Turhan Feyzioğlu Yardımcıya ihtiyacı yok yı bastı. Zira beş yıl sonraki Zaferde ayni vaadin tekrarlandığını hatırla- mıştı. Hakikaten 1953 yılının ilk gü- nü çıkan Zaferde, manşette "İlk ted- risat dâvası sür'atle hallediliyor. Milli Eğitil» Bakanlığı — memleketi- mizde yıllar boyunca İhmal edilen mecburi ilk tedrisat mevzuunu ikti- sadi kalkınma hamilelerine muvazi olarak sür'atle halletmek maksadıyla Harekete geçmiş ve üç yıllık bir ilk tedrisat plânı hazırlamıştı. 1,5 yıllık mesainin neticesi olan plânın 1953- 1954 yılından itibaren tatbikine baş- lanacaktır" haberı Verılıy ordu. Tam beş yıl sonra 31 Ekim 1958 tarihinde Zafer, tekrar aynı mevzuu ele alma ta ve "İlk öğretim kanun layıhası— hin hazırlandığım, in Öönü- müzdeki içtimaına yetiştirileceğini" müjdelemektedir. İhtimal — Zafer 6 yaşına basan bu haberı önümüzdeki yıllarda da verecektir.. Ama bundan dolayı iktidar organını kınamamak lisanıdır. Zafer, nihayet yukarıdan gelen bir haberi sütunlarına geçir mektedir. Menderes hükümetlerinin gelmiş geçmiş Milli Eğitim Bakanla- rının yıllardır aynı sözleri tekrarla- dığı düşünülürse, Zaferin beraâtine tereddütsüz hükmetmek lâzımdır. İlk öğretimi - kanun tasarısından ilk bahseden mes'ul şahıs, İkinci Menderes hükümetinin Milli Eğitim Bakam Tevfik İleri oldu. İleri, 23 Şubat 1953 te "İlk öğretim konusu hazırlanan tasarı ile tamamen aydın- lığa çıkarılmıştır"? diyordu. Tasarı o yıl Meclise gelmedi. Ertesi yıl ileri- nin halefi Burçak. 12 yıllık plânın hazır olduğunu tekrarlıyordu. Tasa rı, oO yıl da çekmecede kilitli kaldı Üçüncü Menderes hükümeti kuruldu ve 23 Şubat 1955 te Eğitim Bakanı Celâl Yardımcı muhalefete cevap ve- rirken "Maârifin programı var mı diyorlar? Ona ne şüphe! Huzurunuza getirmek üzere — bulunduğumuz ilk tedrisat kanunu ile bu memleketin ilk Öğretim dâvasını kökünden hallet- mek bir programdır Maarif Vekilli- ğim zamanında ilk iş olarak bu ka- nun üzerinde durulmuş, eksikleri ta- mamlanmış, Meclisi âliye şevke â- made bir hâle gelmiş bulunmaktadır. Bu kanunun memleket dâvasında çok büyük, bir ihtiyacı karşılayacağına, şaheser bir kanun hâlinde tecelli ede- ceğine inanıyoruz. Bütçe müzakerele- rini müteakip heyeti celilenize tevdi edebileceğimizi arz ve ifade etmekle bahtiyarlık» duyarız" diyordu. Ertesi yıl yeni Eğitim Bakanı Ahmet Özel "Pek yakında", müjdesini veriyordu. 1957 de verilen cevap "Çok kısa bir zamanda"dân ibarettir. 1958 de Ce- lâl Yardımcı Bütçe Encumenınde bi- raz ümit kırıcı bir tonla "Kanun ü- zerinde çalışmaktayız" diyor. Fakat Umumi heyette kanunun "derdest" olduğunu ve Meclise geleceğini bil- diriyordu. Aradan bir yıl daha ge- çiyor ve dinamik iktidarın dinamik olması, lâzımgelen Milli Eğitim Baka- nı Celâl Yardımcıya bu milli dâvaya dört elle sarılan Turhan Feyzioğlu tasarının ne âlemde olduğunu soru- yordu. Dinamik iktidarın dinamik olması lâzım gelen Eğitim Bakam bu sefer nesre çevirip okuduğu bir beyitle meseleyi savuşturmaya çalı- şıyordu. Erişir menzilli maksuduna aheste giden, Tizi reftâr olanın pâ- yine dâmen dolaşır". Ondan sonra da dinamik