yolun ağrısını kendi cüzdanında hisseden va- tandaş tek kurtuluş ümidini o istikamette görüyor. Memleket meseleleri üzerine eğilen aydın zümre nereye gittiğimizi gayet iyi bildiğinden dönemecin Ötesindeki ukadder randevudan yakayı sıyırmanın bir ihtimalini sadece iktidar değişikliğinin ortaya çıkarabileceğini se- ziyor. İnsanlar arabalarını, böyle, bir yıldıza bağladılar mı artık ondan akla gelebıle ek mükemmelliklerin ta- mamını beklerler. Başkaları yaptığında akisi bir omuz silkmekten ibaret kalan hareketler o yıldızdan sadır oldu mu, sanki dünya arabanın içinde oturanların başı- na yıkılır Bugunlerde köy kahvesinden sosyete toplan- tılarına, her yı P. milletvekillerinden bir kıs- mı tarafından "Bedelsız İthalât" yoluyla getirilen veya ısmarlanan otomobıllerden pek acı şekilde bahsedilme- sinin sebebi Hakıkaten hadıselere uzaktan bakınca ve bir yan dan insan tabıatını diğer taraftan cemiyetin yapısını gözden uzak bulundurunca otomobil sevdasına kapıl- mış muhalif milletvekillerini anlamak kabil değildir. Bu milletvekilleri ekiplere dahil olarak yurdu tarıyorlar, halkın ruh haletini biliyorlar. Gittikleri yerlerde insan- üstü mahluklarmış gibi sevgiyle sarıldıklarını hissedi- yorlar, yüreklerde birikmiş ıstırabın derecesini Öölçebili- yorlar. Konuştukları zaman feragatten ve fedakârlık- tan, idealden ve hizmet aşkından bahsedince dinleyici- lerımn nasıl heyecanla titrediklerini görüyorlar. Bu mü- şahedelerin en basit neticesi, şahsi davranışları ayarla- mak olmak gerekirdi. O kadar muhteşem ümitlerin bağ- landığı bir teşekkülün kalburüstü mensupları bu derece basit bir hakikati göremediklerinden dolayıdır ki küt- lelerin yüreklerine bedbinliğin tohumları ekiliyor, neme- lazımcılık politikaların uygunu gibi görünmeye başlıyor ve iktidarın en zıyade arzuladığı hava, "Sanki onlar da- ha mı iyi çıkacak?”" havası bir anda etrafa yayılıveri- yor. Aslında hata, hayal etmekten başlıyor. Zaten, "Ha- yal Sukutu" tâbirinin kendisi bile, evvela bir hayali ge- rektirmiyor mu? Muhalefet, nıhayet bu cemiyetin bir müessesesidir. Cemıyetlerde bır müessesenin, öteki mü- esseselerden daha iyi veya daha fena olması için bir se- bep yoktur . Türkiyede ne kadar melek varsa, hepsi Mu- halefet saflarında toplanmışlar, ne kadar şeytan varsa hepsi İktidar sıralarını doldurmuşlar! Böyle bir düşünce gülünçtür. Bir cemiyette İktidar neyse Muhalefet o ola- caktır, Basın neyse Adalet o olacaktır, Üniversite ile Parlamento arasında elbette ki bir fark bulunmayacak- tır. Her müesseseden daima iyi davrananlar ve kötü davrananlar çıkacaktır. Ne var ki, cemiyetin seviyesi yükseldikçe iyi davrananların sayısı artıp kötü dav- rananların sayısı azalacak ve müesseseler kendilerini cemiyetin yeni seviyesine göre ayarlayacaklardır. Bası- nın Muhalefetten şikâyeti var da, Muhalefetin Basından şikâyeti yok mu? ÜUniversite Adaleti tenkid ediyor da, Adalet Üniversitenin hiç bir davranışına dudak kıvır- mıyor mu? Bugün otomobil getiren milletvekili, dün ha- pıshanede on gün dayanamayıp feryatlar 1çınde el etek öpen gazeteciyi ayıplıyordu. Şimdi o gazeteci otomobil- li milletvekilini, gayet haklı şekılde yerden yere vuru- Üniversitenin meşhur “Arsa meselesi" kim bilir AKİS, 16 ARALIK 1959 Kaç Adalet mensubunun tebessümüne yol açmıştır. Ko- raltan - Yırcalı mücadelesinin düğümlenme tarzı ise, nasıl düşünülebilir ki sayısız profesoru kayıtsız bırak— mıştır. Eğer