YURTTA OLUP BİENER Kültür Kurumu sözleşmesinin şart- larını yerine getiriyor muyuz? Bu yerine — getirilmesi için ürk Milli Komitesi ciddi bir şekilde çalışmakta mıdır? Mesuliye- tini müdrik şahsıyet sahibi aydın yetiştirebilmek için, — örnek hocalara ihtiyaç — vardır. albuki memleketimizde 6435 sayılı kanun, profesörlerin, dekanların ve rektör- lerin bile fikirlerinden dolayı Milli Eğitim Bakanlığınca kürsülerinden edilmelerine cevaz vermektedir, E- ğer hür ve mesuliyetlerine hazırlan- mış vatandaş yetiştirme gayesi cid- diye alınıyorsa fikirce öğretim hür- riyetini baltalayan hükümlerin kal- dırılması için Unesco Türk Milli Ko- misyonu ne gibi bir faaliyet göster- miştir? Sözleşmenin 8. maddesi "her fiye devlet. Eğitim, Bilim, ve Kültür ayâtına ait kanunlar hakkında ku- ruluşa vakit Vakit raporlar verecek- tir" dediğine göre Milli Komite şim- diye kadar Türkiyede profesörlerin Milli Eğitim Bakanları tarafından istenildiği anda kürsülerinden uzak- laştırılmalarını mümkün — kılan bir kanun hükmünün mevcudiyetini UÜUnesco merkezine bildirmiş midir? Eğer bu bildirilmemişse ve bu bil- dirilmeyiş bir ihmale — dayanıyorsa, bu ihmale artık bir son vermek ge- rekmektedir. Şayet bu bıldırmeyış ihmalden değil de bu gibi hükümle- rin mevcut olmasının memleketimiz için menfi kanaatler doğurmasına sebep olacağı endişesine dayanıyorsa bu takdirde yapılacak en doğru ha- reket zararlı kabul edilen hükmü saklamak değil, değiştirmeye çalış- maktır. Yok, profesörleri bakanlık Muammer Aksoy Çölde yükselen ses 16 emrine almayı mümkün kılan hük- mün zararlı olmadığına kani isek. bu takdirde başka memleketlerin de hu hükmü örnek alarak faydalana- bilmeleri için bunu gene bir an ön- ce merkeze bildirmek lâzımdır! Unesco'nun faaliyet sahalarından biri de telif hukukuna taallük et- mektedir. Hattâ merkez tarafından telif hukuku bülteni adım — taşıyan bir mecmua muntazaman yayınlan- maktadır. Hal boyleyken biz telif hakları anlaşmasına imza koymamı- şızdır. Hem de, en sudan bır baha- ne ile. Halbuki memleketımızde, he- le hukuk sahasında, yabancı müel- liflerin eserleri cümle cümle ve ke- lime kelime tercüme edilip üzerine mütercimin adı müellif diye kay- dedilmektedir. Bu kültürün gelişme- sini önleyen bir engel olduğu gibi, eğitim bakımından zararlıdır. Hocasının başkasına ait cilt cilt ese- rinin kapağına kendi adını koyduğu- nu gören talebe imtihanda bir kaç ke- limelik kopya çekerse elbette ki ken- disini haklı görecektir. Milli Komis- yonun vazifelerinden biri de hu telif hakları işine bir çare bulmaktır. Gene Unesco'nun faaliyetleri a- rasında İnsan Hakları Evrensel Be- yannamesinin üye memleketlerde ta- nınması ve gerçekleştirilmesi yolun- da gayret sarf edilmesi derpiş edil- miştir. Bu yolda da memleketimiz- de herhangi bir faaliyet gösterildiği iddia edilemez. İnsan Hakları Beyan- namesinin 16 ve 21. maddelerı bir arada incelenince — görülür ki, bir şahsın başka ırk ve dınden bır ka- dınla evlenmesi onun âmme hizmet- lerinde vazife alması bakımından mahzurlu olamaz. Gelin — görün ki memleketimizde ecnebi asıldan bir kadınla evlenen şahıs memurluk ya- pamaz. Her —memlekette ve hele memleketimizde sayısı mahdut olan ilim ve sanat adamlarının, bir de bu gibi akla ve adalete aykırı kanun- larla üniversite ve sanat müessesele- rinden uzaklaştırılması muhakkak ki memleketimizin ilim ve sanat ala- nında gelişmesi bakımından pek za- rarlı neticeler — doğurmaktadır. Bu memleket, müstesna bir sanat ada- mını, Konservatuvar Müdürünü, yi- ne ayni okulda çalışan bir yabancı asıllı öğretmen hanımla evlendi di- ye kaybetmiştir. Üniversitelerimizde yedi ceddi yabancı olan profesörle- re yer vardır da, sadece karısı aslen ecnebi olan Türk ilim — adamlarına yer yoktur. Unesco Milli Komitesinin vazifelerinden biri de bu acayip ka- nun hükümlerinin — kaldırılması için çalışmaktır. Unesco'nun Türkiye Milli Komis- yonu Yıllık Genel toplantısının ya- pıldığı salonda sıcaktan gevşeyen delegelere hitaben söylenen bu söz- ler, ortalıkta ister istemez bir kıpır- danma yarattı. Ama neye yarar ki, bu kıpırdanma da, toplantının sona ereceği saatlere rast gelmişti ve de- legeler, bir yıllık yeni bir rehavetin eşiğine ayaklarım basmışlardı. Ferruh Ağan Baskın çıktı Hür. P. Önemli işler partisi! Geçenlerde Ankarada, — Yenişehir- deki Menekşe sokaktaki yassı bir binada hayli eğlenceli sahneler cereyan etti. Evvelâ, tabir caizse ev basıldı. Bir "heyeti hâkime" aniden içeri girdi ve bazı defterlere el koy- du. Bina, aydın liderler partisi Hür. nin G olduğundan hadıse heyecan yarattı. "Heyeti Hâ- kime"nin işi neydi? Yoksa hükümet siyasi partileri mi- kapatıyordu? Ar ma, parti kapatma bu teşekkülün ocağına incir dikmek düşünülüyorsa o işi aydın liderler mükemmelen yapıyorlardı. Her mü- dahale bir fuzuli müdahale olacaktı. Allahtan, mesele süratle — aydınlan- dı. "Heyeti Hâkime" içeri girer gir- mez, kendilerini karşılayan zattan karar defterim istedi. Karar defteri 1-190 sayfadan ibaretti, bunun karar defteri olduğuna dair başına şerh verilmiş, şerh Hürriyet Partisi mü- hürlüyle tasdik edilmiş, ayrıca her sayfa da âdet veçhile mühürlenmiş- ti. Eve gelenlerden bilirkişi Saim Çellek defteri alıp, — karıştırdı. 6-7. sayfalarda bir karar vardı. Sonradan m Çellek raporunu yazarken o hususu şöyle anlattı: Bu kararın başında karar tarihi 5/6/958 ve kararda bu- lunanlar F. Karaosmanoğ- lu, İbrahim Oktem, Turan Gü- AKİS, 28 HAZİRAN 1958