BRÜKSEL Fuarlar Kurşun rengi gök altında G eçen hafta Brüksel Fuarının açı- lış gününde, tabiat ana hiç te Belçikalılar gibi guleryuzlu davran- maca. Misafirleri, Brüksellilerin çok iyi tanıdığı kurgun rengi bir g"k ilik- lere işliyen bir soğuk, yağmur ve rüzgâr karşıladı. Bu, kurşuni gök, Şi- mal Denizinin pençesi altında yaşıyan Belçikanın normal havasıydı. Binlerce kişi, Fuar kapısının ö- nünde soğuğa Trağmen toplanmıştı. Henüz boy atması bile tamamlanma- mış mahcup bir delikanlıya benziyen yirmiyedi yaşında Kral, Fuar kapısı- nı açtı. Kralın etrafı diplomatlardan asillerden, resmi den mü- rekkep 1k1 bin kışılık bır davetlı gru- buyla çevrilmişti. Tabit ki, mutad nu- tuklar söylendi. Resmi elbisesi içinde Baudouin "İlmin bir medeniyet yaratmaya kâfi gelmediğini, ahlâk goruşlerının de ilimle Aatbaşı gitmesi gerektiğini" ciddi ve mübalâğayı sev- miyen bir sesle ifade etti. Müteakiben Belçikanın Sosyalıst Başbakanı Achil- le Van "Atom enerjisinin sulh , yolunda kullanılmasının ehemmiyeti" ni belirtti. Zaten Fuarın temi "Daha insani bir dünya için dünyanın bilan- çosu"ydu. Bir Amerikalı muharrir, bunu, "Belçıka sulh ıçın 200 mılyon dolarlık bir bahse giriyor" formülüy- le anlattı. Bu 200 — milyon, hiçbir ticari gaye için harcanmamıştı. Bel- çika fuarı aslında bir fuar da de- ğildi. —Üniversel bir , ekspozisyondu. Teknıgın hâkim oldugu ve dünyanın çok ufaldığı bir çağda, ilmi ilerleme- nin insan hizmetinde neler yapabile- AKİS 26 NİSAN 1958 F YE e ae ll Brüksel Fuarında Türk Pavyonu Kahve içmeye — buyurmaz — mısınız? ceğinin bir bilançosunu vermek isti- yordu. Batıda bu tarz ekspozisyonlar bır an'ane haline gelmiştir. İlk ekspozısyon Kralıçe Viktorya devrinde, Pren ert'in gayretleri sayesinde, 1851 yılında Londrada a- çıldı. Meşhur Kristal Palas, bu ilk gösterinin yadigârıdır. Bu an'ane de- vam ettirildi. 1867 Parıs ekspozısyo— nu, 1873 Viyana, 1900 , tekrar Paris, 1933 Chicago, 1987 bir kere daha Pa- ris, 1939 New York ve daha bir sürü ekspozısyon 1851lde açılan yol üzerin- deki merhalelerdir. 1958 Belçika Fu- arı, İkinci Dünya Harbinden sonra bu yolda ilk teşebbüs oldu. Sosyalist hükümet, muhalefetin tenkitkâr ba- kışları altında parayla olçulemeye— k bir gaye için 200 yon dolar harcamaktan ekınmedı Belçikalı mükelleflerin bu israfa kaşları çatıl- dıysa da, aslında yapılan işten ifti- har duydukları geçen hafta içinde ko- layca anlaşılıyordu. Nazik, mütevazi ve gu]eryuzlu çehrelerde ara sıra bir gurur ışığı parlayıp sönüyordu. Yıllardan beri üzerinde uğraşılan Fuar, açılış günü tamamiyle bitirile- memişti. Bandoların çaldığı, bayrak- ların dalgalandığı dakikalarda, usta- lar pavyonların son retuşunu yap- makta devam ediyordu. Türk Pavyo- nu da gecikenler arasındaydı. Ra- mazan bayramının ilk gününden ev- vel "Altın Boynuz" yani Haliç lokan- tasını açmak mümkün olmamıştı. Or- ganizatör Baron Moens de Ferning sabırsızlanıyordu. Bir haftaya kadar tamamlanmayan pavyonların üzerin- den buldozerler geçireceğini söylü- yordu. Maamafih, endişe edecek bir şey yoktu, bir haftaya kadar herşey hazır olacaktı. FUARI aK 2 gTn el F LA P ; Organizasyon numunesi rüksele gidenler gördüler ki 1958 Fuarı hakikaten bir organızasyon numunesiydi. Turizmi üç beş S otel, neon lâmbalı caddeler şeklınde anlıyanların Brükselde — öğreneceği çok şey vardı. Sekiz milyonluk Belçi- ka 35 milyon, evet 35 milyon ziyaret- çi 'kabul etmeye hazırlanıyordu. Gün- de, 160 binden fazla insan Brüksele gelecekti! Ankarada, Bağdat Paktı Konferansı toplandığı zaman gele birkaç yüz ziyaretçinin şehirde ağır- lanması vazifesini yüklenen genç ha- riciyecilerimiz, bu rakkamların aza- metini herkesten iyi takdir edecek durumdaydılar. Her gün yüz küsur bin insana otel bulmak lazımdı, 10- kanta bulmak lâzımdı, nakil vasıtası temin etmek lazımdı, trafiği ayarla- mak lâzımdı.. Kısacası muazzam bir organizasyona ihtiyaç vardı. İnsan ister istemez, bizim iktidarın, büyük şehirlerdeki gıda, nakil — vasıtası ve mesken güçlükleri karşısında bulduğu son mazereti hatırlıyordu. "Evet, güçlükler var, ama ne yapalım, nüfus çok hızlı arttı" deniyordu. Ankaranın sevimli ve zeki Valisi Kemal Aygün Her hafta radyoda su istihlâkinin, şe- hir otobüslerindeki yolcu sayısının vs. nin ne kadar çok arttığını rak- kamların üstüne basa basa anlatıyor, İktidarı mazur göstermeye çalışıyor- du. Ama bu artış beş altı senede vu- ku bulmuştu. Halbuki Brüksel, An- karadaki beş altı yıllık nüfus artışına denk insanı, bir gün içinde kabule hazırlanıyor Brükselli idareciler, herşeyi ince- den inceye hesaplamışlardı. Yeni o- teller inşa edilmiş, şehrin-garsoniyer- leri dahil- Zziyaretçi ağırlıyabilecek 23