Dünyaya bakış « TARAFSIZLAR » İkinci Dünya Harbinin sonundan bu yana diplomasi lisanında moda oldu: "Tarafsızlar veya frenkçesıyle "Nötralistler". — "Tarafsızlar” — kelime- siyle kasdettiğimiz — milletler (Güney - Doğu Asya, Ortadoğu ve —Afrikada tam — bağımsızlığını — yeni kazanmış veya hâlâ sömürge hâlinde yaşayan millet- lerdir. Askeri kudret, iktisadi zenginlik ve kültür sevi- yesi bakımından pek geri olmalarına rağmen "Taraf- sızlar"ın son onbeş yıl içinde bu kadar büyük bir önem kazanmalarının sebebi, dünya nüfusunun takriben üçte ikisine varan bu muazzam kütlenin, kuvvetli bir tesa- nüde sahip olmasıdır. ir kelime, Bu tesanüdün kaynaklarından birincisi manevıdır Daha onbeş yıl öncesine varıncaya kadar bu memleket- ler sömürge idiler. Bir kısmı halâ öyledir. Bu mılletler, Batı kültürünün gitgide yayılması ve bir seçkin taba- kanın ortaya çıkması neticesinde, sömürge olmayı in- san haysiyetine aykırı bulmağa başlamışlardır. İstedik- leri, bağımsız olmak, aşağı görülmemek ve sömürülme- mektir. Bu milletleri, sömürgecinin, hatasını anlayıp onlara yardıma âmâde olduğu hâllerde bile bağımsız- lık istemeğe sevkeden unsur budur. Maddi zayıflık bu manevi atılışın kuvvetini frenleyememektedir. Şimdiye kadar ki tecrübeler de, bu atılışın, durmak bir tarafa, gittikçe hızlandığını ispat etmektedir. Bu milletler için ilk hedef sömürgeciliktir. Bu milletlere, Kuzeyden ge- len tehlikeye karşı durmak için, Batı sömürgeciliğine veya onun kalıntılarına bir az daha tahammül etmek tavsiyesinde bulunmak saçmadır. Bir insanın, göğsüne saplı hançerin acısını unutup, ilerde kafasına inecek sal- dırmanın tehdidini uzaklaştırmak için çabaladığı gorul— müş şey değildir. Batı medeniyetine girmek için uğra- şan bu milletler, Batı Devletlerine yeter derecede itimat etmemektedırler ve Batı sömürgeciliği Asya ve Afrika- dan tamamen atılmadan -pek haklı olarak- itimat et- meyeceklerdir. "Bandung ruhu" denilen his dayanışma- sının mânâsı işte budur. kapıtulasyon yoluy- Türkiye hiçbir tek bir defa bu yola Türkiyeye, Batı sömüregeciliği la sinsi sinsi girmek istemiştir. Fa zaman sömürge olmamıştır. Batı, doğrudan doğruya teşebbüs etmiş, lâkin yüzgeri çevril- miştir. Türk Milleti, sömürge idaresine baş eğmenin acısını hiçbir vakit tadmamıştır Bu sebepledir ki Türk milliyetçiliğinin Batı ile temaslarını dostluk esası üze- rinden tekrar kurması daha kolay olmuştur. Üstelik asırlık tecrübeler, bizde, Kuzeydeki tehlikeye karşı ge- leneksel bir şuur yaratmıştır Bununla beraber, Türkiyenin, yine de, "Tarafsız- lar"la müşterek pek çok noktaları vardır. Atatürkün "tek dişi kalmış canavar"a karşı şahlanan Asyanın li- deri olduğunu, kalbi erimiz hâlâ iftiharla dolarak tekrar etmiyor muyuz? Batı sömürgeciliğiyle savaştığımız de- virde bize yardım etmek isteyenlerin elini —Kuzeyden uzandığı zaman bile- tutmadık mı? Ama, yine de, di benliğimizi korumak iradesine sahip degıl mıydık9 Milliyetçi Türkiye ile milletlerarası komünizm arasın- daki rabıtalar, bir gün, bu bağımsız şahsiyetin varlığı- na tahammül edemeyen Kuzey komşumuz tarafından koparıldı mı? hatırlarsak, bir Nehrunun, benliğini feda oldugunu nasıl söyliyebiliriz. ? Arap mıllıyetçıhgının Dicle kı- yılarında, Hint milliyetçiliğinin de malâya zir- velerinde — milletlerarası komünizmle k rşı — karşı- ya geldiği şu sırada bunu soylemege hakkımız yoktur. İşte bütün bunları bir Nasırın, kendi AKİS, 16 ARALIK 1959 Biz, Batının müttefikiyiz ve öyle kalacağız. Fakat, As- ya