K A D İstanbul Boş bir meydan ki genç, büyük boyda bir fotoğ- rafın önünde durdular. Koyu fon uzerınde pırıl pırıl yanıp sönen, ince bir yol gibi uzayan hareler, 1şıklar gorunuyor u. Gençlerden biri: "— Bu nedir anladın mı?" diye sordu. Diğeri' a adeta sonsuzluğu hatır- dıye cevap verdi. Ama bu bir fotograf Neyin fotografı soyler misin? — Bence su!' ' latıyor — Bence deniz, gece vakti!" Birkaç adım ötede merakla on- ları dinleyen iri siyah gözlüklü, ince bir genç kız işe müdahale etti: "Evet deniz, ama gece vakti de- ğil.” Genç kız bundan sonra yanında- kilere dond " kşam üzeriydi, dedi. An- talyada bır tepeye çıkmıştık. Aşağı- ya baktım. Deniz tıpkı şu fotoğrafta- ki gibi sihirli ve namütenahi, uzanı- yordu. Onun bütününü objektıfe sığ- dırmak istedim. Ama hiçbir noktası- nı kaybetmeden bütününü almak isti- yordum. Zaten fotoğraf çekerken en büyük dert bu! İnsan tesbit etmek is- tediği şeyin bir parçasını kaybetmek- ten, ruhunu tam olarak alamamaktan korkuyor. O akşam bu arzumda, nis- peten, başarı kazandım sanıyorum. Fotoğrafa baktıkça şimdi bir bütün hissi duyabiliyorum." İki genç bırbırlerıne baktılar. Bu hissi onlar da duym Biri " — Deniz olanak kolay mı?" dedi. Bu, fotoğrafın ismiydi. Zevkli bir meslek Hâdise Beyoğlunda Alyon sokağın- daki Türk-Alman Kültür Derne- ği galerisinde cereyan ediyordu. Yıl- dız Horan bu iri siyah gözlü, ince genç kız, bir sanat fotoğrafçısıydı. Bundan evvel Hiltonda, Modernoda, Ankarada Sanat Sevenler Kulübün- de açtığı sergilerle büyük alaka çek- mıştı ve şimdi dış memleketlere git- meğe hazırlanıyordu. Meslek tahsili- ni İngilterede yapmış, fakat gönlünü Anadoluya kaptırmıştı. Sık sık ar- keologlarla beraber seyahate çıkar gitme Dünyanın en çeşitli, değişik, ve eski medeniyetlerinin beşiği olan bu top- raklarda arkeologlar taşı keşfetmeğe Yıldız Moranı bu değişik medeniyet- lerin en güzel eserini, insanım bul- muştu. Fotograflarının da en çok canlandırdığı şey işte bu sağlam hatlı, şaşmaz iradeli kuvvetli Ana- dolu tipiydi. Kadını ile, erkeği ile, çocuğu ile Anadolu 26 | N Taşıyan Anadolu lyon sokağındaki galeride en çok Adıkkat çeken fotoğraflardan biri de kilim dokuyan ellerdi. Bu fotoğraf- ta yalnız eller görünüyordu, İnce, sa- natkâr, son derece güzel eller.. Ur- falı bir erkek tipi, profilden alınmış, buyuk adam bakışlı, olgun iki erkek çocuğu portresi, arkadan görünen takkeli mahcup bir küçük baş, İ bakışlı, zeki — bakışlı yüzler insana âdeta, konuşur bakıyorlardı. Fotoğraflar arasında Anadolu haya- tını canlandıran birçok tablo da var- dı. Sağlam adımlarla yuruyen çıplak ayaklar, leğende — çocuğunu yıkıyan bir anne, Dicle kenarında, bir kadınla bir erkek, Harranda kubbeli evler, çadır altına sığınmış çocuklar, tozlu yollar, kerpiçten bir mahalle.. Hele bir tanesi serginin açılış kokteyline gelen hanımları pek çok ilgilendir- mişti. Bir çocuk, daha küçük bir ço- cuğu, kucağına almış uyutuyordu. Bakışları abla değil anne bakışıydı. İkisi ortası başka bir çocuk ta onla- -. Bahar tayyörü Model : 1959 rın arasında oyalanıp gidiyordu. Fo- toğrafın ismi "Birden" di. Çocuklar birden büyüyüveriyorlardı. Tarlada çalışan Anadolu kadını çocukları bü- yütme çaresini bulmuştu: Biribirine bakıyor, birden ortaya çıkıveriyor- lardı. "Terzinin söküğü" T urkıyenın biricik kadın fotograf— çısı Yıldı Moran mesleğindi pek memnundur ve bunun kadınlar için mükemmel bir meslek olduğunu söyler. İyi kaliteli fakat mümkün mertebe basit makineleri sever. Stüd- yo çalışmalarını bile fırsat bulduk- ça açık havaya nakleder. Resmini çe- keceği şahsa hiçbir zaman poz aldır- maz, onunla konuşur, onu oyalar ve güz el bır pozunu yakalayıncaya ka- dar bekler. Tabii çekilmiş re ima aslından daha guzeldır Yıldız Horanın poz verdirmemesinin bir se- bebi de poz vermekten nefret etme- sidir. "Fotoğraf — çektirmek şeydir" der ama altı senedir di resmini çektirtmediğini de itiraf e- der. Moda İlkbahar tayyörü 959 ilkbahar ve yaz modası artık 1iyice, belli oldu. Mevsim başında kadının en çok ihtiyaç duyduğu tay- yör, bu sene dopiyesliktep çıkmış Ve hakiki t tayyör manzarasını elde etmiştir. Tabii gene yumuşak ve ka- dınlıga has havayı muhafaza etmek şartiyle. İlk dikkat edılecek nokta devam eden büyük modasının bahar tayyorlerınde bır hayli kısıntıya uğ- ş olmasıdır. İnce röverli, küçük yakalı hafıf zarif tayyörler kışın 1s1- tıcı eşarp yakalarından sonra insana bir hayli çıplak görülmektedir. İlk- bahar ve hatta yaz kıyafetlerınde devam eden büyük yakalan tayyör lerde görünmemektedir. İkinci mü- im nokta tayyör ceketlerinin gene kısa olmakla, beraber, birkaç santim uzamasıdır. Etek boyu ise, yerden yüksekliği 42 santim olarak tesbit edılmıştır Maamafıh etek boyu üze- inde de daima bir iki santim oyna- mak, bunu tıpe göre ayarlamak mümkündür. Tayyör omuzları eski- sine nisbeten biraz daha beşlidir ve penslerle genişletilmiştir. Bel hafif- çe gösterilmiştir. Tayyörleri bu sene tıpkı eskisi gi- bi gabardinden, penyelerden yani ol- dukça dik kumaşlardan seçmek mümkündür. Bahar için bu ciddi kı- yafetleri hasır bir küçük şapka ve bilhassa renkli, neşeli ufak ipek e- şarplarla, boyun mendilleri ile açmak süslemek lâzımdır. Gene eskisi gibi yakaya bir çiçek takmak ve tayyöre abiye bir, hal vermek de kabildir. Aynı tayyör, kendi kumaşından ya- pılmış bir türban ve kotonda eşarpla, gundelık kıyafet olarak kul- lanılabilir. AKİS, 7 MART 1959