YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politika Yiğidin yoğurt yeyişi ecliste D. P. milletvekillerini en çok eğlendiren konuşmayı, ge- en haftanın sonunda C. H. P. nin dışişleri bütçe sözcüsü Kasım Gülek -C. lilerin en çok zevkle dinledikleri konuşma Dr. Namık dikinki idi-. Dışişleri bütçesinin mü— zakeresinde zaman tahdidinin kaldı- rılması, doğrusu, pek isabetli olmuş- Bu suretle D. P. milletvekilleri bir haftalık asap bozucu didişmeden sonra, bol bol gülerek ve dinlenmiş olarak bütçe müzakerelerini kapa- mak fırsatını buldular. Ne yazık ki bu pek "istifadeli" konuşma gazete- lere intihal etmedi. C. H. P. nin politika — mütehassısları tarafından hazırlanan konuşma metni .10,20 ve- a 60 dakika konuşma imkâni düşü- nülerek üç ayrı metin hazırlanmıştı- daha Önce gazetecilere dağıtıldığın- dan gazetelerde bu metinlerden ya- pılmış hülâsalar çıktı. Bu yüzdendir ki ârı iktidara namzet par- tinin sözcüsü tarafından yapılan bu çok enteresan konuşmanın tadını çı- karmaktan mahrum kaldı. Bu "nev'i şahsına münhasır" konuşmanın aslı- na tamamiyle sadık hulasasını veren tek neşir organı AKİS'ti C. H. SÖZCÜSÜ Gulekm konuş- masını, analıtık bir tasnıfe tabi tu- tulursa, "tanıdıklarım" "gezdiğim ve gezmek istediğim memleketler, “gördüğüm elçilik binaları", kı - senin aklına gelmiyen teklifler” ve "herkesin aklına gelen meseleler" ol- mak üzere beş kısımda — toplamak mümkündür. . H. P. sözcüsü tanıdıklarım kıs- mına "Dışişleri bakanı eski arkada- şımdır, diışişleri erkânından çoğunu yakından tanırım, bu vesile ile dı- şişleri konusunda konuşmak fırsatı- nı bulduğum için bahtıyarım' cüm lesiyle gırdı Sonra memleketımız— de Amerikan Sefarethanesine — gel- miştir, kabılıyeth bir zattır. D"nya— nın bu taraflarını çok iyi bilir" di- yerek Amerikan Dışışlerı bakan yardımcılarından Rountree' den SÖZ açtı. Bir sırasını getirerek "memle- ketinin muhabbetini — kazanmış 83 yaşındaki ve dine" Kore Cumhurbaş- kanı Syngman Rhee'den bahsetti. Tabii ki onunla yaptığı konuşmayı zikretmeyi unutmadı. Daha sonra es- ki Berlin Beledıye Başkanı Reuter'- in ve hâlen "dünya turu yapan" ye- ni başkan Brant'ın isimlerini okudu, Birleşmiş Milletlerde dınleyıcılerını teshir eden Hintli enon V nanlı Sarl Malik'i hatırlattı. "Mu halefetteyken müşavir, iktid rday— ken bakan" olan Dulles'a "afiyetler" diledi ve bugün Avrupalı dıplomat— ların "Dulles giderse ne yaparız" diye telâşa düştüklerini anlattı. Gü- ney Amerikaya giden iyi niyet heye- tinin başkam Ahmet Şükrü Esme- rin lâfını etti. Bu noktada Zorlu, da- yanamıyarak heyet başkanının Ah- met Şükrü bey değil, Muzaffer bey olduğunu hatırlattı. C. H. P. sözcü- sü "Ahmet bey veya Muzaffer bey, bilmiyorum" diyerek — meseleyi hal- letti. Ekspozenin ikinci kısmını "gezdi- ğim ve gezmek istediğim memleket» ler" teşkil ediyordu. C. H. P. söz- cüsü, 80 günlük dünya turuna çık- mış gıbı -tâbir. Fatin Rüştü Zorlu- nundur- ismini bildiği bütün memle- ketleri, başlarına bazı — sıfatlar da ekliyerek saydı. Gana, Gine, Nijer- ya ve Kongo'dan "bizden ders ala- cak memleketler" diye bahsetti. Ja- ponyaya “"ders alabileceğimiz bir memleket" sıfatı verilmişti. — Sözcü, Japonyada bulunduğu sırada — harf inkılâbı mevzuunda konferanslar ver- diğini hatırlatmayı da — unutmadı. "Çok yakından tanıdığım" — Kore, Kasım Gülek Arife — tarif gerekmez "Türkiyeye mühabbeti