16 Aralık 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

16 Aralık 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ Dış Ticaret İlmin sesi Geçen haftanın ortasında bir gün saat 15de — Ankaradaki Siyasal Bilgiler Fakültesinin Konferans salo- nunda toplananlar, ellerinde olmak- sızın bundan bir kaç yıl evveli ha- tırladılar. Bundan bir kaç yıl evvel, Prof. Turhan Feyzioğlunun dekan- liğı sırasında gene böyle toplanılır, gene böyle münakaşalı oturumlar ya- pılırdı.. Sonradan bu âdet ortadan kalkmıştı. Fakültenin Fikir Klübü, malüim hâdiseleri takiben bir ölü dev- reye girmişti. O gün, uzun bir fasıla- dan sonra, ilk "Tartışmalı Açık Otu- rum" yapılıyordu. Mevzu, Türkiye- nin Müşterek Pazara katılıp katıl- maması idi. Açık oturuma katılanlar, C. H Araştırma Bürosu Muduru ve Istanbul İktisat Fak. sinin eski İk- tisat Doçenti Osman Okyar, S$. B. F. İkt. Doçentlerinden Besim Üstünel, S. . Sosyal İktisat Profesörü Ca- hit Talas ile Fakülteyi Feyzioğluyla birlikte terkeden eski İktisat Asista- nı, şimdiki raştırma Büro- su üyesi Coşkun Kırca idi. Açık o- turuma İktisat Profesörü Sadun Aren başkanlık ediyordu. Büyük salon tık- lım tıklım dolmuştu. Maliye Enstitü- sünün bulunduğu birinci katı zemin katındaki konferans salonuna bağla- yan karanlık merdiveni inerken, iki eski Üniversite üyesinin zihninde tür- lü hatıralar canlandı. Acaba Fakülte eski Fakülte miydi? Fakat, Konfe- rans Salonunun kapısından içeri gi- rip talebelerin arasından — geçerek kürsüye doğru ilerlerken kopan al- kışlar, Fakültenin yine de eski Fa- külte olduğunu — gösteriyordu. Klübünün, meselenin önemini düşü- nerek davet ettiği Maliye ve Çalış- ma Bakanlıklarının temsilcileriyle Ticaret Odaları Birliğinin bir temsil- cisi de Ön sırada ülte mensupla- rıyla bir arada yer almışlardı. Amp- lifikatör -her zamanki gibi- bozuktu boyuna parazit — yapıyordu. Fakat, -yine her zamanki gibi- ne kürsüde- kiler, ne de salondakiler mikrofonla ilgileniyorlardı. Salondakiler öğren- mek ve sormak istiyorlardı. Kürsüde- kilerin ise, soyleyeceklerı şeyler var- dı. Önemli olan da buyı Çeşitli fikirler I lk konuşmayı Osman Okyar yap- tı ve Müşterek Pazar Andlaşma- sının anahatlarını ve bu Andlaşmaya göre Altılar — ekonomisinin alacağı manzarayı izah etti. İkinci konuşma, Coşkun Kırca tarafından yapıldı. Kırca, ilk önce, Türkiyenin Müşte- rek Pazara girmesi veya girmemesi diye bir meselenin bahis mevzuu ol- madığını, bütün meselenin Müşterek Pazara girmemizin hangi şartlarla olması gerektiğinin tesbiti olduğunu belirtti ve bu şartların ne olduğunu açıkladı. Konuşmasının son kısmın- AKİS, 16 ARALIK 1959 da Kırca, Türkiyenin Batı medeniye- tine yönelmiş olmasının, onun Müşte- rek Pazara katılmasını gerektirme- yeceğini, bu meselenin ideolojik bir mesele olmadığını ve Altıların Batı Camiasını ve medeniyetini temsil id- diasında olamayacaklarını izah ede- rek, Müşterek Pazara girip girme- memizin, herşeyden önce, iktisadi menfaat esasına göre — halledilmesi gerektiği neticesine vardı. Uç ncü konuşmayı yapan Doç. Besim Üstünel, Müşterek Pazara ka- tılmamızdan bazı faydalar doğabile- ceğini belirtti. Bu faydalar şunlar- dı: Yardım imkânları — sağlanması, daha geniş bir pazar içinde sınai te- sislerimizin daha rasyonel çalışması ve ihraç mallarımızın sürümünde karşılaşabılecegımız güçlüklerin ön- mesi. Anca stünel, temel tesis- lerin az olması ve tenkıt seviyenin düşüklüğü gibi, gelişmemiş memle- ketlere has bünyevi sebeplerle sana- yimizin hayli uzun bir müddet güm- rük himayesi altında gelişmesi gere- keceğini, uzun bir süre sağlanmadan Müşterek Pazara girmenin mahzur- larının faydalarından büyük olacağı- nı belirtti Daha sonra konuşan Prof. Dr. Cahit Talas, Müşterek