Eğitim Bakanı "Onlar ki ve- rir lâf ile dünyaya nizâmat" diyerek muhaliflerine serzenişte bulunuyordu. Bereket Yardımcı bu sözlerle Osman- lı İmparatorluğu devrini kastettiği- ni açıkladı da mesele kapandı. Ka- panmayan mesele, Cumhuriyet hükü- metlerinin 1923 ten beri büyük ehem- miyet verdiği eğitim dâvasının, 1950 den sonra uğradığı ihmal ve bu ih- malin vahim neticeleridir. lında, kalkınan Türkiyede 1927 ye nazaran ümmilerin sayısı 2 milyon yüz bin artmıştır. 1960 sayımında du- rum daha da feci olacaktır. 9 yılda bir eğitim plânının bile hazırlanama- dığı bir devirde buna şaşmamak la- zımdır. Okul inşaatı hemen hemen durmuştun D. P. iktidarı zamanın- a hazırlanan Tesmi rakamlara göre 1938-1950 yılları arasında 19.400 okul yapıldığı halde, — görülmemiş kalkınma devrinde ancak 4.500 okul yapılmıştır. Demek ki C. H. P. ikti- darı zamanında yılda ortalama bin kadar okul yapılırken, hâlen 500 o- kul yapılmaktadır. Ama rakkamları büyük bir maharetle konuşturması- nı bilen İktidar, bütçe nutuklarında 500 okulu 1200 e yukseltmekte kusur etmemiştir. Bunun için 1950 de DP. iktidarına teslim edilen 17 bın kusur okuldan. Yardımcının tabırıyle "İm- paratorluktan kalm 4804 okulu düşmek lâzımdır. Sonra şimdiki okul sayısından -ki 21600 dür- bulunan 18 bin rakamını çıkartmalıdır. Bu suretle D. P. iktidarının yılda binden fazla okul yaptığı bulunm muş olur. Ancak bu neticeyi bulmak için. C YURTTA OLUP BİTENLER H. P iktidarının 27 yıl ayakta tuttu- ğu "İmparatorluktan kalma" 5 bine yakın okulu, onun aktıfînden çıkar- tıp, D. P. nin aktifine kaydetmek gi- bi, ustaca yapılmış tarih ameliyele- rine ihtiyaç vardır! | Eğitim dâvası elbette ki okul İle bitmemektedir. Bir de öğretmen me- selesi vardır.. Bu sahada da Celâl Yardımcının — 1955 yılında yaptığı "Ogretmenlerın -Terfih ve Tecziye Kanunu"nun yeni şartlara uydurul- ması vaadi, hâlâ vaad olmaktan öte- ye gitmemiş, öğretmenler meslekten hicrete başlamışlardır. Bilhassa mem- leketin en çok muhtaç bulunduğu Er- kek Sanat Okulu ve Enstitülerinde, durum fecidir. Bu okullarda 1950-5 ders yılında .1900 küsur öğretmen ve 18 Üsur Öğrenci varken, 1955-56 ders yılında ogretmen sayısı 1622 ye düşmüş, öğrenci sayısı 29 bine yük- selmiştir. Kemıyet bakımından yıldan yıla gerilenirken -yani ümmi sayısı hız- la artarken, hiç değilse keyfiyet ba- kımından birşeyler yapılması bekle- nirdi. Ne yazık ki tablonun bu kıs- mı da simsiyahtır. İlk okula okul ça- ğında çocukların yüzde 85 i kaydol- maktadır. Bunların yarısı ilk tahsil sırasında elenmekte, ancak yüzde 44 ü ilk okulu bitirmektedir. İlkokul- dan sonra orta veya teknik öğretime gelince nisbet yüzde 19 a düşmekte- dir. Sekiz yıllık tahsılı tamamlayan- lar yüzde 8 dir muadili teknik okulları bıtırenler yüzde 2 dir! Ama eğitim meselelerinin bu feci hali ilgililerin — gönül, rahatlığıyla nükteler yapmasına, beyıtler okuma- sına Ve D. P. sözcüsü Mehmet Kara- sanın 20 dakikalık konuşmasının 17 dakikasını Siyasal Bilgiler Fakülte- sindeki hatıralarını tazelemeğe has- retmesine mani olmamaktadır. Celal Yardımcı Hesap vermem!