olan" Hindis- tan, Seylân, Endonezya, Birmanya, Malaya Afganistan ve Güney Ame- rika memleketlerine sırayla resmi ge- çit yaptırıldı. Dışişleri Bakanım, ko- nuşmasında Avusturalya ve Yeni Ze- lândadan bahsetmediği için tenkid etti. Üçüncü kısım, sefaret binalarının turistik bakımdan gözden geçirilme- sine ayrılmıştı. İmparatorluk devrin- den kalma Viyana ve Paris sefaret binaları "muazzam" idi: Tahrandaki bina "güzel"di. Kahirede, Nil kena- rındaki bina "fevkalâde guzel 'di. "Merhum Münir beyin çok cüz'i bir parayla aldıgı Washington' dakı se- faret binası "çok güzel"di: E; Sözcüsü bu vesileyle Parıstekı sefa— ret binasının geniş bahçesinin boş bı- rakılmasını, bahçede bir hüre yapıl- mamasını tenkid etti. ördüncü kısım, hiç kimsenin ak- lına gelmıyecek yapıcı tekliflerle do- luydu. İlk teklif, milletvekili erinin Birleşmiş Milletlerde staja gönderil- mesine dairdi. Meclisi kahkahalara boğan teklif şu cümlelerle yapıldı: "Fevkalâde iyi dil bilen, gayet iyi hatipler, konuştukları vakit saatler- ce dinleyenleri teshir ediyordu. Biz de bu şekilde seçeceğimiz ve yetişti- receğimiz insanları oraya — gönder- mekle büyük fayda temin ederiz. Bü- tün memleketler kendi parlâmento- larından seçtikleri adamları gönderirler. endi vekillerini seçsin ve bunları Birleş- miş Milletlere göndersin. Oraya gi- denler ve oranın havasım alanlar günü geldiği vakit dışişleri bakanı olur, sefir olur. Bu suretle hazırlık yapılmış olur". . H. P. sözcüsü Gülekin ikinci yapıcı teklifi, Dışişleri Bakanlığının bünyesi ile ilgılıydı Sözcü, eski baş- bakanlardan ve bakanlardan müte- şekkil bit istişare konseyine duyulan ihtiyacı anlattı. Bizim diplomatlar- dan çoğunun Fransızca bildiğini, fa- kat İngilizce bılmedıgını belirtti. İn- gilizceyi ve “Fransızcayı a- şan" İspanyolcaya ehemmiyet veril- meliydi. Dışişleri Bakanlığı teşkilâ- tında Rusça, Arapça, Farsça ve Or- du dili- bilen elemanlara ihtiyaç var- dı. Ankaradaki sefaretlerden örnek alınmalıydı. Bu sefaretlerde Türkçe bilen bir sürü eleman vardı. — Sözcü bilhassa İngiliz sefaretındekı Türkçe bilen bir kâtip üzerinde "Şüphesiz Bizlerin de dikkatini çekmiştir, yu- karıdaki locada, — milletvekillerimiz- den daha devamlı olarak, Meclisi- mize devam ettiğini gormekteyım takip etmekteyım diyerek durdu.. B n başka Dışişlerimizin ele- anları "istediğimiz kadar kifayet- li" değildi. Yurda dönünce "içtimai mecburiyetler altın- da" bulunan diplomatların temsil ö- denekleri arttırılmalıydı enin bu dört kısmı bir sa- atlik konuşmanın 55 dakikasını dol- durdu. Geriye kalan 5 dakika içinde de P. sözcüsü, herkesin bahşe- debılecegı mevzulara birer kelimey- le dokundu: "Amerika Bağdat Pak- tına girmemekte kendi bakımından haklıydı". Iraka karsı "biraz sinirli" davran ılmış, bu yüzden dünya bası- nında "tefsirler” olmuştu. Nasır ko- münist değildi. Arapların kalbini ka- zanmak lâzımdı. Ama İsrail unutul- mamalıydı. Kıbrıs meselesinin halli "hayırlı" olmuştu. D. P. milletvekillerine çok tatlı ve eğlenceli bir Cumartesi geçirten C. H. P. adına yapılan bu konuşma, tahinin edilebileceği gibi P, milletvekillerini son derece, öfkelen- dirdi. Ertesi günkü Grup toplantısın— da, dış politika sözcüsünün ya eline verilen metni virgüllere bile riayet ederek okuması, ya sözcülükten vaz- geçip yüksek fikirlerini şahsı adına söylemesi istendi ve bu fikir tasvip- le karşılandı.