DÜNYADA OLUP BİTENLER Kırılmayan buzlar Sovyetler yaptıkları "hesaplı" ha- fazla ileri gittiklerinin far- kına vardılar ama, artık iş işten geç- mişti. Kiev seyahatının kötü intiba- ını gidermek için Mıkoyan ve Groniy- ko, Moskovadan uçağa atlayıp Le- hingrada gittiler. Böylece MacMilla- nın yanına "siyasi seviye" itibariyi© hayli yüksek mihmandarlar verilmiş ölüyordu: Bu arada, Gromyko da, fırsat buldukça Selwyn Lloyd'u bir kenara çekip, bir İngiliz gazetesinin tâbiriyle- bu felaketin enkazı arasın- dan bir şeyler kurtarmağa çalıştı. Leningraddaki hava Moskova ve Kiev'dekinden hayli farklıydı. Halk, MacMillan'ın geçeceği sokaklara sa- atlerce önce diziliyor ve posbıyıklı, kalpaklı başbakanı çılgınca alkışlı- u. Resmi makamlar da ellerinden gelenı yaptılar inşası hemen hemen tamamlanan, fakat o zamana kadar hıçbır yabancıya gösterilmeyen "Le- nin" adlı buzkıran gemisi de Mac- Mıllana gosterıldı "Lenin buzkıra- nı" atom enerjisiyle işliyecek ilk su üstü — gemisi olacağı için Rusların göz- bebeği sayılıyor ve Amerikanın Na- utilus adlı denizaltı gemisini teknik mükemmellik bakımından fersah fer- sah geride bırakacağı iddia ediliyor- Leningraddaki mihmandarlık gay- brütlerinin pek büyük bir faydası ol- adı. Pazar gecesi trenle Moskova- ya dönüldüğü zaman, MacMillanın içindeki kırgınlık henüz giderilmiş değildi. Bu durum Batı cephesini bö- lebileceklerini zanneden — Sovyetleri ümitsizliğe düşürdü. Fakat, yine de, 'ne koparırsak kârdır" felsefesinden hareket ederek, bazı kültür ve tica- ret anlaşmaları için tasarılar imza- latmaktan da geri kalmadılar. MacMillan'ın Moskovada geçirdi- ği son gün, hâdiseler yeni bir» seyir takip etmeğe başladı. Krutçef Batı- lıların notasına verdiği bir cevapta, zırve toplantısı olmazsa, dört dışiş- i bakanı aracında Almanya mese- lesıyle alâkalı bir görüşme yapılma- sını kabul ediyordu. Fakat bu kabul, şarta baglıydı Konuşmalara Alman- Çekoslovakya ve Polonya da katılmal ydı. MacMillan bu davet hakkında kati birşey söylemedi. Mos- kova televizyonunda yaptığı bir ko- uşma sırasında yine ilci memleketin bırbırlerıne yaklaşması lüzumundan bahsetti. Anlaşılan Krutçefin teklifi, Batı ile Doğu arasında yeniden, ge- nişleyen uçurumu doldurmağa kâfi gelmemişti. Ustelık İran mahreçli haberler bu u bazı yerlerde pek tehlikeli bır hal almaga başladı- ğim gösteriyordu. Yunanistan Rodostaki hasbihal I talyanların ayrılışındanberi — Ro- dos ahalisi şatafatlı merasimlere hasret kalmıştı. -Bu hafta başında Mareşal Titonun Galep yatı Rodus sahillerine yanaştığı zaman bu has- ret de giderilmiş oldu. Oniki ada sa- kinleri bu sayede, Başbakan Kara- manlis ve Dışişleri Bakam Averof- un da yüzlerini görmek fırsatını bul- dular. Parlamentodaki Kıbrıs gö- rüşmeleri — kazasız belâsız i üç dört yumruk ve tokat atlatan iki ahbap çavuş bir uçağa tutmuşlardı pahasına- Atinadan atlayıp Rodosun yolunu Tarafsızlar kralı Tito ise çok u- zak yoklan geliyordu. Asya dememiş, Afrika dememiş, nerede tarafsızlık temayülü gosteren ve kendi “üçün- cü cephesi'ne iştirak etmek isteyen memleket bulmuşsa, — gidip ziyaret etmişti. En son durak, Birleşik Arap Karamanlisler ile Tito'lar Hayal için vahit erken Cumhuriyetinin "Suriye eyaleti" ol- muştu. Bu dokuz günlük son durak sırasında Suriyenin her tarafı gezil- miş, hattâ Türk sınırının. yanıbaşın— daki Halep şehrinin hüküm mey- danından nutuklar söylenmişti. Ara- larına Yemen Veliahtı Prens Şeyhül- islâm el Bedri de alan devlet adam- ları, yüz binlerce kişilik kalabalıklar karşısında emperyalizmin tehlikele- rinden ve "emperyalizme kölelike-den- lerin tasarıları"ndan bahsetmiştendi. sya-Afrika blokuyla kendi mem- leketi arasındaki — bağları daha da kuvvetlendiren Tito, Suriyeden sonra -aslında bahriyeye ait bir talim ge- misi olmasına rağmen seyahat peşin- de koşmaktan bir türlü manevraya gidemliyen- Galep yatına atlayıp Ro- dos rotasını tutmuştu. Mareşalin se- yahatindeki son safha, Batı dünyası için son derece ehemmıyetlıyd Yunan pazarlığı urich ve Londradaki görüşmeler sırasında, Türkleri Taksim tezin- den vazgeçirten ve Kıbrısta Rum ce- maatinin hâkimiyeti altında müsta- kil bir cumhuriyet — kurulmasını sağlayan Yunanlılar, Ankaranın bu fedakarlıklarırıa kargılık bazı şeyler vaadetmişler Titoyla aralarının ne derece iyi oldugu herkesce ma- lümdu. Şimdi, Yugoslavyayı Balkan Paktının ihyası hususunda ikna ede- bilirlerse. Ankara ile Belgrad arasın- a müzakerelere başlanabılmesı için zemin hazırlamış olacakları n- dan sonra da Türkiye Balkan Paktı- nın canlandırılmasında eh faal ro- lü oynayan veya en fazla fedakâr- lıkta bulunan devlet olarak John Foster Bulles'tân kocaman bir Ma- iln koparabilirdi. Böylece, Bağdat ve Balkan paktlarındaki fiyaskolar da unutulur, yeni yeni yardımlar için kapılar açılırdı Şimdi, Rodosun güneşli havasın- i hesapların ilk safhasına başlanmıştır. Aynı mahiyetteki şa- yialar Zürich toplantıları sırasında da etrafa yayıldığı zaman, Yugoslav resmi ajansı, Balkan Paktı emperya- lizme âlet olduğu müddetçe Yugos- lavyanın pakt dışında kalmayı tercıh edeceğini bildirmişti. Durum uktan sonra, Rodostaki goruşme— lere pek fazla ümit bağlamak, fazla iyimserlik sayılacaktır. Mısır Yorgan gitti, kavga bitti I ngiliz Hazine Bakanlığının İktisa- di İşler Müsteşarı ile Mısır İktisat Bakanının gecen hafta sonunda Kahi- re hava meydanındaki dostça el sı- kışmalarını seyredenler, gayriihtiya- ri, iki buçuk yıl önceki hâdiseleri ha- tırladılar. Süveyşin devletleştirilme- sinden ve bilhassa İskenderiye hare- kâtından beri Mısırlıların İngilizle- re karşı duydukları nefreti artırdı bazı mali pürüzler de vardı. İngiltere, kendi bankalarında, bulu- nan Mısıra ait 280 milyon dolarlık