insanlar ilk fırsatta ümitsizliğe kapılıp mü- cadeleyi terketselerdi cemiyetler bugünkü hallerine as- la erişemezlerdi. Otomobil sevdasına düşmüş muhalif milletvekilleri, bilinmesi lâzım gelen bir hususu açık şekilde ortaya koymuşlardır. Bir takım kimselerin şahsi davranışları- nın başka kimselerin şahsi davranışlarından farklı ola- cağı ümidiyle bir iktidar değişiklikliği istemek saflığın ta kendisidir. Aynı vasatın yetiştirdiği — kimselerin eş tesirler altında farklı reaksiyon — göstereceklerini san- mak, evvelâ tabiat kanununa aykırıdır. Böyle şey ol- maz. Mesele, sistemin esasını değiştirmek, tesirlerin is- tikametini tadil etmektir. Muhalif — milletvekillerinin, "Bedelsiz İthalât" yoluyla otomobil getirmeye kimler tarafından, hangi kolaylıklar gösterilerek ve ne mak- satla itildiklerini anlamak için mutlaka otomobil sev- dasından apanmış halde olmak lâzımdır. Ama bunca milletvekili böyle bir oyundan kendilerini kurta- ramadıklarına göre cemiyetimizde düzeltilmesi gereken pek çok şey var demektir. D. P. tecrübesinde milletçe bir yanlış hesap yüzün- den hüsrana uğradığımız artık açık şekilde ortaya çık- mıştır. Zannetmiştik ki şahıslar değişince, bizim daha fazlasını yapmamıza lüzu almadan her şey değişik şekilde cereyan etmeye başlayacak C.H.P.li Bakan ların indikleri otomobıllere D. P.li Bakanlar binmeye cek, C P. iş adamlarının sardıkları kudret sahip leri D. P. li olunca D. P. li iş adamlarının tazyiklerine mukavemet edilecek, kısacası bir perinin degnegıyle bü- tün işler düzelecektir. On senenin sonunda eğer hâlâ bu hayaller muhafaza ediliyorsa, şahısları — değiştirdikten sonra biz gene hiç bir şey yapmayacak ve kerameti on- lardan bekleyeceksek milletçe yeni yeni hüsranlara ken dimizi alıştırmalıyız. Zira görüyoruz, bir sistemin için de insanlar, hangi safa mensup bulunurlarsa bulunsun lar aynı şekılle reaksiyon gösteriyorlar, Mesele öyle bir sistem kurmaktır ki muayyen davranışlar cemiyetten daima sille yesin, o şekilde davranışın astarı yüzünden pahalıya mal olsun, bir müeyyide mutlaka tatbik edil- sin. Hata yapan iktidar, ilk seçimlerde dersini âldı mı onu takip eden iktidar adımlarını daha dikkatli atar. Basit hesapların üstüne çıkmayan politikacı evvelâ ken- di partisinin mensuplarından zılgıti yedi ve mevkiinin sarsıldığını hissetti mi, küçük menfaatçiliğinin örtbas edilmediğini, bilâkis bunlarm kafasına kakıldığını gör- dü mü Öteki politikacılar oyunun kaidesine daha fazla dikkat etmeye başlarlar. Böylece — otomobil sevdalısı muhalif milletvekillerinin karşılaşmayı tamamiyle hak ettikleri muamele kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ümit- sizliğe kapılmağa, hâttâ kızmağa lüzum yok. O millet- vekillerinden bu şekilde davranış cesaretini milletin çe- kip alması lâzımdır. Evvelâ, bu zevatın isimleri mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Nıtekım çıkarılacaktır da. Bir defa araba aşkını prensip aşkına tercıh edenler belli oldu mu, seçmenlerinin ve mensubu oldukları parti teşkilatının kendilerine ileteceği "iltifat"lar bir daha adım atarken dahi düşünmelerini gerektirecektir. Mesele aslında ba- sittir: Beğenmediğin politikacının, çatlak sesli şarkı- cının, sahneye sarhoş çıkan aktörün suratına çürük do- matesı fırlatabiliyor ve bu gibi kimselere ' ragbetsızlık in dayanılmaz acısını tattırabiliyor musun, her şey gü- listanlık olur. Demokrasinin fazileti de zâten bundan ibarettir.