Konserler Ayla Erduran resitali Ilanı yapılmadığı ye sadece bir i- ki gazetenin iç sayfalarında neşre- dilen iki üç satırlık bir haberle du- yurulduğu, bir yabancı kültür teş- kilâtının : halka her zaman açık ol- mıyan hususi salonunda verildiği; hal- de Ayla Erduranın geçen haftaki re- sitalinde. Tepebaşındaki Casa d'ltalia salonunda iğne atılsa yere duşmez di. Erduranın konser vereceğini Öğ- renen, davetli olup olmadığına al- dırmadan kapıdan içeri dalmış, kol- tuklar iskemleler tükenme, ayakta duracak yer bile kalmamıştı Cuma geceki resitale — herşey Önce Ayla Erduranın çalışkanlıgının mesleğine olan — sevgisinin ve daha üstün seviyelere yükselmek hırsıyla gösterdiği gayretlerin semeresi ve deliliydi. Bu gayretli musikişinasın keman çalış tarzı, şahsi zevklere gö- re, hoşa gitsin veya gitmesin, ulaş- tığı profesyonel sevıyenın yerli ve yabancı pek çok g kemancıyı im- rendirecek yukseklıkte olduğu inkâr edilemezdi. d'ltalia — resitali bir daha gösterdi ki Ayla Erduran, dışa dö- nük şahsiyeti olan, gösterişi, parlak- lığı, dinleyiciye tesir etmeyi seven, virtüozluk yolunda — yürüyen ve bu yolda son merhaleye varmış olan bir kemancıdır. Teknik teçhizatı, eksik- siz, değilse de. kolayca elde edilebi- lecek şeyler arzu ettirmektedir. tonasyonu çok kere doğru, ritmik içgüdüsü ge 1şm1ş, tempoları — genel olara sağlam bir emancıdır. Ayla Ercıuranda göze batan en büyük teknik kusur, sağ el, yani yay hareketlerinin tasarruftan mahrum oluşudur. Değerli kemancı, çok bü- yük ve oldukça rahatsız yay hare- ketleriyle çalıyor. Bileğinde — olsun, kol pozisyonunda olsun, — virtüozluk yolundakı kemancıların 4 esnekliği Bu den, çıka dıgı ses çok kere kullandıgı stradi- varius çalgıdan beklen iyecek dere- cede acı, gicirtili. yayın serbestçe hareket edememesi spiccato ve sal- tando pasajların ritmik çarpıcılığını, ayrıklığını, sıçrayıcılığım da önlüyor. Ayla Erduranın elinde yayı âdeta, kendi ağırlığı dışında lüzumsuz bir yük daha taşıyor. Aşırı sallantı Gen kemancının sol el tekniği, parmaklarının teller — üzerindeki hareketi, daha iyi gelişmiş. Parmak çevikliği kusursuz denecek derece- de. Bu sayede çok notalı pasajlar, açık seçik sunuluyor; çift tel icra- ları entonasyon kesinliği verili- or; armonikler tertemiz, oktavlar sapsağlam çıkıyor. Ama Ayla Erdu- ranın, tel ile parmak münasebetinde de ehemmıyetlı bir kusuru varı Geniş, yaygın vibratosu. Parmakla rı tellerin üstünde o kadar geniş sal- lantılar yapıyor ki melodik çizgilerin düzlüğü; sadeliği kayboluyor; vibra- to bir renk ve yeknesaklık giderme Ayla Erduran Yayına kurşun — bağlı!... unsura olmaktan çıkıyor; hem ku- lağı, hem de gözü rahatsız ediyor; hattâ bazı dinleyicilerde deniz tut- masına benzer bir tesir yapıyor. Bu çeşit vibrato, çingene musikisinde i- şe yarar ama, yalnız klâsik eserlere değil, Franck sonatına, hattâ Kre- isler'in musikisine bile aykırı düşü- yor. O kadar ki, ek parça olarak çaldıga Debussy'nin "La plus gue lente"ı, salon musikisinin, bayağı musıkının bir parodisi oldugu halde, Erduran vibratosu bu parça için bi- le fazla kaçtı. Programında çingene musikisi tarzına yaklaşan parçalar -Ravel'in "Tzigâne"ı, Bartok'un folk- lor