"Aşk Otu'nda S. Aykurt H. Dormen ve E. Aykurt Otu var, aşkı yok Herhalde piyesin aslı — üzerinde yapılan değiştirilmelerden zaten kuşa b degerı iyiden iyiye azalıyordu buna oyuncuların sönük, oyunları da eklenince "Aşk Otu" "Çikolata Asker" i bile gölgede bı- rakıyordu. Sahnede oynanan körebe enç ,asil ve çapkın Callimaco'yu nayan Ertekin Aykurtu şarısızlığındaki bütün suç, Haldun ene aitti. Seyirciler oyun bo- yunca, Ertekin Aykurtun ağzından ezber hissi vermiyen -hiç değilse- bir tek cümle çıkacak mı diye boş yere beklediler durdular. Buna Lucrezia'da Süheyla Aykurt, rak çok güzeldi; kostümü de ken- disine çok yakışıyordu. Ama o da ez- berini tekrarlıyordu. Üstelik bundan br türlü de kurtulamıyordu. Seyir ciler Halkevlerinin gedikli su Ve Şehir Tiyatrosu — suflörlerin- den Muadelet Tibeti karşılarında görünce kendi kendilerine "Ta Yoksa başka bir tiyatroda suflörlük eden biri, Küçük hne seyırcısının karşısına ne diye çıkarılacaktı Siro'da Altan Erbulak, Ligurio'- da Erol Keskin, bir şeyler yapmaya, rollerini renklendirmiye uğraştılar. Ama dıdınmelerı ugraşmaları bütün yunda başarılı iki oyuncu vardı. AKİS, 26 NİSAN 1958 motheo'yu oynayan Haldun Dormen ile, Messer Nicia'yı oynayan Yılmaz Gruda.... Haldun Dormen, gerek jest ve mimikleri, gerek makyajı ile Rahip Timothea'da bu sezon oynadı- ğı Trollerin en iyisini çıkarıyordu. Hattâ, daima genç kalan sesi bile role uymuştu. Yılmaz Gruda ise, bu nak, hasis ve muhteris Messer Nicia'- da gayet iyi idi. Belki rolü anlayı- şı münakaşa edilebilirdi. Ama Gruda -Dormen hariç, arkadaşlarının yapa- madığını yapmış, rolünü belli bir açıdan ele almış ve onu işlemişti. Bu da, o topluluk içinde başarı için yetiyordu. Dekorlara gelince, Te- oman Orberk bu işi cidden ustaca ya- pıyordu. SİNEMA Filmcilik Parizyen Tfilmler Geçen içinde — Ankarada, Kızılay meydanında bulunup U- lus adını taşıyan sinemadan çıkan genç erkekler ve kızlar damakları- nı şaklatıp "Ne film, hu!" diyor- latan tarafı bilhassa öpüşme sahnele- riydi Caroline Cherie, meşhur Mar- tine Carol'un yarattığı ve çırılçıplak görünmek suretiyle dünyanın her ta- rafında tutturduğu bir tipti. Serinin ilk filmi Türkiyede de "Fahişe"li bir ticari isimle gosterılmıştı Fransızlar yanın oğlu geldiği gibi, sonra onun çapkın oğlunun macerala- Çapkın delıkanlıyı ı Jean - Claude Pasc Brigitte Bar- dot meraklıları hayal sukutuna uğra- -zira bu ldukça — eski . B. daima gırtlağına, kadar kapalı, elbiseler giyiyordu-, başka i kendilerini ziyadesiyle r. Hele samanlıkta geçen aşk sahneleri çeşitli gürültüler ve 1ıs- lıklar arasında, heyecan içinde sey- redildi. Fakat bu filmde Fransız sineması hiç kimsenin gözüne girmedi. "Kırmı- zı balon" e “ z yele'yi yapan amillerin vakitlerini, —artistlerini ve paralarını böyle saçmalara —heba et- meleri tabit herkese garip geldi. Hal- buki Fransızların hareketinde şaşıla- cak hiç bir taraf yoktu. aşmak lazımsa, bu neviden kurdelâları ge- tiren bizim film ithalatcılarımıza şaş- erekti. Zira gün geçmiyor ki birinin gösterildiğini afişleri, gazete ilânları ortalığı lamasın. Bö filmler oynatıldığı zaman ok zaman — sinemalarda yer bulunmuyordu. İthalatçılarlarelbette ki kârlarını düşüneceklerdi. dem ki bu tip saçmalar para getiriyodu pa- ra kazanmak isteyen bu tip filmleri ithal edecekti. — Aslında asıl şaşılacak bu — ti filmlerin — getirilmesine göz yumaıı ilgili devlet daır lerı idi unların ithal edilmesin ak on- lar onlıyebı]ır ithalatçılaı'ı daha dik- katli seçmeler yapmaya zorlayabilir- lerdi; Ama böyle şeylere kimdi? aldıran 33