DÜNYADA Lübnan Siyanet meleği doğru, Geçen haftanın — sonuna gaydaları ve flütleriyle — Londra- daki bir askeri geçit resmine katı- lan Majestelerinin kısa etekli, uzun çoraplı İskoç Birlikleri, merasim es- nasında beklemedikleri bir emir al- dılar. Birliğin pılıyı pırtıyı toplıya- rak derhal harekete hazır bir hale gelmesi isteniyordu. Aynı emir di- ğer bazı askeri birliklere de gönde- rılmıştı Birinci Muhafız Tugayı, 46' inci Kraliyet Deniz Komando Bırlı- ği ve 16'ncı Paraşütçü Tugayı "ha- zırol" emrini alan birlikler arasın- daydı. Büyük Britanyanın bu en güzi- de askeri birlikleri, Kraliyet Hava Kuvvetlerinin — nakliye — uçaklarına bindikleri zaman Kıbrısa sevkedil- diklerini öğrendiler. Bu suretle Ye- şıl Adada toplanan İngiliz askerle- rinin sayısı 35 bini buluyordu. Haber Londrada büyük bir telâş ve heyecan uyandırdı. Hükümet he- yecanı yatıştırmak için askeri bir- liklerin bu büyük ölçüdeki hareke- tinin, bir iç harp eşiğinde bulunan Kıbrısta asayişin muhafazasıyla il- gili olduğunu söylüyordu. Ama kim- seyi bu habere inandırmak — müm- kün olmadı. Gerçi herkes Kıbrıstaki durumun son derece nazik olduğunu biliyordu. Ama asayişi korumak i- çin, ufacık adada 35 bin kişinin mev- cudiyetine herhalde ihtiyaç — yoktu. Sonra çıkartmalarda kullanılan ge- milerin Kıbrısta toplanmasına neden lüzum görülmüştü? Bu işin altında mutlaka bir iş vardı. Talihsiz Sü- veyş seferinden evvel de aynen böy- le olmamış mıydı? Aynı birlikler, Kıbrısta toplanmamışlar mıydı? O halde İngiliz kuvvetlerinin hareketi Lübnanda muhtemel bir askeri mü- dahele ile ilgiliydi. Zaten Kahire ve Moskova Radyoları haftalardır, İn- giltere ve Amerikanın Lübnana as- ker çıkartacağını — yazıyor, — Arap alk efkârını Batılılar aleyhinde kışkırtmaya çalışıyordu. Altıncı Filoyu Beyrut açıkların- dan ayırmıyan Amerika Dışişleri Bakam Dulles'ın geçen haftaki basın toplantısı da şüpheleri arttırdı. Dul- les, "Birleşik Devletlerın, Lübnan ükümetini korum asker göndermeye hazır olduğunu" — söy- lüyordu. Yalnız Amerika bu müda- haleyi "tercihan" Birleşmiş Millet- lerin talebi üzerine yapacaktı. Fakat "başka şartlar altında da" asker çı- kartabilirdi. Hakikaten Ingıltere ve Amerika, Lübnandaki durum. hâkim olamı- yan ve çoktandır SO.S. İşareti ve- ren Başkan Camille Chamoun'un im- dadına gitmeyi ciddi olarak düşün- mektedirler. General de Gaulle'ün işbaşına gelmesiyle, büyük — devlet olduğunu hatırlıyan Fransa da. Lüb- AKİS, 28 HAZİRAN 1958 OLUP BİTENLER nan açıklarına bir harp gemısı gön- dermiş ve "iki büyüklere" — haydi Chamoun'u kurtarmaya gidelim de- meye başlamıştır. İhtiyat meselesi elgelelim Sam Amca ve imtiyaz- lı müttefiki İngiltere, General de Gaulle'ün memleketi kadar cesur de- ğildir. Gergi nl da Chamoun'u her ne pahası olursa olsun kur- tarmaya hazırdırlar Ama Orta Do- ğuda ve diğer nötralist memleket- lerdekı halk efkârının bu müdahale yüzünden iyice aleyhlerine donme- sinden korkmaktadırlar. Hem son- ra Kremlin, Nagy'nin idamıyla Ba- tıya nötralist memleketlerdeki pres- tijini — arttırmak için iyi bir fırsat vermiştir. Ruslar talihsiz Süveyş seferi arefesinde de, Macar ıhtılalı- ni kanla bastırarak Batılılara Krem lının hakiki çehresini dunyaya gös- mek imkânım temin etmişti. Fa- kat o zamanlar Nasıra karşı İngil- tere ve Fransa tarafından girişilen hareket, Macar hâdiselerini gölge- lemişti. Aynı hatayı bir daha işle— memek lâzımdı. Bu sebeple, Eis hower Doktrininin adı altında bıle olsa, Sam Amca tek taraflı bir mü- dahaleyi pek cazip bulmuyordu. An- cak Birleşmiş Milletlerin talebiyle yapılan bir müdahale, bu mahzurla- rı ortadan kaldıracaktı. Bu yüzden- dir ki, Dulles'tan bir gün sonra mu- tad basın toplantısında konuşan Ei- senhower, Birleşmiş Milletler çerçe- vesinde bir hal çaresi bulmak için bütün imkânlara başvurulmadan A- merikanın Lübnanda tek taraflı bir harekete gırışmıyecegını ihsas etti. İngilterede de İşçi Partisi, Hüküme- ti Birleşmiş Mılletlerın otorıtesı da- şında herhangi bir harekete — giriş- memeye zorlamaktadır. u arada asiler. Chamoun'a kar- şı giriştikleri harbi şiddetlendirmiş- lerdir. Eğer herhangi bir hal şekli bulunmaz ve Chamoun'un mağlübi- yeti kat'ileşirse, — İngiliz, ve Ameri- kan paraşütçüleri ye deniz koman- doları dost Cumhurbaşkanının im- dadına koşacaklardır. Her taşın altında Nuri Paşa I Ik bakışta, Batılıların Lübnanın iç hâdiselerine karışmak mecburi- yetim duymalarım anlamak imkân- sızdır. Zira Lübnan ne bir komünist taarruzuna uğramıştır, ne de içerde- ki komünistler hükümet devirmeye kalkmışlardır. Hatta Lübnan halkı- nın ekseriyetinin Chamoun'un tara- fında olduğunu söylemeye bile im- kân yoktur. Nüfusun yarısından faz- lasını teşkil eden müslüman halkın hemen hemen hepsi hükümetin aley- hine dönmüştür. Bütün din adamla- rının takbih ettıgı Başbakan Sami el sulhun kabinesindeki müslüman bakanlar birer birer — kaçmaktadır. Hristiyanların bile çoğu, Chamoun' karşı cephe almışlardır. Bu hristi- yanlar arasında iki eski Cumhurbaş- kanı, dört sabık dışişleri bakanı bu- lunmaktadır. Pap zlar, bilhassa Ma- runilerin dini şefi Meuşi de muha- lifler arasındadır. Lübnanı kurtar- mak endışesıyle Meuşi lâfını esirge- me ekte, "ne yaptıgından bihaber Chamı üslümanları ve — hris- tıyanları bırıbırlerine karşı ayaklan- dırarak kendi kuyusunu kazdığım" söylemektedir moun'a karşı cephe alan bu kimselerin çoğunun, Nasırın maşa- Dogu Akdemzde Lubnamn durumu ve petrol boruları "Denizler durulmaz dalgalanmadan..."