musikisi- olsaydı, Ayla Erdura— nın yerinde duramıyan parmaklarım takdir etmek mümkün olabilirdi... Vibrato kaygısı bir yana, zart'ın No. 7 Re Majör Konsertosu dışında, programındaki bütün eser- leri başarıyla çaldı. Musiki sanatının daha candan, daha içten anlatımla- rı yerine, “ve kemancılık programına rektiğinde Bach veya Vivaldi yeri- ne Veracini gibi bir kemancı -beste- ciyi, klâsik çağı temsil etmek için de Mozart'ın en az Mozart olan, üs- telik romantizmi hazırlıyan, bir yir- MUSİKİ minci» asır — bestecisinin -Georges Enesco'nun. kadanslarını taşıyan konsertosunu seçmesinden anlaşılı- yordu. Bunların -ve Franck sonatı— nın- dışında programda, iki kem cı .. besteci daha vardı: Kreişler 1le Wieniawski — Birincisi, solo keman i- çin "Recitativo ve Scherzo suyla i- kincisi de Re Majör "Polacca"'sıyla temsil edildi. Paganini, ek parçalara sıra geldiği zaman hatı Aksak refakat yla Erduranın, bu mevsim Anka— radaki ilk konserınde Lalo'nun "Symphoniı'e Espagnole"u' ile kırdigı itibarını Mozartın No. 7 Re Majör konsertosuyla kurtadıgı biliniyordu Oyleyse neden aynı eser İstanbulda, konserin yıf kısmı sayılabile- cek bir çalınışla dınletılmıştı" Birin- ci sebep, bir orkestra konseri eseri- nin, orkestra refakatiyle çalınması gereken bir eserin, resital programı- na konması ve piyano — refakatiyle çalınmasıydı. Ayla duran anlaşı- İan, Ankaralılara verdiği zevki İs- tanbullu dinleyicilerin de tatmasına istemiş, fakat orkestra refakati — ol- madan kemanın çırılçıplak kalıve- receğini unutmuş, hele refakat pi- yanistinin Ferdi Statzer olduğunu hesaba katmamıştı. Ferdi Ştatzer'in himmetiyle eserin refakat partisinin bütün duygusu, bütün renkleri yok oluvermekle kalmadı, solo parti en azından sağlam tempolu bir refakat- ten de mahrum kaldı. Neticede Ay- ten Erduran. kendi tedbirsizliği yü- zünden, bocaladıkça bocaladı, yayı daha da ağırlaştı. çalgısından çıkar— dığı ses daha da açılaştı. Konserto- nun butun büyüsü kayboldu. n bütün konser boyunca Fer- di Ştatzer'in refakati, resital iki çal- gici arasında oda musikisi ruhunu aksettiren bir işbirliğinin mahsulü olmaktan çıkarmış. birpiyon gereksiz sesi içinde Verılen solo ke- man resitali haline getirmişti. Ferdi Ştatzer'in piyano iskemlesindeki yeri o derece gereksizdi ki Ayla Erduran bir aspratörün uğultusunu veya so- kaktan geçen tramvayların gürültü- sünü refakat olarak seçebilirdi. Herhalde Ayla Erduranın Ferdi Ştatzer refakatiyler resital sahnesi- ne çıkması bir fedakârlıktı. Ayni fe- dakârlığa gelecek hafta — İstan'bula gelecek olan Fransız viyolonselci Guy Fallot da katlanacaktı. a rağmen, Casa d'ltalia'daki resital sırf Ayla Erduranın keman- cılık değerini ve yurdumuzun musi- ki hayatındaki önemini işgal ettiği seçkın veri, bir senfoni konserinin "numaraları" arasında yer alan tek bir konsertonun gosterebilecegınden daha fazla, uzun, şümullü bir prog- ram 1ç1nde ortaya koyması bakımın- dan, büyük önem taşıyordu. Ayla Erduran çapında, bu gayretli kemani cının çalışkanlığına, yükselme hırsı na, meslek bağlılığına, -ve kuçumsen— miyecek kabiliyetlerine- sahip musi- kişinaslar sayesinde Türkiyenin mu- siki sahnesinin taze bir hayat kaza- nacağı bir daha anlaşılıyordu.