ve Afrikadaki bu insanlar Batının müttefiki olma- ğı istememekte tamamen haksız mıdırlar? Bu insanla- rı, hele bizim, anlayışla karşılamamamız, bir az da, ken- di mazimizi inkar etmek, benliğimizi unutmak değil mi- dir? Bu soruların cevapları, burada tekrarına lüzum göstermiyecek kadar açıktır. "Tarafsızlar” arasındaki tesanüt, —kaynağını bir ikinci müşterek unsurdan daha almaktadır. Bu millet- lerin büyük çoğunluğu, kalkınmalarının ilk hızlanma safhasına bile girmemiştir. Bu memleketlerde adam başına düşen milli gelir, bugünün zengin milletleri kal- kınmaya başladıkları zaman oralardaki miktarın an- cak 1/3 ü ile 1/5 i arasındadır. Mevcut tasarruf ve ser- mayeleri, şimdiki zengin memleketlerin o zaman sahip olduklarının çok altındadır. Bu memleketler, zenginle- rin hiç bir zaman sahip olmadıkları —üstelik, başdön- dürücü bir hızla artan- bir nüfusun baskısı altındadır. Zenginlerin zenginleşmeğe başladıkları devrede yaptık- ları gibi, bu gelişmemiş milletlerin sömürecekleri başka memleketler de yoktur Nihayet, teşebbüs zıhnıyetı tek- nik seviye ve kültür, bu memleketlerde, bugünün zen- ginlerinin ilerlemeğe başladıkları Zzaman bile karşılaş- madıkları bir düşüklüktedir. Bu muazzam meseleler, aşağı yukarı, bizim de da- valarımızdır. Bundan da fazla olarak, dünya tarihinin bilmediği derecede korkunç bir sefaletten kurtulmak için çabalayan, insanlık haysiyetlerini korumak için sa- vaşan bu milletleri sevmek, onlara karşı hakiki bir an- layış göstermek, herşeyden önce, insanlık ahlâkının pek basit bir icabıdır. Üstelik, bu milletler sefaletle mücade- le ederken, insanlık haysiyetinin icaplarını bir tarafa bırakan hunhar bir disiplini tevcih zorunda kalabilir- ler. Aç insanlardan, hürriyete herşeye rağmen bağlı kalmalarını 1stemek boş bir hayalden ibarettir. Mu- hakkak ki, aç insanın bile hürriyetten vazgeçmesi ge- çici olacaktır Sefalet azaldıkça, elbette ki hürriyet ışığı her tarafta parlamağa başlıyacaktır. Ama, Batıya dü- şen vazife, elindeki büyük imkânları kullanarak, aç in- sanı hürriyet içinde kalkındırmaktır. Batı camiası, bu- nu yapmadığı takdirde, bir müddet sonra, mılletlerara— sı komünizmin disiplini içinde hızla kalkınan bir düşman kütleyle çevrileceğini göremiyecek kadar gafil olabilir mi? Bu muazzam kütleyi kalkındırmanın yaratacağı mübadele imkânlarının, Batının zenginliğini büsbütün arttıracağı elbette ki idrak edilmelidir. Batıya hâlen itimat edememekte mazur olan bu milletlerin bir kısmı tarafsız kalmak istiyor diye, Batı, insanlık vazifelerini- de, bencil menfaatlerini de unutup, bu koskoca kütleyi mılletlerarası komünizmin kucağına atamaz. Batının bugunku askeri kudretinin dünya muvazenesini sağla- mağa yettiği, yeni ittifakların eldeki tahrip kudretine zaten bir şey ilave edemiyeceği açıktır. Allahtan bugün Batının liderliği mevkımde bulunması bütün insanlık için bir bahtıyarlık olan Başkan Eisenhower bu haki- katleri bilmektedir Lâkin bu açık hakikatleri hâlâ göremeyenler, hâlâ sırf ittifak parşömenlerinin — hışırtısıyla — milletlerarası komünizme kışt denilebileceğini sananlar, küçücük re- kabetlerin hırsına kendilerini kaptırıp dunyanın nereye doğru gittiğini halâ keşfedemiyenler de mevcut. "Yar- dım evvelâ müttefiklere, sonra "Tarafsızlara"!... Bu gi- bi vecizeler, dünyanın bugun karşılaştığı en büyük dâ- vanın vüs'ati ve derinliği ile boy ölçüşemiyecek kadar küçüktür, boştur. Bu vecizelerin sahıplerının artık I ın hizasına gelmelerinde kat'i zaruret vardır 21