Pazar memle- ketlerinde cari olan iş hukuku esas- larının bizim tarafımızdan da kabulü gerekeceğini anlattı. Gerçi, sendika hürriyetinin tam olarak tesisine veya grev hakkının kabulüne üye devlet- leri zorlayan hükümler Roma And- laşmasında mevcut değildi. Ancak, gayesi entegrasyon olan bir camiaya katılınca, bu camia içersinde sosyal münasebetlerin esasını teşkil eden temel kaidelerin bizim tarafımızdan benimsenmesi gerekeceği de aşikâr- dı. Günün en ilgi çekici konuşması- nı Prof. Sadun Aren yaptı. Mülkiye koridorlarında yüzlerce talebenin üs- tünde rastlanan cinsten, kalın, kah- verengi, geniş çizgili elbısesıyle genç profesör, hafif, tatlı bir ses ve iddia- sız bir edayla hakikatleri dile geti- riyordu. Arene göre, Müşterek Paza- ra girerken, üzerinde büyük dikkat- le durmamız gereken nokta, kalkın- mamız için ilerde ihtiyacımız olacak politika — vasıtalarının elden çıkarıl- maması idi. Gelişmemiş bir memleket serbest piyasa mekanizmasına ken- disini bırakarak kalkınamazdı. Hal- JİNEKOLOG - OPERATÖR Dr. NİHAL SİLİER Kadın Hastalıkları - Doğum ütehassısı Muayenehane : Samanpazarı Billur Han, Kat 2, No. 32 Tel: 19031 SAHADA buki, Altılarla bir gümrük birliği teşkıl etmemiz demek, sınai mamül- lerimiz bakımından — serbest piyasa mekanizmasını olduğu gibi kabullen- memiz demekti. Altılar piyasası ıçın— de, gümrük vergileri, onların yerini tutan dahili vergiler, ithal ve ihraç kontenjanları — ve lisansları, — döviz kontrolü, Devlet sübvansiyonları, ser- maye plasman mahallinin tesbiti gibi politika vasıtalarına başvurmak, prensip itibariyle yasaktı. Halbuki, modern iktisat teorisi, gelışmemış bir memleketin kalkınmak için ya- plânları tatbik — edebilmek maksadıyla bu vasıtalara başvurma- sını gerekli kılıyordu. Demek ki kal- kınmamız ileri bir safhasına gelince- ye kadar lüzumlu olabilecek hayli uzun bir süre için bunlardan vazgeç- memize imkân yoktu. Bu imkân bize tanınırsa, o zaman Müşterek Pazara girmemiz elbette ki Türkiye için fay- dalı olurdu. Yok, eğer bu imkân Türkiyeye tanınmazsa, ; sıl Güney İtalya Kuzey İtalyayla bir- leştiği zaman kurulan gümrük birli- ği Güney bölgesinin fakirleşmesine sebep olmuşsa, Türkiye için de aynı akıbet mukadder olacaktı. Türk sı- naimamullerinin Altıların, sınatma- mulleriyle bu şartlar altında rekabet edebilmesi ancak devamlı devalüas- yonlarla mümkün olacaktı. Devalü- asyon demek ise, aynı malı satın al- mak için daha fazla mal — vermeğe razı olmak demekti. Bu da fakirleş- meği hızlandıran bir sebep olacaktı. Yunan Rekabeti S iyasal Bilgiler Fakültesindeki a- çık oturumda bu çok ilgi çekici konuşmalardan birkaç gün önce, Brükselde Müşterek Pazar çevrele— riyle müzakerelerde bulunan Türk hey'eti Ankaraya avdet etmişti. Dış- işleri Bakanlığı Milletlerarası Eko— nomik İşler Dairesi Reisi Semih verin başkanlık ettiği heyet, Muşte— rek Pazar çevreleriyle nihai müza- kereler yapmamıştı. Şimdiye kadar yapılan bütün müzakereler -diploma- tik tabiriyle- "istikşafi", yâni hazır- layıcı müzakerelerdi. Bu hazırlık mü- zakerelerinden çıkacak olan formül aha sonra hükümetinin ve Müşterek Pazar Bakanlar Konseyi- nin tetkikine arz edilecek ve asıl mü- zakereler ondan sonra başlayacaktı. k Hey'etinin Brukselde kar- şılaştığı en büyük zorluk, sevgili komşumuz Yunanıstandan gel i! Yu— nanistan, bizim gibi az gelişmiş bir memleket olmanın doğurduğu müş- i menfaatleri ri rekabet avantajları sağlamak için bizim açıkça aleyhimizde olan tek- lifler ileri sürmekten çekinmiyordu. Halbuki, Yunanistanın bu tarzda ha- reketi, netıcede her iki memleketin birden Muşterek Pazara karşı pa- zarlık kudretini azaltıyordu. Yunanistanın teklifleri şunlardı: 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: